Yenseler de yenilseler de, madalyalı madalyasız, kaçıncı sırada olurlarsa olsunlar bileceğiz ki biz kazandık.

Spor asla sadece spor değildir

Başlığı, Britanyalı yazar Simon Kuper’in orjinal adı Soccer Against Enemy (Düşmana Karşı Futbol) olan kitabının “Futbol asla sadece futbol değildir” olarak Türkçeleştirilmiş başlığından esinlenerek yazdım.

Bu yıl Olimpiyatlar, bundan öncekilerde de olduğu gibi, spor dışı bir dizi gündemin tamamlayıcısı oldu. Pandeminin ortaya döktüğü, çelişki ve eşitsizliklerden, ırkçılık karşıtı hareketlere uzanan gündemler Olimpiyatlarda o ya da bu şekilde karşımıza çıkıyor. 

Türkiye için de benzeri şey oldu. Ülkedeki dinci gericilik, ayrımcılık ve aydınlanma karşıtlığı, Olimpiyatlara katılan kadın sporcuların başarıları gündemi ile bir kez daha ortaya döküldü.

Kadın voleybol takımının ilk maçında bir önceki olimpiyat şampiyonu Çin Halk Cumhuriyeti takımını 3-0 üstünlükle yenmesinin ardından yükselen heyecanın üzerine yobazlar karanlıklarını saçmaya başladı. 

Filenin Sultanları adlandırılmasıyla “millileştirilmeye” çalışılan kadın sporcuların, aslında “gerçek sultanlar” olmadıklarını, spor kıyafetlerinden ötürü iffetlerinin, ahlaklarının sorgulanması gerektiğini yazma hadsizliğini sergilediler. Sultanlıkta gözümüz yok, ama ahlaktan, edepten bahsedilecekse orada duracaklar.

Nitekim durdular, çünkü durduruldular. Kadın voleybol takımı önce galibiyetini gönlünce kutladı ve paylaştı tüm dünya ile. Şimdi de kararlı, dirençli ve mücadeleci biçimde devam ediyor maçlarına. Maçlarını oyunlarını izlerken, biz de emek vermeliyiz, sadece galibiyetlerini değil, yenilgilerini de, zorlukları da, kararlılıklarını da paylaşmalıyız. 

Geçtiğimiz hafta, sırasıyla önce Busenaz (Sürmeneli), sonra Buse Naz (Çakıroğlu), boksta çeyrek finale yükseldi. Kendi deyişleriyle “altına yürüyorlar”. 

Busenaz, daha yobazların dilinin karası kurumadan, “Bu galibiyet, güzel ülkemin tüm kadınlarına ve parlak bir gelecek hayali kuran tüm çocuklarına armağan olsun” diyerek kapattı ağızlarını.

Taekwondocularımızdan Hatice Kübra İlgün bronz madalya kazandı, Nur Tatar çeyrek finale yükseldi. Okçu, Yasemin Ecem Anagöz, tur atladı. Badmintoncu Neslihan Yiğit A grubunda ilk maçında galibiyet aldı.

Yüzmede genç kadınlar tüylerimizi ürperterek ilerledi. Türkiye Olimpiyat takımında bayrağı taşıyan, en gencimiz Merve henüz 16 yaşında, üç ayrı branş yüzüyor. Yüzmenin uzun mesafelerinde mücadele etti, ikisinde de ilk yirmide yer aldı. 

En zorlu branşlardan olan 200 metre kelebekte 18 yaşındaki Defne Taçyıldız yarı finalde yüzecek.

Devamı da gelecek. Biz de gururla izleyeceğiz. Yenseler de yenilseler de, madalyalı madalyasız, kaçıncı sırada olurlarsa olsunlar bileceğiz ki biz kazandık.

Çünkü spor asla sadece spor değildir. 

O genç kadınların her birinin bugün Tokyo’da bulunmalarının kendisi başarıdır. Madalya, boyunlara kürsüde kurdele ucunda değil, soyunma odalarında havlularla asılarak kazanılır. Dünyanın en geniş en kapsamlı tarihsel spor oyunlarında geçirilen her gün, katılınan her müsabaka altın değerinde deneyimdir.

Bu sözler size klişe mi geliyor? Hiç de değil.

Birlikte öğreneceğiz sporun içinde olmayı, oynamayı, yarışmayı, izlemeyi ama en önemlisi de hazırlanmayı. Bu güçlü genç kadınlar öğretecek bize. 

Her bir sportif başarının, öncesi ve sonrası olduğunu; bize mucize gibi gelen derecelerin hesabının kitabının bulunduğunu; her branşın bilimsel hazırlık, teknik taktik ve psikolojik dayanıklılık gerektirdiğini gösterecekler bize.

Spor şortunda etek boyu ölçen cahilliğin üstünü, ilmek ilmek örülmüş, planlanmış takım çalışması, alan taktikleri, set sayı skor istatistikleri hesapları örtecek. Yetmezse kaptan Eda Erdem’in 87 km hıza ulaşan servislerinin sesi patlayacak kulaklarında.

Gülümsemesine ipotek konan kadınlarımıza, Ebrar Karakurt’un Zehra Güneş’in zafer çığlıkları ses olacak.

Kadına yönelen her aşağılama, baskı, şiddet karşısında taekwondocu kadınların duruşları ve vuruşları çıkacak.

En zorlu zorbalıkların karşısında, yürüyüş sporcularımız Meryem Bekmez, Ayşe Tekdal, Nevin Demir’in inatçı adımları direnç sağlayacak.

“Güzel yürekli kardeşim benim hiç merak etme, senin cesaretini ve gücünü gördükçe, bu ülkenin kız çocuklarının çok parlak günler göreceğine olan inancımız artıyor” demiş Busenaz hepimizin gözbebeği olan 13 yaşındaki hentbolcu Merve Akpınar’ın göz yaşlarını görünce, daha ne olsun. 

İşte şimdi de Merve’nin inancı artacak Busenaz’ın her yumruğunda.

Daha neler neler kimler kimler var bizde.

Sakın yanlış anlamayın, döve döve olmayacak bu iş, kadınların tarzı değil kaba kuvvet. 

İnce ince öreceğiz, bilimle, emekle, inatla yeneceğiz.

Kadınlar önde, tüm insanlık için, biz kazanacağız!..