Mao döneminden beri ilk kez ÇKP 'radikal' bir uluslararası rol üstlenmektedir. 

Şi Jinping’in bir makalesi

Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP’nin) 20’nci Kongresi 16 Ekim’de toplanacak. Kongre’ye ÇKP Genel Sekreteri Şi Jinping sunacağı rapor, önümüzdeki dönemde Çin toplumunun, ekonomisinin gelişim doğrultusunu, stratejik önceliklerini belirleyen ana belge olacaktır. Ulaştığımda okurlarımla paylaşacağım.

Kongre arifesinde aynı konulara ışık tutan bazı belgeler ÇKP Merkez Komitesi’nin yayın organı olan Qiushi dergisinde (bazıları İngilizce baskısında) yayımlanmaya başladı. Bunların, Parti’nin resmî görüşlerini yansıttığı kabul edilmeli.

Bugün Şi Jinping’in 14 Eylül 2022 tarihli Qiushi makalesini değerlendirmek istiyorum. 

'ÇKP 21’nci yüzyıl sosyalizminin sancaktarıdır…'

ÇKP Genel Sekreteri Şi Jinping makalesi Qiushi’nin Çince baskısında yer almış. Hong Kong’ta yayımlanan South China Morning Post (SCMP), makalenin önemli bölümlerini İngilizce aktarıyor (16 Eylül 2022).  

Bu makale, Genel Sekreter’in 2018’de Parti kadrolarına dönük bir toplantıda “ÇKP’nin geçmiş başarıları ve geleceğe dönük uyarılar” konusundaki konuşmasından türetilmiş. Dört yıl sonraki makale sözü geçen “geleceğe dönük uyarılar” üzerinde odaklanıyor. SCMP’de yayımlanan bölümlerden aktaralım:

“Parti üyeleri devrimci ruhu canlı tutmazsa; özdüşünüm (“self-reflection”) ve geçmiş hatalardan ders alıp düzeltmek ihmal edilirse en güçlü [sosyalist] rejim dahi dağılır ve çöker.  Sovyetler Birliği’nin ve komünist blokun 1990 sonrasındaki çöküşü [örnektir]. Dünya sosyalist hareketi için benzeri görülmemiş güçlüklere yol açtı.   Çok sayıda gelişmekte olan ülke, sosyalist yolu terk etti; Batı modelini kopya etti.” 

“Çin ise 40 yıl boyunca kesintisiz reform ve yenileşme ile olağanüstü başarılar sağladı. Bunlar, başkalarını körü körüne kopya ederek değil, sayısız deneme ve sınama sonunda kendi yolunu bizzat   belirleyerek gerçekleştirildi.”

“Bugün 100 ülkede faal olan 130 sosyalist veya komünist parti var. Gelişmekte olan   pek çok ülke Çin’e özenerek bakıyor; bizim deneyimimizi öğrenmek istiyor. Çin’e özgü sosyalizm, 21’nci yüzyıl sosyalizminin sancaktarı olmuştur. Bilimsel sosyalizmin ilerlemesine tarihsel katkılar yapabilecek sorumluluğumuz, kapasitemiz ve özgüvenimiz var.”

“Çin’in başarıları sosyalizmin ölmediğini; tam aksine yeşerdiğini, canlılığını gösteriyor. Tasavvur ediniz: Partimiz Sovyet komünist partisi gibi çökseydi ne olurdu? Dünya sosyalizmi de uzun, karanlık bir çağa girmiş olurdu. Komünizm ise araf içinde, Marx’ın bir kez söylediği gibi, bir hayalet olarak kalırdı.”  

“Önümüzde uzun bir yol var. Bir zamanlar çok güçlü olan Sovyetler Birliği    bugün silik bir hatıradır. Komünist Parti’nin çökmemesini, siyasal sistemimizin hayatiyetini korumasını nasıl güvenceye alırız?  Tarihsel bir perspektif ve uzun dönemli planlama olmadan [başaramayız].”

SCMP, Şi’nin makalesini kesintilerle, eksik aktarmış. Bu biçimiyle de önem taşımaktadır. Mao döneminden beri ilk kez ÇKP “radikal” bir uluslararası rol üstlenmektedir. 

2018 konuşmasının farklı ortamı  

20’nci Kongre arifesinde yayımlanan bu makalenin kaynağını oluşturan 2018 konuşmasının farklı ortamına dikkat çekmek gerekiyor. 

ÇKP bünyesinde sürdürülen kapsamlı bir arındırma/tasfiye süreci o tarihte büyük ölçüde tamamlanmıştır. Bu sürece yol açan “yolsuzluklarla mücadele kampanyası”, parti-içi aşamadan kamu yönetimine taşınmış; 2017’deki 19’ncu ÇKP Kongresi sonrasında anayasaya da eklenerek kurumsallaşmıştır.

Buradaki sorunlara ileride dönebiliriz. Şimdilik iki tespit ve bir değerlendirme ile yetinelim. 

2012 Kongresi’nde ÇKP Genel Sekreterliği’ni devralan Şi Jinping, “Sovyet Komünist Partisi niçin çöktü? Sovyetler Birliği nasıl sessizce, neredeyse kendiliğinden dağıldı? Aynı kaderi paylaşmamak için ne yapmalıyız?” sorularını ÇKP içinde tartışmaya açtı. Tartışma sonunda teşhis, “Sovyet parti üyelerinin idealleri, inançları zayıfladığı için; siyasette çürüme, ideolojide sapkınlık ve askerlerin sadakatsizliği…” olarak konuldu. 

Rusya’ya ilişkin teşhisin Çin’deki filizlenmeleri algılanmış; yolsuzlukla mücadele kampanyasını tetiklemişti. Bunun yanı sıra, “devlette ve toplumda ÇKP’nin öncülüğü” ilkesi güncel pratikte ve 2017 Kongresi kararları ile pekiştirilmişti. 2018’deki konuşma, bu ortamda yapılmıştır. Kapsamlı bir kampanyanın, arındırma sürecinin bilançosunu, “devam” uyarısı ile birlikte Parti kadrolarına hatırlatma amacını taşıdığı tahmin edilebilir. 

Şi’nin 2018 konuşmasına ulaşmamız imkânsız. Eylül 2022’de yayımlanan metnin on yıl önce Çin’de başlatılan, 2018’de en azından kısmen güncelliğini koruyan yolsuzlukla mücadele kampanyasına değinmemesi dikkat çekicidir.  
O zaman sorgulamak gerekiyor: ÇKP’nin “dünya sosyalist hareketi” ile bağlantılarını vurgulayan bugünkü makalenin muhatabı kimlerdir?

Makalenin muhatabı Batı ittifakıdır

Eylül 2022’de yayımlanan makale, içeriği ile Çin halkına, ÇKP kadrolarına değil, ülke dışına hitap ediyor. 

Makalede yer alan “dünya sosyalizmi”, “dünya sosyalist hareketi” ifadeleri, genellemelerdir. Wallerstein’in “dünya solu” kavramını andırır; ama içeriği tanımlanmamıştır. Sözü geçen 130 komünist, sosyalist partiye gelince, (önceki üç Enternasyonal’in aksine) bunları temsil eden bir üst-örgüt, sözcü yoktur.  “Ulusal” örgütlerdir; ÇKP’yi “kardeş parti” olarak kabul edenlerin azınlıkta olduğunu tahmin ederim. 

Buna karşılık, Şi Jinping’in soyut düzlemde sahiplendiği “dünya sosyalizmi”nin somut bir karşıtı, muarızı var: Emperyalizm… Bu kavram sistematik ilişkilerden türetilmiştir; çeşitli kurumsal öğeleri, siyasal, ideolojik, askerî komuta merkezleri de olan bir olgudur. Şiddet araçlarını içeren odaklardan biri hegemonik devlet olan ABD; örgütsel uzantısı NATO…

Rusya’ya Ukrayna’da savaş açan NATO, Haziran 2022’de yayımladığı yeni Strateji Belgesi’nde Çin’i “hırsları ve zorlayıcı politikaları ile çıkarlarımızı, güvenliğimizi ve değerlerimizi tehdit etmekle” suçladı ve ÇKP’ye karşı ideolojik savaş ilan etti. Biden, Tayvan konusunu bir sıcak savaş eşiğine taşıyabileceğini bu hafta açıkladı.  

ÇKP Genel Sekreteri Şi Jinping de NATO’nun ideolojik savaş ilanını, “sosyalist, komünist değerleri ve Marx’ı” açıkça sahiplenerek yanıtlıyor. Bir anlamda “bizim değerlerimiz, sizin dünyanızı, çıkarlarınızı tehdit etmektedir” diye meydan okuyor. 

'Çin’de sosyalizm' tartışması…

Çin, Türkiye ve dünyanın sosyalist çevrelerinde çoğunlukla kapitalist bir ülke (veya “ekonomi”, “toplum”) olarak kabul edilir. Şi’nin makalesinde övgüyle sözü edilen “reform ve yenileşme” süreci, Çin’e kapitalizmi geri getiren bir dönem olarak görülür. 

ÇKP ise Deng Şiaoping döneminden bu yana, “Çin’e özgü bir sosyalizmi” sahiplendi. Şi ise, bu söylemi benimseyerek genişletti. Çin Halk Cumhuriyeti’nin 100’ncü kuruluş yıldönümü için “her bakımdan modern sosyalist bir toplum inşasını” Parti programına ekletti. Bu hedefi milliyetçi bir “Çin rüyası” söylemiyle bütünleştirdi.  

Bu konuda tespitlerimi, görüşlerimi yayımladım1. Burada o tartışmaya dönemem. Kısaca özetlemekle yetineceğim.

Çin, üretim ilişkilerinin yaygınlığı, emeğin metalaşma derecesi bakımından kapitalist bir ekonomidir. Sosyalizme özgü kolektif mülkiyet ilişkilerini, devlet müdahalelerini, planlamayı da önemli ölçülerde koruyarak…  

Öte yandan burjuvazi iktidarda değildir. İktidara geçmediği, siyasal, ideolojik, hukukî üstyapıya egemen olmadığı sürece toplumsal sistem (“formasyon”) kapitalist değildir. Çin, Marksist / Leninist ilkelere göre örgütlenmiş olan ÇKP tarafından yönetilmekte; Parti, toplum ve devlet üzerindeki denetimini, öncü rolünü sürdürmektedir. 

Çin burjuvazisinin iktidarı hedefleyen çabaları son dönemlerde ÇKP yönetimi tarafından fark edilmiş; önlenmiştir. Bir ÇKP organı, bu mücadelenin sonucunu şöyle özetlemişti: “Çin’e özgü sosyalizm Batı’dan farklıdır. Sermaye Çin’e hâkim olamaz; siyaseti etkileyemez; toplumun yönetimini, ideoloji ve değer sistemlerini biçimlendiremez.” (Bk. “Çin’de Sermaye ve İktidar Mücadelesi”, Sol Haber, 8 Ekim 2021).  

Çin’deki gelişmeleri, bu karşıtlıklar içinde izlemek, değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. 

  • 1. Türkiye’nin Faşizmleri ve AKP, Ankara 2021, İmge, ss. 219-248.