"Söyleyecek çok sözümüz var. Ancak yazının sınırlarını zorlamayalım. Düzenin kurumlarından gelecek hayır onların olsun…"

Sayıştay raporlarında maden faciası uyarısı aramayalım

Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun (TTK) Amasra İşletmesinde 41 işçinin ölümüne yol açan patlama, 2019 yılı Sayıştay Denetim Raporundan alıntılar yapılarak “Sayıştay uyarmıştı” yorumuyla basına yansıdı. Oysa söz konusu raporda uyarı konusunda önemli sayılabilecek pek bir şey yok. Dahası 2020 raporunda da benzer bulgulara yer veriliyor.

Düzenin kurumlarından bize hayır gelmez. Kapitalizmin daha çok kâr etme güdüsü ve kapitalist sınıfın siyasetini yürüten kadrolar, günün her dakikasında çok sayıda uyaran dalga gönderiyor. Yeter ki okumasını bilelim.

Sayıştay denetim raporlarında “Sayıştay’ın sorumluluğu” başlığı altında şu cümleler yazılıdır: “Denetlenen kamu idarelerini, yasalara; kalkınma plan ve programlarına; ekonomiklik, kârlılık, verimlilik ilkeleri ile bütçe hedeflerine uygunluk açılarından denetlemek; mali tablolarının güvenilirliğine ve doğruluğuna ilişkin görüş bildirmek.

Maden cinayeti sonrasında herkes gözünü Sayıştay’a dikti ama yukarıdaki alıntıdan anlaşılacağı üzere öyle bir görevi yok. Sayıştay’ın TBMM KİT Komisyonuna sunduğu TTK Amasra İşletmesi 2019 ve 2020 yılları raporlarında “Denetim Görüşü” başlığı altında; “…mali rapor ve tablolarının tüm önemli yönleriyle doğru ve güvenilir bilgi içerdiği kanaatine varılmıştır.” “Denetim Görüşünün Dayanakları” başlığı altında; “Herhangi bir denetim bulgusu tespit edilmemiştir.” “Sonuç” bölümünde; “…yılı bilançosu ve gelir tablosu tasvibe sunulur” yazıyor.

Raporlar, KİT Komisyonunun 25 Mayıs 2022 günlü toplantısında görüşüldü. İdarenin sorumluluğu Sayıştay’ın önerisi doğrultusunda “tasvip” edilerek sonsuza değin kapatıldı.

Sayıştay raporlarından alıntılanan ve basında geniş yer tutan yolsuzlukların hepsi, “Bulgu ve Öneriler” bölümlerinde yer alır. Yayımlanmasını izleyen ilk günlerde yoğun biçimde tartışılır, sonra unutulur gider. Yaptırım gücü olmadığı için sorumlu aramak bile yersizdir.

TTK Amasra İşletmesindeki kamuoyunda tartışılan “uyarılar” raporların bu bölümlerinden alınmıştır. Özetle, yeterli sayıda işçi çalıştırılmadığı, kritik arızalara zamanında müdahale edilemediği, bu durumun, üretimi ve iş güvenliğini etkilediği vurgulanmakta, olumsuz sonuçlara yol açılmaması için İşletmenin, hazırlık, tamir tarama, bakım onarım, elektro-mekanik noksanlıklarının bir an önce giderilmesi önerilmektedir.

Şaşırtıcı gelebilir: Bu bölümdeki bulgular denetim görüşü sayılmaz. Daha ilk paragrafında şu sözleri okursunuz; “…inceleme ve denetimler sonucunda tespit edilen ancak denetim görüşünü etkilemeyen bulgu ve öneriler aşağıda yer almaktadır.

Denetçilerin, işe yaramayacağını bile bile iş güvenliği yetmezliğe ilişkin gözlemlerini aktarmaları olumlu bir davranıştır. Böylelikle özel işletmelerin yeterli önlemi alıp almadıklarını denetlemekle yükümlü olan Devletin, kendi işletmelerinde bile kurallara uymadığı, görevini savsakladığı; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının da 2019-2020 yıllarında denetim yapmadığı ortaya çıkmıştır.

Ancak bununla yetinmek doğru değildir. İşçi sayısının yetersizliğinden TTK Amasra İşletmesi yöneticileri de yakınmakta ve strateji bildirimleri ile faaliyet raporlarına yazmaktadırlar.

Faaliyet raporlarında Sayıştay Denetim Raporlarında göremeyeceğimiz bulguların dile getirildiği örneklere de rastlanır. Sözgelişi, iş güvenliğinin güçlendirilmesi amacıyla tahsis edilen yatırım ödeneğinin yalnızca yüzde 2’sinin kullanıldığını; 2021 yılında “Amasra Ana Nefeslik Aspiratör Modernizasyonu” için ayrılan 2 milyon liranın harcanmadığını, Sayıştay’dan değil, idarenin faaliyet raporlarından öğreniriz.

Sayıştay denetçileri ocaklara girip iş güvenliği denetimini yapmaz. Ancak işin organizasyonunu, kontrol mekanizmalarının düzenliliğini, izleme ve raporlama süreçlerinin etkinliğini denetlemek, öneriler geliştirmek Sayıştay’ın görevidir.

Madenin patlamasından sonraki gelişmeler, denetim ve önlem alma süreçlerindeki yetmezlikleri gün yüzüne çıkardı. Sorumlu kamu idaresi beş gündür, 41 işçinin ölümü; 11 işçinin ağır derecede yaralanmasının nedenlerini açıklayamıyor; iş güvenliğine ilişkin olarak düzenlenen belgeleri yayımlayamıyor. Oysa Sayıştay raporlarında, belge düzeninde aksamaların varlığına ilişkin bulgular yer almıyor.

Söyleyecek çok sözümüz var. Ancak yazının sınırlarını zorlamayalım. Küçük ama önemli bir bilgiyle bitireyim. TTK Teftiş Kurulu raporlarında işçiler kaytarıcı olmakla suçlanıyor. Mazeretsiz işe gelmedikleri; olağan sayılamayacak sıklık ve sayıda hastane izni, istirahat izni aldıkları, bu durumun iş tertibini bozduğu, öteki işçilerin motivasyonunu olumsuz yönde etkilediği, üretim ve işgücü verimliliğinin düştüğü belirtiliyor. Sayıştay’ın 2020 yılı raporunda teftiş kurulunun raporlarından uzun alıntılar yapılıyor ve iş akitlerinin bir an önce feshedilmesi öneriliyor. Bu arada şöyle bir de öğüt verilmesinden geri durulmamış. “…gelecekte yargısal husumetlerle karşılaşılmaması için her somut olayda tutanak tutulmalı, savunma alınmalıdır.”

Düzenin kurumlarından gelecek hayır onların olsun…