'AKP’den ayrışan sağı toplamak CHP’nin solu toplamak da HDP’nin işi olmaktadır. Bu formül Sosyalist Güç Birliği tarafından iptal edilmiş bulunuyor.'

Sınavımız realite

Sosyalist Güç Birliği ilan edildi ya; gerçekçilik sınavları da hemen başladı. 

Sınavdan çağrışım yaptı; eğitim şart derler ya, eklenmesi gerekir: Eğitimcilerin eğitilmesi de şarttır. Veya öyle her aklına gelen soru hazırlayıp önümüze atamamalıdır. 

Bugün ehliyetsizlerin hazırladığı sınav sorularına göz atacağız.

***

Düzenin bütün çarklarının çamura bulanıp dönmez olduğu koşullar, bundan otuz yıl önce sosyalist ülkelerde yaşanan yıkım sürecinin yarattığı ortamla taban tabana zıt. Birkaç safkan ve cahil liberal dışında kimse bugün “komünizm öldü” teranesi okuyamaz. Komünizm yükselişe geçmiş değilse de, kapitalizm yürümemekte çünkü. Dolayısıyla eski soru ölümümüz hakkındayken yenisi neden canlanmayı beceremediğimizi konu edinmektedir: “Kapitalizm bu haldeyken bile ayağa kalkamıyorsanız…” Değineceğim diğerleri gibi bu da anti-komünist kampanyanın parçasıdır. 

Yanıtımı ne “emek ve sermaye olduğu sürece sol da var olacaktır” genellemesine dayandıracağım, ne de “uğraşıyoruz, inançlıyız” diyeceğim. Yanıtlarımızın yaklaşmakta olan yükselişimize yaraşır olması gerekir. Bizi art niyetle sorgulayanlar belki de görme yeteneğine sahip değillerdir! 

Bugün seçime, daha önemlisi bir hesaplaşma kavşağına giden Türkiye’de bazı siyasi akımlar düzenin egemenlik mekanizmaları içinde ağırlık kazanmaya, örneğin devletin içinde örgütlenmeye çalışmaktadırlar. Bunların örgütlenmekten anladıkları emperyalistler, sermaye çevreleri, tarikatlar falan nezdinde ellerini güçlendiren manevralar yapmaktır. Halk oy verecektir vermesine, ama halkın kime oy vereceğini bu manevralar belirleyecektir. 

Gerçekten bir hesaplaşma kavşağına giden Türkiye’de emekçi halkı örgütlemekte olan sadece sosyalist soldur. Daha geniş buluşmaların sadece habercisi sayılması gereken toplantılar, mitingler, semt evi açılışları birbirini izlemektedir. Komünizm memlekette girmedik yerleşim bırakmamaya ant içmiş gibi yayılmaktadır. Halkımızın şimdilik bir kalkışmanın sadece habercisi sayılması gereken irili ufaklı direnişlerinde hep sosyalistler vardır. Solcuların en elverişli koşullarda beceriksizlik ettikleri körce bir yalandır. 

Eskiden beceriksizlik iftirası bölünmüşlüğe bağlanırdı. Güç Birliği “neden bölük pörçüksünüz” sorusunu boşa düşürdü. Üstelik laik ve yurtsever, emekçilere dayanan sosyalist harekete, bu değerlerle ilintisiz CHP ve HDP’den neden ayrı olduğunu sormak da bayağı aptal işine dönüştü. Madem öyle soru inceltildi: AKP’ye karşı birleşmek gerekmiyor muydu? Memleketin gerçeği buydu. Seçimde Erdoğan’ın yenilgiye uğratılması gerekiyordu ve mümkün olan tek şey bu olabilirdi. Neden şimdi sosyalizmi bu öncelikli gündemden ayırıyorduk?

Ne akıllıca değil mi? Örneğin şeriatçı SP şeriatçı AKP’yle aynı kafada davransa da, Altılı Masa'da iş görecek; bu normal veya gerçekçi sayılacak. CHP’nin konuyu 5’li Çete ile sınırlaması yetmezmiş gibi İyi Partili biri o kadarcık bile kapitalist eleştirmeye dayanamayacak. Yani halkın yoksulluktan kırılması sıradanlaştırılacak. HDP sol tarafına solcuyum diyenleri, danışman masasına AKP’nin ve Fethullah’ın eski flörtlerini, sağ yana da Kürt milliyetçilerini toplayacak. Çarklarının artık dönmediği iddia edilen kapitalizm aşıklarından akıl fikir alınırken, sol müttefikler kapitalizme karşı işçi direnişlerinde boy gösterecek… Bu kalabalıkta erimeyi reddeden sosyalistler AKP’yle mücadeleyi yeterince önemsememiş mi olacak?

“Türkiye seçime giderken bütün oyları Erdoğan’a karşı birleştirmek gerekmiyor mu”, diye sorulacak. Ama bu soru her nedense bir tek, oy alamayacağı varsayılan sola çıkacak! Oyumuz yoksa, beceriksizsek neden bizi de sürüye katmak istiyorsunuz? Dahası neden soruyu asıl gani gani oyu olduğu varsayılanlara sormuyorsunuz?

Solun seçimi önemsemediği doğru değildir. Hele yaklaşan seçim bayağı tarihsel bir anlama sahip olacaktır. Emekçi ve aydın kitlelerin, şeriatın giderek yerleştiği ve sömürünün görülmemiş derinliklere eriştiği rejimi reddedecek bir çıkış yakalamalarını en çok biz önemseriz. Seçimi de kapsayan süreç Türkiye’de emekçi halkın kaderini eline almasına sahne olabilir. Tersine, AKP’nin yeniden kazanması, halkın on yıldır kırılamayan laik, yurtsever, emekçi direncinin ağır biçimde tahrip olması anlamına gelebilir. Bunları çok önemsiyoruz. 

O kadar ki seçimi koltuk hesabına indirgeyen gerçekçiliği reddediyoruz. Seçimi oy toplayıp karşılığında koltuk alma işlemi sayan gerçekçiler Türkiye’nin bu süreçte köklü bir değişim yaşamasına mı yatırım yapıyorlar, dersiniz? Bunlar seçimi önemsiyor sayılacak; tarihsel bir hesaplaşmaya dönüştürmeyi amaçlayan komünistlerse önemsemiyor olacak!

Sosyalist Güç Birliği’nin itelenmek istediği iki düzen içi muhalefet bloğu gerçekçi siyaseti koltuk maksimizasyonuna indirgemiş bulunuyorlar. Oysa Türkiye koltuk sayısının zerre öneminin kalmadığı kadar kritik bir kavşaktadır. Bu durum da yeni değildir. Yıllardır Meclis’te sosyalist vekiller olmuştur ve “orada bile” gerçeklerin dile getirilmesinin ek bir zararı olmasa da, memleketin ne kazandığı belli değildir. Artık sokaktaki insan milletvekilliğinin bir emeklilik yatırımı anlamına geldiğine kanaat getirmektedir.

***

Doğru soru şudur: AKP’nin gitmesini bir ölüm kalım konusu olarak hisseden emekçiler, ne istemektedirler? 

Kitlelerin istediği laiklik değil midir? Kitlelerin istediği savaş bulutlarının ülkenin tepesinden kovulması değil midir? Kitlelerin istediği yoksulluğa, soyulmaya son verilmesi değil midir? Bu taleplerin yer bulmadığı düzen içi muhalefet akımları mı memleketin gerçekliğini yansıtmaktadır!

Mesele şudur ki, sosyalizmin düzen partilerine yedeklenmesinin sıradanlaştığı bir dönem kapanmaktadır. Tarihi çok eskilere uzanan bu yedeklenme hali, her ortamda yeniden şekillendi. Şu anda cari formül bütün solcuların HDP’nin peşine takılmaya zorlanmasına dayanmaktadır. AKP’den ayrışan sağı toplamak CHP’nin solu toplamak da HDP’nin işi olmaktadır. Bu formül Sosyalist Güç Birliği tarafından iptal edilmiş bulunuyor. Sosyalizm artık ayrı bir kanal, başlı başına bir seçenektir ve memleketin yeni realitesi budur.