Katar, Türkiye'nin karartılması operasyonun ana karargahıdır, ülkenin tırtıklanan paralarının, ihalelerden alınan komisyonların korunduğu kasadır.

Siyasi Katarakt…

Türkiye ile Katar arasında “Askeri Sağlık Alanında Eğitim ve İş birliği” Protokolü AKP Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylandı. Protokole göre, Katarlı gençler Türkiye’de tıp, diş hekimliği, eczacılık sağlık meslek yüksek okulu, hemşirelik alanlarında ön lisans, lisans ve lisansüstü eğitim alabilecek. Protokolde eğitime kabul edilecek öğrencilerle ilgili şartlar sıralanırken herhangi bir sınav şartından bahsedilmiyor tabii. Bunun yanında Katarlı misafir personel ve yakınları ile Katarlı öğrenciler mümkün olan hallerde askeri hava/kara ulaşım araçlarından, askeri orduevi ve misafirhanelerden de yararlanabilecek.

Görülüyor, Katar’la yapılan bütün anlaşmalar gibi bu anlaşma da biraz bulanık, biraz karanlık. Bunları Saray’ın özensizliğine bağlayamayız, bilinçli bir karartmadır. 

Geçen yıl AKP Cumhurbaşkanı ile Katar Emiri Al Sani 10 ayrı anlaşmaya imza attı. Bu anlaşmalar İstinye Park hisselerinin devrini, İstanbul Haliç Altın Boynuz Projesi'ne yapılacak yatırımı, İstanbul Borsasından hisse senedi alımını, Antalya Liman İşletmeleri AŞ'nin hisse devrini, iki ülkenin Serbest Bölgeler İdaresi arasında ortak tanıtım faaliyetlerini, İki ülke ticaret bakanlıkları arasında ortak Ekonomik ve Ticaret Komisyonu kurulmasını karar altına alıyordu.

Anlaşmaların imzalanmasından bir gün sonra AKP Cumhurbaşkanı, tabii ki Cuma namazı çıkışı, 10 değil 11 anlaşma imzalandığını duyurdu. On birinci anlaşmadan kimsenin haberi yoktu!

Emir'in Türkiye ziyareti öncesinde Katar Büyükelçisi Mehmet Mustafa Göksu iki ülke arasındaki anlaşma sayısının 60'ı aşmasının beklendiğini açıklamış, yeni anlaşmaların ekonomi, kültür, ticaret, eğitim, İslami ve aile ilişkileri ve su yönetimi gibi bir dizi alanı kapsadığını söylemişti. Ancak bilinen anlaşmalar arasında “İslami ve aile ilişkileri”ni kapsayan bir anlaşma yok. Ya da var ama bilen yok. 

AKP amiyane tabirle Katar’ı “anlaşma manyağı” yapmış durumda. Her yıl bu ülkeyle 10-15 anlaşma imzalıyor. Arada bir de “su yönetimi anlaşması” yaptılar, kim kimin suyunu yönetiyor hâlâ çözebilmiş değiliz. İtirazlar yükselince Tarım ve Orman Bakanlığı söz konusu anlaşmanın “su yönetimi alanında deneyim ve tecrübelerin paylaşılması ile bilgi alışverişini” düzenlediğini açıkladı. İyi de Katar’da su yok ki su yönetimi tecrübesi olsun! Veriyor petro-dolarları alıyor suyu. Katar su yönetimidir ve petro-dolar bol olduğundan son derece basittir. 

***

Haliyle bu açıklamaya muhtaç ikili ilişkilerin ve anlaşmaların arkasında başka işler döndüğüne inananlar çoğunlukta. Ülkedeki basının tamamı Saray kontrolünde olmasına rağmen arada bu konuyla da ilgili de sızıntılar oluyor. Bunlardan biri kaçak “iş adamı” ve Genç Parti Kurucu Genel Başkanı Cem Uzan’dan geldi. Uzan, “AKP aldığı komisyonları Katar’da depozitliyor, oradan da tekrar Türkiye’ye yabancı sermayeymiş gibi getiriyor” dedi. Bir de fotoğraf gösterdi. Fotoğrafta AKP Cumhurbaşkanı ve Katar Emiri’nin yanı sıra istifa edip kayıplara karışan damat bakanla Katar Maliye Bakanı vardı. Damat Bakan Türkiye’nin Varlık Fonu’nun yöneticisiydi. Ne kadarlık bir paraya hükmettiği kesin olarak bilinmiyordu. Katar Maliye Bakanı ise Katar’ın 300 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilen yatırım fonunun başındaydı. Bunun yanı sıra QNB Finansbank ve Qatar Airways’in yönetim kurulu başkanıydı. Bu dirayetli adam kısa süre önce masadaki Katar Emiri’nin emriyle gözaltına alınmıştı. Bizdeki “mevkidaşı” (ne iğrenç bir kelime) ise kayıplara karışmıştı. O tarihte kayıp bakanın yönettiği Türkiye Varlık Fonu’nun değerinin 33 milyar dolar civarında olduğu söyleniyordu. Yani masada 350 milyar dolarlık bir fon vardı ve fonun iki yöneticisi de kayıplara karışmıştı. Ayrıca Türkiye’deki muhalefet partileri kayıp damat bakanın 128 milyar doları kaybettiği iddiasındaydı.  

Cem Uzan da bu kayıp 128 milyar doların ne kadarının QNB Finansbank üzerinden hareket ettiğini soruyordu ki hala cevabını öğrenebilmiş değiliz…

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2002'de iki ülkenin dış ticaret hacmi 26,23 milyon dolardı. 2005'te bu tutar 132 milyon doların üzerine çıktı. 2011'de 669 milyon dolar oldu. 2019'da 1,4 milyar dolara yükseldi. Ticaret Bakanlığı verilerine göre Katar'ın 2019 yılında Türkiye'nin toplam ihracatındaki payı yüzde 0,7. Aynı yıl Türkiye de Katar'ın ihracat yaptığı ülkeler arasında 15. sırada yer aldı. Yani iki ülkenin dış ticaret rakamları önemsiz. 

Ancak Merkez Bankası'nın 2020 yılı “Uluslararası Yatırım Pozisyonu” raporuna göre Katar 2019'da “Yurt Dışında Yerleşik Kişilerin Türkiye'deki Doğrudan Yatırımları” sıralamasında Hollanda'dan (32,477 milyar dolar) sonra 21,886 milyar dolarla ikinci sıraya yükseldi. Para trafiği iş hacminden fazladır…

Arada dönen paralar akıl almaz miktarlarda. Bunu iki ülke yöneticilerinin birbirlerine yaptığı jestlerden de biliyoruz. Katar Emiri AKP Cumhurbaşkanına 400 milyon dolarlık bir uçak hediye etti birkaç yıl önce. AKP Cumhurbaşkanı da Borsa İstanbul’u, kasasındaki nakdin yüzde 10'u karşılığında Katar Emirine devretti. Geleceği umulan kazın işaretidir… 

***

Emir El Tani’nin sağ kolu El Emadi, eski Emirin görevi bırakıp yerine oğlunun, yani şimdiki Emirin geçtiği 2013 yılından beri Maliye Bakanıydı. Bazı uzmanlar, 2013 yılındaki bu görev değişikliğini bir saray darbesi olarak yorumlamış, bölgedeki Arap Baharı hareketine ve Suriye iç savaşıyla ilgili gelişmelere bağlamışlardı. Bu saray darbesinin nedenlerinden biri de Emirin annesi Şeyha Moza bint Nasır El Misnet’in ailesinin ülke içinde kazandığı ağırlıktı.

Şeyha Moza’nın babası Nasır El Misnet, 1963 yılında işgalci İngilizlere karşı Doha’ya yürüyen bağımsızlık yanlısı ilerici Arapların başındaydı. Yakaladılar ve ülkeyi terk etmesi şartıyla serbest bıraktılar. Kızı Moza’nın Emir’le evliliği ise bir Arap masalı kıvamındadır, geçelim. 1995 yılında Moza’nın kocası olan veliaht, tıpkı oğlunun yaptığı gibi babasını devirip Emir olunca haliyle “muhalif” Misnet ailesinin ülke içinde etkinliği arttı. Maliye Bakanı El Emadi’nin ailesi ise bu gelişmeden son derece rahatsız olmuştu. İhvan sempatizanı aile, Misnet ailesinin güçlenmesini kendine karşı bir tehdit olarak görüyordu. 
Arap-İslam coğrafyasında siyasal kavgalarla güç ve iktidar mücadeleleri iç içe geçmişti. Hırsızlıklar bile bu ilişkilere bağlı olarak yapılabiliyordu. Uzan’ın işaret ettiği masadan sadece iki büyük fon yöneticisi değil aynı zamanda iki İhvan sempatizanı düşmüştü!

Bu düşüşler Arap dünyasında İhvan’dan uzaklaşma çabalarına öncülük eden Suudi Veliahtı Muhammed Bin Salman’la yakınlaşma olanağı da yaratmıştı. İhvan’ı can düşmanı olarak gören Suudiler için El Emadi çok tehlikeli bir kişilikti. Katar-Suudi yakınlaşmasının mümkün olması için İhvancı bakanın yoldan çekilmesi gerekiyordu. Uzan’ın sözünü ettiği masadan düşüşleri büyük miktardaki petro-dolarlardan İhvan’a giden miktarın kesilmesi olarak da yorumlayabiliriz. El Emadi İslamcı cihatçı örgütlere akan musluğun başındaydı. Bunu aynı zamanda yüklü rüşvet ve komisyonlar almak için bir araç olarak da kullanıyordu. Katar, Türkiye’nin aynasıdır!

***

Suudi Arabistan, Katar, BAE, Türkiye… Emperyalizm Ortadoğu’daki bütün çağdışı rejimlerin arkasında. Bu ülkelerin halklarının karanlıkta kalması için elinden geleni esirgemiyor. İhvancı İslamın desteklenmesi de bu proje çerçevesinde. Ancak proje çok çabuk çöktü, İslamcılığın bölgeyi uzun süre yönetemeyeceği ortaya çıktı. Mısır’da ve Suriye’deki düşüşleri bunun işaretidir.

Cumhuriyeti yıkıp laikliği cami avlusuna düşürünce Türkiye’yi de bu karanlık kuyuya ittiler. Afganistan’dan Libya’ya kadar ne kadar cihatçı örgüt, karanlık nokta varsa Türkiye’nin kucağına bıraktılar. Çünkü Ortadoğu düzenlerinin sürmesinin tek şartı var, karanlığın sürmesi…

Haliyle bizim için Katar Katar'dan ibaret değildir. Katar, Türkiye'nin karartılması operasyonun ana karargahıdır, ülkenin tırtıklanan paralarının, ihalelerden alınan komisyonların korunduğu kasadır. 

Bölgede ve ülkede bulanık ve karanlık hiçbir şey yok aslında. Emperyalistler ve işbirlikçileri hep birlikte yoksul ve talihsiz Ortadoğu halklarını soyuyorlar, olan biten bu. Gerisi siyasi Katarakt’tır.