Yargı organları laiklik karşıtı maddeleri/ uygulamaları iptal etse de, AKP iktidar olduğu sürece, piyasacılık ve gericilik konusunda bildiğini okumaya devam edecektir.

Sonun başlangıcı

Bilindiği gibi günümüzde Yargıdan Silahlı Kuvvetlere, Devlet Tiyatrolarından YÖK’e, TRT’den TÜİK’e… kadar AKP’lileşmemiş bir devlet kurumu kalmamıştır. Örneğin devlet üniversiteleri rektörleri arasında bir tek tarafsız rektör olmadığı gibi, bin küsur dekan arasında da tarafsız dekan sayısı neredeyse bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdadır.

İlk ve ortaöğretim düzeyinde var olan on binlerce okulun yöneticilerinin yüzde 99’u da yandaş kişilerden oluşmaktadır. 1,2 milyon öğretmenin yarısı kadarı yandaş öğretmen sendikalarının üyesidir. Bu sendikalar, AKP’nin piyasacı ve gerici hemen her kararını desteklemektedir. Hatta bu sendikalardan Eğitim Bir Sen, neredeyse AKP’nin gerici politikalarının öncülüğünü yapmaktadır.

Ancak diğer öğretmenlerin 200 bin kadarı laik ve bilimsel eğitimi aktif olarak savunan sendikaların üyesidir ve 400 bin kadarı da pasif olarak laik ve bilimsel eğitim anlayışına sahiptir. AKP’nin temel sıkıntılarından biri, sistemde aktif ya da pasif laik ve bilimsel eğitim anlayışına sahip öğretmenlerin olmasıdır. Laik ve bilimsel anlayış sahibi öğretmenlerin varlığı, duruşlarıyla, konuşmalarıyla ve öğretmen-öğretmen, öğretmen-öğrenci ve öğretmen-veli ilişkileriyle öğrencilerin gericilik sarmalına kapılmasına büyük ölçüde engel olmaktadır.

AKP, 2014 yılında kabul ettiği "dershane yasası" ile performans değerlendirmesi getirerek yandaş öğretmen istihdam etmeyi hedeflemişse de, bu hedefinde başarıya ulaşamamıştır. AKP’nin 2017 Eylülünde uygulamaya başladığı gerici müfredat da öğrencilerin gericileşmesinde yeteri kadar başarılı olamamıştır.  

Bu nedenlerle AKP, laik ve bilimsel anlayış karşıtı öğrenci yetiştirmek için Türkiye Yüzyılı Maarif Modelini uygulamaya koymuştur. Ayrıca AKP, 2022’de aynı adla çıkardığı yasayı değiştirip laik ve bilimsel eğitim karşıtı öğretmen yetiştirmek amacıyla da Milli Eğitim Akademisi’nin kurulmasını sağlayacak yeni Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu geçen hafta kabul etmiştir.

Bu kanunun kabulü üzerine bakanlık sayfasında yer alan açıklamada, “Kanun'a göre, eğitim öğretim hizmetlerini yürüten öğretmenlerin seçilmeleri, yetiştirilmeleri, atanmaları, hakları, ödev ve sorumlulukları, ödül ve cezaları, kariyer basamaklarında ilerlemeleri ve öğretmenlik mesleğine ilişkin diğer hususlar ile Millî Eğitim Akademisinin kurulması, görevleri, teşkilat yapısı ve personeline ilişkin konular düzenleniyor” demektedir. Hemen arkasından da “Öğretmenler; öğrencilerini, Atatürk inkılap ve ilkelerine ve anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı, … demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline getirmiş erdemli insanlar olarak yetiştirecek” demektedir! Bakanlığın 22 yıldır yaptığı açıklamalarla Atatürk inkılap ve ilkeleri ile laiklik konusundaki uygulamalarına bakıldığında bu ifade, büyük bir kandırmaca olup  “Tüm düzenlemeler AKP’nin isteği ve beklentisi doğrultusunda- piyasacı ve gerici içerikte-olacaktır” anlamına gelmektedir.

Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi (AYM) ile Danıştay, iki anahtar kuruluş durumundadır. Bu iki kurum, 2010 halkoylamasından sonra AKP yandaşı kişilerin üye yapılmasıyla laiklik ve demokratik haklarla ilgili duyarlılıklarını yitirmiş ve bu konulardaki yorumlarını AKP lehinde yapmaya başlamıştır. Örneğin AKP'nin, 30 Haziran 2004’te çıkardığı 5204 sayılı yasaya eklediği öğretmenlik kariyer basamakları ile ilgili maddeyi o yılların AYM’si iptal etmiştir. 2010’dan sonra oluşturulan AYM ise, (Anayasa’da herhangi bir değişiklik yapılmamış olsa da) Şubat 2022’de çıkarılan yasadaki öğretmenlik kariyer basamakları ile ilgili maddeleri iptal etmemiştir.

Bu iki kurum son zamanlardaki tutumlarını sürdürüp Anayasayı açıkça ihlal eden Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun maddelerini AYM ve Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinin maddelerini de Danıştay iptal etmezse; bu yasa ve son müfredat işlerlik kazanacaktır. Öğrencilerin laik ve bilimsel anlayış kazanması ancak ailenin anlayışına (ferasetine) bağlı kalacak, ülkenin her yanına koyu bir karanlık-yobazlık yayılacaktır. Yargı organları laiklik karşıtı maddeleri/ uygulamaları iptal etse de, AKP iktidar olduğu sürece, piyasacılık ve gericilik konusunda bildiğini okumaya devam edecektir.

Ancak her halde 12 Eylül 2010’daki yargı reformu (!) ve 16 Nisan 2017’deki başkanlık sistemiyle ilgili halk oylamasında yeterli duyarlılıkta davranamayan toplum, gidişatın tehlikesinin ayrımına varıp AKP’yi iktidardan uzaklaştırıp toplumsal aydınlanmanın kapısını açacaktır.

[email protected]