Ne zaman ki sefalet ve umutsuzluk içinde olanlar geleceği talep eder, öyle bir sarsılır ki dünya. Tüm adaletsizlikleri, eşitsizlikleri yok etme imkanı ve ihtimali doğar.

Sefaletin nedeni: Büyüyen işsizlik mi göreli artı nüfus mu?

İş arayıp da bulamayan insanların sayısı artıyor, kriz böyle bir şey nihayetinde. Aynı mantığın uzantısı olarak ücretler de gün geçtikçe daha az karşılıyor yaşamın direttiği talepleri. Sigortasız çalışma, işi kaybetme baskısı hepsi aynı yapısal sıkışıklığın türevleri. Ücretsiz izin adı altında yaşanamayacak ücretlere terk edilenler de var. Endişeliyiz hepimiz, sebebi sevdiklerimize karşı yerine getirememekten korktuğumuz sorumluluklarımız.

Emekçilerin bu şiddeti en yoğun deneyimledikleri yer, diğer bir deyişle emek güçlerini satışa çıkardıkları yer, emek piyasadır. Bu piyasaya dair burjuva iktisat şöyle kavramlar kullanır: “Çalışma çağında nüfus”, “istihdam”, “işsiz”, “işgücüne dahil olmayanlar”… Bu kategorilerin belirlenmesinde bazı kurallar uygulanır. Kuşkusuz bu kategorilerle burjuva iktisadı, kapitalist ekonominin gereklilikleri ve yeniden üretimi için geçerli dili kurar. İşine yarayan verileri toplar, işine yaramayanları görünmez hale getirir. Bazen de doğanın kör kuvvetleri olarak verileri istifleyip suçlunun yerini değiştirir. Burjuvazinin emek piyasasına yönelik açıklamaları bu stratejiyle, suçlu/sorumlu değiştirme stratejisiyle ilgilidir. Dolayısıyla emek piyasasının şiddetini doğrudan yaşayanlar için başka bir dil ve kavram seti geliştirilmiştir, Marksizm tarafından. Birinin gizlediğini Marksizm gösterir.

Marx Kapital’de emek piyasasını anlamak için önemli kavramlar geliştirir. Bu kavramlara yakından bakalım. Anlatacaklarımı özetleyen küçük bir kutu da hazırladım. Önemli bir kavram göreli artı nüfustur. Göreli artı nüfusu, Marx, kapitalist üretim biçimine özgü bir nüfus yasası olarak tanımlar. Göreli artı nüfus, kapitalist birikim sürecinde sermayenin genişlemesi için gerekli olandan daha fazla emekçi nüfus ile kendisini durmadan üretmesidir. Marx'ın sözleriyle, "Artı nüfus, sermayenin değişen değerlenme ihtiyaçları için, gerçek nüfus artışının sınırlarından bağımsız olarak, her an sömürülmeye hazır insan malzemesini yaratır." Bu artı nüfus, kapitalist üretimin kaldıracı, kapitalist üretim tarzının bir varlık koşuludur. Göreli artı nüfusun iki bileşeni vardır: yedek işgücü ordusu ve çalışamayacak durumda olanlar.

Yedek işgücü ordusu, Marx'ın en bilinen kavramlarından biridir. Kavramın geniş çaplı kullanımında kuramsal gücünün yanı sıra güçlü metaforik özelliğinin de büyük payı var. Kapitalist birikim, hızına göre yeni istihdam olanakları yaratmakta ama aynı zamanda büyük bir işsizler ordusu, diğer bir deyişle yedek işgücü ordusu da yaratmaktadır. Dolayısıyla yedek işgücü ordusu, sermaye birikiminin hızlandığı dönemlerde işçi piyasasına çekilen, birikimin yavaşladığı dönemlerde işçi piyasasından itilebilen bir nüfustur. Yedek işgücü ordusu, göreli artı nüfusla aynı anlama gelmemekle birlikte bu nüfusun önemli ve büyük parçasını oluşturur.

Marx, göreli artı nüfusu dört biçimde analiz eder: akıcı, saklı, durgun ve yoksul artı nüfus. Akıcı artı nüfus makineleşmeyle, değişen yatırım alanlarıyla ve sermayenin değerlenme koşullarıyla kah işten atılan kah büyük kitleler halinde tekrar işe alınan nüfustur. 

Saklı artı nüfus kategorisi özellikle tarım gibi sermaye birikimine dahil olmayan alanların sermaye birikimine açılmasını veya tarımla geçinen nüfusun topraktan kopup proleterleşmesi sürecini işaret eder. Kır nüfusunun bir bölümü sürekli olarak kent proletaryasına dönüşmeye hazırdır. Bu nüfusun kentlere doğru akışı, kırda saklı bir artı nüfusun varlığını gösterir. Bu saklı artı nüfus ücretlerin en düşüğüne mahkumdur ve bir ayağı hep sefalet bataklığındadır.

Durgun artı nüfus oldukça düzensiz ve kötü şartlar altında çalışan nüfusu kapsar. Bu nüfus, maksimum çalışma süresi ve minimum ücretle kapitalist sömürünün geniş tabanı haline gelir. Sermayeye her an “bitip tükenmek bilmeyen kullanılabilir emek gücü kaynağı sağlar.” Durgun artı nüfus, sermaye birikimi sürecine göre çökmekte olan alanlardan gelen “fazlalık halindeki” nüfusla bağlantılıdır.

Son olarak yoksul artı nüfus; haydutlar, suçlular gibi lümpen proletaryanın yanı sıra, yetim, yoksul çocukları, yaşlıları, morali bozulmuş olanları, iş bölümü yüzünden hareket yeteneklerinden yoksun, çaresizlik içinde kıvrananları, iş kazası geçirip sakat kalanları kapsar. Marx yoksul artı nüfusu, faal sanayi ordusunun hastanesi ve yedek işgücü ordusunun safrası olarak tanımlar.

Göreli artı nüfusun belirli boyutları aşması durumunda yoksulluk baskısının şiddetleneceği kesindir. Çalışan kitleler ve içinde yer aldıkları toplumsallık piyasalar karşısında direnç noktalarını kaybeder. Sermaye, varolabilmesi için gerekli toplumsallığı yıkmadan birikemez. Bu haliyle kendisini suyun karşısına geçiren kurbağayı sokan akrebe benzer. 

Sefalet ve umutsuzluk içinde olanlar toplumsallığın kurucu unsuru olduklarını, sermaye ilişkisinden vazgeçilebileceğini ama onlar olmadan hiçbir şey olamayacağını hiçbir zaman akıllarından çıkarmamalıdırlar. Onların kendi kurtuluşlarını aramaları kaçınılmaz olarak insanlığın kurtuluşunu aramaları demektir. Aynı şey sömüren sınıf için geçerli değildir.

Ne zaman ki sefalet ve umutsuzluk içinde olanlar geleceği talep eder o zaman burjuva iktisadının sayıları anlamsız hale gelir. Ne zaman ki sefalet ve umutsuzluk içinde olanlar geleceği talep eder, öyle bir sarsılır ki dünya. Tüm adaletsizlikleri, eşitsizlikleri yok etme imkanı ve ihtimali doğar. Ne zaman ki onlar geleceği talep ederse…