Laiklik, KP’nin programında olan temel ilke. Zaten tüm siyasi partilerin faaliyetlerinin laiklik ilkesine aykırı olamayacağı Anayasa tarafından buyuruluyor.

Siyasi faaliyet hakkı ve yargı: kovalayanlar, kaçanlar

2016 başlarında cuma namazı izni için yayımlanan Başbakanlık Genelgesinin Anayasanın laiklik, hukuk devleti, eşitlik, din ve vicdan özgürlüğü ilkelerine aykırı olduğu ve iptali istemiyle Komünist Parti tarafından dava açıldı. Danıştay, bu genelge ile davacı Siyasi Parti arasında “güncel, kişisel ve meşru bir menfaat ilişkisinin bulunduğunun kabulüne olanak bulunmadığından” davanın ehliyet yönünden reddine karar verdi.

Benzer kararı bu kez 2022 yılında gördük. Türkiye Komünist Partisi tarafından zeytinlik alanların maden sahalarına açılmasına izin veren yönetmeliğin iptali için açtığı dava Danıştay tarafından aynı gerekçeyle ehliyet yönünden reddedildi. Mahkemeye göre; TKP’nin "dava konusu işlemle ciddi ve makul, maddi ve manevi bir ilişkisinin, hukuken korunması gereken bir menfaat bağı” yok. Siyasi partilerin faaliyetleri, “kuruluş tüzüğünde yer alan amaçlar doğrultusunda çalışmalar ve propaganda yaparak ülke genelinde bir irade oluşmasını sağlamak" olmalı.  

Oysa laiklik, KP’nin programında olan temel ilke. Zaten tüm siyasi partilerin faaliyetlerinin laiklik ilkesine aykırı olamayacağı Anayasa tarafından buyuruluyor. Anayasaya göre, “siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz”. Bu ilke, dinin devlete, siyasete, hukuka, eğitime, toplumsal yaşam tarzına el atmasına izin vermiyor, KP de bu ilkeyi açık olarak savunuyor.  

TKP’nin Parti Programında da doğa, çevre ve kültür değerlerinin, ticari birer meta olmaktan kurtarılarak devlet tarafından korunacağı ve tüm toplumun kullanımına açılacağı  hedefi yer alıyor.

Her iki siyasi partinin de siyasi faaliyetleri kapsamında açtığı davalar söz konusu.

Siyasi partiler hak ve özgürlüklerin savsaklanması ve bozulmasını, tüm hukuksuzlukları ve adaletsizlikleri, eşitsizlikleri, yolsuzlukları, yağma ve talanı, insan ve doğa katliamlarını, genel anlatımla yaşam hakkından başlayarak tüm anayasal ilke ve hükümleri faaliyet konusu yapar. Anayasa’da kendileri için konulan yasak ve sınırlamalar da bu faaliyetin sınırını tanımlar. Bu durum tüm siyasi partiler için geçerli ve eşittir.

Bu tür ret kararlarıyla siyasi faaliyet hakkı sınırlandırılıyor hatta “dava açmayın” dercesine engelleniyor hem siyasi partinin hem de o partinin faaliyetine üye olarak ya da destek vererek katılanların siyasi hakkı sınırlandırılıyor, engelleniyor. Başkalarının aynı konuda dava açabilmesi, açması, davanın olumlu sonuçlanması bu sorunu değiştirmez.

 Siyasi faaliyet toplumsal yaşamdan, ilişkilerden soyutlanamaz. Anayasayla getirilen ilkeler de bu faaliyetin ilkeleridir. Tersinden bakarsak, örneğin “halkla hesaplaşma davaları” doğayı, insanı ve toplumu, hak ve özgürlükleri, anayasal ilkeleri korumak amacına girmez.

Verdiğimiz iki dava reddi örneğindeki bir başka sorun yargının denetimden kaçınması. Yargı işin esasına girip inceleme yaparak karar vermekten kaçınma yolu olarak ilk inceleme ya da usulden ret dediğimiz yöntemi artan sıklıkla kullanılıyor. Anayasa Mahkemesinde hak arama yolu olarak bireysel başvuruda, idari yargıdaki iptal davalarında bu tür ret kararları yaygınlaşmaya başladı.

Anayasal güvence altında bulunan siyasi faaliyet hakkı tüm konularıyla, ilkeleriyle ve programıyla iktidar olmak kadar yönetime katılıma (katılma hakkı) ve daha da önemlisi halkın hak ve özgürlüklerini koruma, yağma ve sömürüyü önleme amacını da kapsar. Özel ya da tüzel kişilere tanınan kimi hak arama yolları bu kişilerin korunmasını kapsar ki bu kapsam bütünsel olarak siyasi faaliyetin alanına girer. Siyasi partilerin kendi siyaset ve ideolojisine göre faaliyet yürütmesi kaçınılmazdır. Anayasa bu durumu, belirlediği yasaklar dışında, güvence altına alarak saptar.      

Bu bütünlük yalnızca seçimden seçime faaliyet göstermeyi ya da parlamento içi faaliyetlere katılmayı değil, anayasal tüm hakları kullanarak halkın hak ve özgürlüklerini ve doğayı korumayı içerir; zaman sınırı gözetmeksizin kesintisizdir ve toplumsaldır. Sınıflı toplumlarda siyasi partiler kendi programına ve sınıfsallıklarına uygun faaliyet gösterir, bu amaçla anayasal ilkeleri ve hak arama yollarını kullanır.

Sömürüye karşı sınıf siyaseti de devrimler de iktidarı hedefler.

Yargı devlet içinde bir organ. Verdiği biçimsel ret kararlarının ve adaletsizliğe attığı imzaların artışı eşitsizlik ve sömürüye karşı hak savaşımlarından kaçmanın en kolay yolu olarak not edilmelidir.