'Düzenin oy vermeye yüklediği yanılsamalı anlam, seçim atmosferini olağanın ötesinde politikleştirir, toplumu taraf olmaya çağırır. Komünistler için özel momenti işte bu yaratır.'

Seçim önemli mi?

Başlıktaki sorunun tek bir yanıtı yok. Parlamenter veya liberal demokrasi denen ve sayısız versiyonu olabilen burjuva demokrasisinde seçim temel yönetim mekanizmalarından biri. Yani adı geçen düzenin sürüp gitmesini temin eden mekanizmalardan biri… 

Bu durumda, komünistler gibi “toplumsal sorunun” çözümünü düzenin kökten değişmesinden gören devrimciler seçime büyük anlamlar yüklemezler. Burjuva düzeninin seçimi burjuva düzenini değiştiremez. İşlevi tam tersidir.

Toplumların kaderine de seçim değil sınıflar mücadelesi karar verir. Komünistler işçi sınıfı ve emekçi halkın mücadelesini örgütlemekle yükümlüdür ve bu anlamda meselenin özüne konsantre olurlar. Seçim ile sınıflar mücadelesini yan yana koyduğunuzda, ikinci birinciyi belirler. Seçimlerin komünistler ve temsil ettikleri emekçi sınıflar açısından kazanabileceği önem, sınıflar mücadelesindeki dengelerin bir türevidir. 

Düzenin ideolojisi ise seçimlere belirleyici rol atfeder. Bu iddia ve toplumda yarattığı algı gerçekliği yansıtmaz. Belirleyici olmasını geçelim; seçim, en iyi ihtimalle güç dengelerinin aynası olabilir. Aynaya yansıyacak olan görüntü, seçim saati gelip çattığında çoktan bellidir. Ancak toplumun büyük çoğunluğu kaderinin o saatte şekilleneceğine inandırılmışsa, seçim de sınıf mücadelelerinin özel bir momenti haline kendiliğinden gelmektedir. 

Bu özel momente hakkını vermeden siyaset yapmak, yani sınıflar mücadelesinde dengeleri emekçilerden yana çevirmek mümkün değildir.

***

Devrimci, hakkını vereceği bu özel momentin temsil ettiği yanıltıcı örtüyü güçlendirmekten kaçınır. Düşünün; dünyaya hükmeden ABD emperyalizminin ülkesinde seçimlere katılım genel olarak yarının altında kalıyor ve sonuç kafa kafaya şekilleniyor! Yani hükmeden yapının genel oyla ilişkisi dörtte bir civarında… Bu rezalet verisi, emperyalist egemenliğin genel oydan başka bir kaynağı olduğunun kanıtı değilse nedir?

İktidarın kaynağı üretim araçları üstündeki mülkiyette, toplumsal ilişkilerde, sınıfların örgütlülük düzeyindedir. 

Herhangi bir somut seçime devrimci siyasetin verdiği önem, mülkiyet rejimini ve onun belirlediği toplumsal ilişkileri değiştirmeyi kapsamaz. Bunlar sınıf mücadelesinin kazanılmasıyla, yani zaferden sonra ele alınmak durumundadır. Ama emekçi sınıfların örgütlülüğü zaferin ön koşuludur. 

Düzenin oy vermeye yüklediği yanılsamalı anlam, seçim atmosferini olağanın ötesinde politikleştirir, toplumu taraf olmaya çağırır. Komünistler için özel momenti işte bu yaratır. “Seçimleri örgütlenmek için değerlendiririz” sözü bu nedenle afaki değildir, tersine konunun en gerçek noktası, merkezidir.

***

Yukarıdaki yaklaşım zedelendiğinde, mangalda kül bırakmayan devrimcilerin sıradan reformistlere dönüştüğüne ise sık tanık olunuyor. Belirli bir seçimin taşıdığı anlam çekiştirilip hayatın merkezi olarak sunulabildiği gibi, “aslolan mücadeledir” doğrusu pratikte siyaset alanının terk edilmesine vardırılabilir. Üstelik bu iki uç birbirini yadsımamakta, tersine bütünleyebilir de. Madem o kadar önemli değildir, hani fırsat da varken birtakım sınıf uzlaşmaları yoluyla biraz mevzi veya mevki kazanmak ilkelerle çelişmeyecektir! Veya olası mevziler mücadeleyi yükseltmenin olmazsa olmaz koşulu ilan edilir…

Burada durayım, çünkü bu yazı başka sol akımlarla polemik için yazılmıyor.

***

Türkiye’de kabaca bir yıla kadar yapılması beklenen seçimlerde AKP dönemi kapanabilir. Bu yönde bir gelişme sınıf mücadelelerinde dengenin emekçilere dönebilmesi için de bir fırsat yaratabilecektir. AKP’li yıllar tekelci sermayenin neo-liberal saldırısını dinci gericilik sopasıyla birlikte bir huruç harekâtına çevirmesine sahne oldu. Bu fütursuz saldırının ulaştığı yoksullaştırma operasyonu artık sürdürülebilir görünmüyor ve durdurulması pekâlâ mümkün hale geliyor. 

Ama dikkat: Değişimi mümkün kılan faktör seçim değildir. Dedik ya, seçim en fazla aynadır. 

Bugün AKP’nin sermayeye hizmeti ile düzenin sürdürülebilirliği arasında bir açı şekillenmiş bulunuyor ve düzenin çeşitli aktörleri başka bir yönetimi tercih ediyorlar. Yoksa emekçilerin ülkenin kaderine oylarıyla değil örgütlülükleriyle damga vurabilecekleri eskimeyen kuraldır.

Zaten AKP’nin yerine göz koyan düzen muhalefetinin, sermayenin yirmi yıllık kazanımlarını korumayı taahhüt ettiği hiç saklanmıyor. Ortada bir kamucu program yok. Laikliği ağzına almamaktan öte her gün ihlal etmek bir davranış ilkesi olmuş. Ukrayna krizinde sergilendiği gibi muhalefet emperyalizme iktidardan daha yakın durduğunu göstermek için çırpınıyor. 

Solun bu “sağcı AKP karşıtlığına” eklemlenmesi hayli zor olduğu için, “güçleri birleştirmenin” dolaylı bir formülü icat edildi. AKP’ye sağdan itirazlar CHP, soldan karşı çıkışlar da HDP çatısına yönlendiriliyor. Bu rol dağılımı, emekçi sınıfların ve aydınların dinamizmini düzenin konsolidasyonuna kanalize ediyor. 

***

Her seçim biriciktir ve yaklaşan seçimlerin özel önemi solun bu siyasal mimariyi bozması açısından düşünülmelidir. Bir değişimin kaçınılmaz olduğu kavşağa, sol emekçi sınıfların hak arayışını laiklik ve yurtseverlikle birleştirerek hazırlanmalıdır. Sol, emekçi halkı düzenin seçim aynasına bağımsız bir taraf olarak yansıtmanın çaresini üretmelidir. 

Bu yapılamazsa AKP’nin yenileceği bir seçim de kapitalist düzenin güçlenmesini sağlayacak, düzen muhalefetinin tasarımına bir biçimde yerleştirilen sol, bu kritik kavşakta görünmez hale gelecektir. Emekçi halkımız kaç yıl daha kaybeder, bilinmez…

Ama bu yapılabilirse, beklenen değişim düzenin sınırlarını zorlayabilir. Düzen, bugünkü iktidar ve muhalefetiyle, emekten yana taleplerin, halkçı bir laikliğin ve antiemperyalist tepkilerin yükselmesine hiç hazırlıklı değil. O zaman sermayenin AKP sayesinde elde ettiği kazanımları AKP’den daha iyi koruyacağı varsayılan muhalefetin seçim başarısı, olsa olsa krizde yeni bir sayfa açılmasını temsil edecektir. 

Emekçiler sınıf mücadelesinde ne ölçüde örgütlü bir güç haline gelirse bu yeni sayfaya devrimci kriz yazılması da o kadar mümkün olacak. Bu olasılık hakkında konuşmak için henüz çok erken. Ama seçimin neden ve ne kadar önemli olduğuna karar vermek için aklımızın bir köşesinde geleceğe ilişkin devrimci bir kurgu tutmakta yarar var.