Buradan tiyatro alanına bir çıkış önerisi yaparak bu amansız günleri aşmanın peşinde koşanlara katkı sunmak isterim. Ödeneksiz tiyatrolar güçlerini birleştirmenin yollarını aramalıdırlar. Ortak oyunlar üretmek hiç zor değildir. 

Sistem, sanat, yıkım ve…

İstediklerini yaptılar. Tiyatrolar, kültür merkezleri ve tüm sanat yaratıcıları can çekişiyorlar.

Tam altı aydır çaresizliğe itilen, kiraları vergileri, faturaları, sigorta borçları biriken tüm insanlık gibi, yakında sanatçıların da toplu kıyımına tanıklık edeceksiniz.

Henüz meslek yaşamlarının başlarında olan onlarca sanat yaratıcısının çoktan Anadolu’daki baba evlerine dönmeye başladıklarının haberi var.

Kentlerde kalmak zorunda olanlar evlerini, sofralarını birleştirip dayanışarak hayata tutunmaya çabalıyorlar.

İçlerinde ‘ne iş olsa yaparım’ diye ilan veren kardeşlerim var.

Her alanda olduğu gibi işsizlikte de ülke tarihinin en ağır günlerini yaşıyoruz.

İflas edip kapanan işyerleri sayısının hesabı bile yapılamıyor.

Hangi kapıyı çalsalar kapı duvar.

Aralarında hiçbir şey anlatmayan o yalanların belgesi dizilerde oynayanlar en şanslı olanlar.

AKP-MHP ortaklığının çözüm oluşturmak gibi bir derdi olmadığını anlamayanlar halen “ses ver” diye bağrışıyor.

Yerel yönetimlerin durumu da bundan farksız.

Bugünlerde Açıkhava sahnelerinde yapılan birkaç gösteri ile nefes alanların sezon dediğimiz Ekim ayı geldiğinde, boşluğa düşecekleri açıkken, şimdiden ses çıkarmayan ‘bazıları’nın o gün gelip ağlaştıklarında yalnız kalacaklarını söylemek can yakıcı ama gerçek.

Böyle giderse ki öyle de gözüküyor, oyun oynayacak ya da gösteri yapacak salon bile bulamayacak duruma kadar iteleniyoruz.

‘Ağlaşıyorsunuz, başka iş mi yok, şart mı tiyatro yapmanız, resim, heykel üretmeniz, dans etmeniz, film çekmeniz’ diyenlerin sistemin üstlerimize sıçrattığı düşmanlığın bir parçası olduğunu saptamak, ödenekli sanat kurumlarında üretenlerle, açlıkla boğuşan ödeneksiz yapılardaki yaratıcıların durumlarını aynı torbanın içine tıkıştırmak ise büyük haksızlık.

Buradan tiyatro alanına bir çıkış önerisi yaparak bu amansız günleri aşmanın peşinde koşanlara katkı sunmak isterim.

Ödeneksiz tiyatrolar güçlerini birleştirmenin yollarını aramalıdırlar.

Ortak oyunlar üretmek hiç zor değildir. 

En az üç ve belki daha fazla ekipler bir araya gelerek aynı oyun metni için birleşip yeni bir kapı aralayabilirler.

Bunun için yerel yönetimlerle işbirliği yapmanın yolları sonuna kadar zorlanmalıdır. 

Yerel yönetimler salonları bu ekiplere ücretsiz vermelidirler.

Talep etmek anlamsız biliyorum ama sonuna kadar direterek kiralar, vergi borçları, KDV indirimleri, sigortalar konusunda bakanlığın kapısı yumruklanmaya devam edilmelidir.

Son sözüm bu konu her açıldığında söylediğim ilk sözümdür.

Örgütlenmeyenler kaybederler.

Bugüne kadar kaybettiklerimizin toplamının asıl nedencesi de budur.

Tüm dünyada binlerce örnek önümüzde duruyor.

Örgütlü sanat alanlarının olduğu ülkelerde mağdur edilmiş sanat yaratıcısı yoktur.

Kapitalizmin bu alan üstünde kurmaya çalıştığı sömürü çarkları paramparça edilmiştir.

Elbette aynı durum örgütlenmiş ve hakları için direnmiş işçiler, emekçiler için de geçerlidir.

Bu arada sahnelerin sesini, soluğunu sokaklara, tiyatroların ya da sanat üretim alanlarının önlerine, hayata taşırmayanlar yalnızlaşmaya mahkûm olmayı kabul ediyorlar demektir.