Sporcuları ırkıyla damgalamadan, yeteneğiyle birleştiren bir düzeni; yükseklerden savaş çığlıklarını değil, barış türkülerini duyacağımız günleri hedefliyoruz. Düş değil, bir zorunluluk olarak.

Savaşa yanıt III: Yüksekler

Yirmi günü geçti savaş devam ediyor. Başladığı andan itibaren silahlı çatışmanın çok ötesinde cephelere yayılan, halkları arsızca taraflaşmaya zorlayan, ikiyüzlülüğün ve şuursuz bir kinciliğin damga vurduğu bir savaş yaşıyoruz.

Sözünü ettiğim arsızlığın, şuursuzluğun ve ikiyüzlülüğün gelişkin örneklerini spor dünyasında bolca gördük.

Önce Uluslararası Olimpiyat Komitesi, bir politik aktör olarak sahneye çıktı, ve emperyal heveslerle ve paylaşım hırslarıyla gözü dönmüş iki taraflı bu savaşta doğrudan tarafını açıkladı. İmasız, dolayımsız bir netlikle, tüm uluslararası karşılaşmalarda Rusya ve Belarus’tan sporcuların katılımlarını; bu iki ülkede gerçekleşecek tüm uluslararası turnuva, oyun, yarışma ve şampiyonaları; bu ülkelerle yürütülen her tür spor anlaşma ve ticaretini yasakladı.

Barışçı, ayrımcılığa karşı bir sportmen ahlaktan söz eden, tarafsız ve evrensel olimpik değerlerle övünen bir kuruluş bunu yaparsa, piyasalaşmak ve marka olmakla böbürlenen diğerleri neler yapmaz. 

Neler yapmadılar nitekim, her branştan uluslararası organizasyon ve kuruluş teker teker Rus ve Belarus sporcuları cezalandırmaya, engellemeye, baskı uygulamaya koyuldu. Ülkeler organizasyonlardan çıkarıldı.

Ne savaş karşıtlığı, ne barış sözcülüğü, ne sporun tarafsızlığı, ne “fair play”, ne evrensel insani değerler, hiçbiri değil: Şimdiye kadar politik görüşlerini ifade etmelerine, protesto eylemleri yapmalarına izin vermedikleri sporcu ve takımlara, zorla Putin karşıtlığı, Rusya lanetlemeleri, bugüne kadar hiç bir işgal, saldırı, zorbalık karşısında gösterilmeyen bir “sentetik” duyarlılık dayatıldı.

Bu uluslararası spor camiasının organize işleyen kısmı. Bir de aynı sentetiklikte tekil sporcu figürler var ki içiniz kaldırmaz.

Bunlardan bir tanesinin haberi geçen gün düştü önüme, Everest ve K2 Dağlarının zirvelerine tırmanan ilk Ukrayna’lı kadın Irina Galay milli duygularla orduya katıldığını açıklamış. Henüz 32 yaşındaki Galay, yaşam “kariyerine” dünyanın en yüksek iki doruğuna tırmanışı, bir kozmetik şirketi girişimciliğini ve şimdi de sosyal medya aracılığıyla yürüttüğünü anlattığı milliyetçi militarizmi sığdırmış. 

Yanlış okumadınız, girişimci Irina, servis ettiği fotoğraflarda elinde ağır silahla pozlar vermekle birlikte, aslen Ukrayna ordusuna Facebook ve Instagram hesaplarında açtığı propaganda cephesiyle katkıda bulunuyormuş.

Ukraynalı kadın dağcı açtığı bu propaganda cephesinden, elinde silahlarla, Neo-Nazi simgeler işlenmiş Ukrayna bayraklarıyla manken pozları vermekle kalmıyor, uluslararası dağcılık camiasına, Rus dağcıların yüksek dağlardan (Himalayalar bünyesindeki 8 bin metre üzerindeki zirveler) men edilmesi gerektiğine ilişkin akıl da veriyor.

Fotoğraflar, Ukraynalı kadın dağcı Irina Galay’ın sosyal medya hesaplarından.

Bunun gibi her gün onlarca haber görüyoruz niye bu kadar takıldın diyeceksiniz. Birden fazla nedenden bu kadar ciddiye aldım. 

Bir kere, yüksek irtifa dağcılığını, kadın sporculuk konumunu ve adı geçen coğrafyaları üzerime alındım. Diğer yandan söz konusu yazı, dağcılık ve tırmanış camiasının ana akım çizgisini belirleyen Outside dergisinde yayınlanmış ve hem sportif, hem tarihsel hem de politik olarak baştan sona yanlış bir mesaj yayıyor.1

Anlayacağınız yazmasam olmazdı. 

Önce, Irina Galay’ın dağcılık başarılarından başlayalım. Galay, Everest zirvesine, Tibet tarafından, Kuzey boynu-Kuzey Doğu sırtı rotasından, 20 Mayıs 2016’da ulaşmış. 

Himalayalardaki yüksek irtifa tırmanışlarını arşivleyen Himalayan Database kayıtlarında Ukrayna uyruğunda bir petrol şirketi yöneticisi olarak geçiyor. Kendi markası ile kozmetik işine yükseklerde kazandığı şöhreti sonrası girişmiş olmalı. Galay, kendi sosyal medyasında ve demeçlerinde Ukrayna’dan Everest’e tırmanan ilk kadın dağcı olarak tanımlanıyor. 

Ancak biraz deşince görüyoruz ki o iş tam olarak öyle değil. Aynı kayıtlarda 21 Mayıs 2016’da aynı rotadan zirveye ulaşmış bir başka Ukraynalı kadın dağcı var, psikolog Tatiana Yalovchak.

Kağıt üzerinde Irina Galay, Yalovchak’tan bir gün önce zirveye ulaşmış görünüyor, ancak yüksek irtifa dağcılığı, en hızlı tırmananın zirveyi sobelediği bir yarış ile derecelendirilen bir branş değil. Haftalar hatta aylar süren tırmanış ekspedisyonlarında zirve başarısı sporcuların, havanın, dağın ve rotanın koşullarının değerlendirildiği stratejilerle belirlenen uzun soluklu bir süreç.

Bu anlayışa göre de aynı takvim aralığında, aynı rotadan, aynı cinsiyette ve aynı uyrukla kayıtlı iki dağcının zirveye ulaşma başarılarının birlikte kayıtlara geçmesi ve derecelendirilmesi beklenir. 2016 yılı için kayıtlarda iki Ukrayna uyruklu kadın dağcıyı buluyoruz ancak başarıyı paylaşmaya gelince girişimci Irina ve onu haberleştirenlerin nedense hesabını biraz şaşmış görüyoruz.

Bugün “milli” duygularla silahlara sarılan Irina Galya’nın bundan 6 yıl önce nedense aynı milli duyguları kabarmamış? Oysa, Ukraynalıların gücünü dünyanın tepesinde bir değil iki kadınla göstermek, düşmanı daha fazla titretmez miydi?

Everest anakampları da ara kampları da oldukça kapalı devre mekanlardır. Geçici de olsa bir yerleşikliğe, tanışıklığa sahip olunan köyler gibidir. Yani bu iki Ukraynalı kadın dağcı, karşılaşmamış, tanışmamış, birbirinden haberdar olmamış olamaz. 

Irina neden Tatiana’yı hafızasından silmiş diye merak edip biraz araştırdım, ne de olsa boy boy fotoğraf ile sosyal medya demeci veren taraf kendisi.

Tatiana Yalovchak’ın 2016 Everest tırmanışı ile ilgili sitelere ulaşınca nedenini anladım. Yalovchak, 2016 yılında SSCB kökenli dağcıların çözülüşten sonra piyasaya düşerek kurduğu Seven Summit adlı Rus şirketin ekspedisyonu sporcusu olarak oradaymış. Sovyet Usta Sporcu nişanı sahibi Alexander Abramov liderliğindeki on yedi kişilik ekipte, iki kuzey İrlandalı, bir Letonyalı bir Çinli bir de Ukraynalı dışındaki tüm sporcular Rus ya da Sovyet kökenli. Yani Tatiana Yalovchak’ın yüksek irtifa geni başlıklı bilimsel bir araştırmanın da yürütüldüğü oldukça donanımlı ve profesyonel bir tırmanışın parçası olduğu anlaşılabiliyor ilgili siteden.2 O da başarılı bir tırmanış gerçekleştirmiş ve 21 Mayıs 2016 günü zirveye ulaşmış. 

Irina’nın dini ve milli sembol sevgisinin aksine, Tatiana zirvede geleneksel halk motifleri işlenmiş bir örtü, “rushnyk” dalgalandırmış, ve “sağlık, iyilik, güzellik ve barış sembolü olan bu örtüyü özellikle yanımda taşıdım Ukrayna’ya refah ve barış diliyorum” diye de açıklama yapmış. 

Bu iki kadın dağcının dünyanın tepesinde bile kesişse yollarının hiç birleşmeyeceği ortada, fazla söze gerek yok.

Tatiana Yalovchak Everest zirvesinde, 21 Mayıs 2016

Gelelim ikinci meseleye, aynı tırmanış döneminde, aynı rotadan tırmanmalarına ve aynı ülkeden olmalarına rağmen o iki kadın dağcıyı bir arada anamadık, olmadı. Ama mesela diyelim tırmanışlarından bir yirmi beş sene önce benzer şekilde Everest’in zirvesine ulaşmış olsalardı aynı takımın parçası olarak, kolektif başarılarından ötürü ödüllendirileceklerdi. Gerçi girişimci İrina’dan kuşkuluyum o takıma seçilebilir miydi diye ama Tatiana’dan umudum var yapabilirdi. Kayıtlara, milliyetlerinden ve uyruklarından bağımsız olarak SSCB takımının sporcuları olarak geçeceklerdi. 

Nitekim, 1990’da dünyanın en yüksek dağının zirvesine ulaşan ilk (ve tek) Sovyet kadın dağcı, Ekaterina Ivanova, 1962 Kazakistan doğumlu bir jeoloji mühendisiydi. Marangoz bir baba ve hemşire bir annenin çocuğu olan Ekaterina, Sovyet Usta Sporcu nişanı sahibiydi. Dağlarda tanıştığı Dimitry Ivanov ile evliydi ve 1991’de bir de kız çocukları olmuştu. 

Ekaterina, Everest tırmanışından üç yıl sonra, 1994’te, Himalayalarda Kanchenjunga zirvesine tırmanışları sırasında çadırda uyurken, tırmanış arkadaşı Sergey Zhvirbley ile birlikte çığ altında yükseklere gömüldü.

Ekaterina Ivanova eşi dağcı Dimitry Ivanov ile.

Ivanova’nın Everest zirvesine ulaşan ilk Sovyet kadın dağcı ünvanını elde ettiği Everest ekspedisyonunun bir başka tarihsel boyutu da, ABD-SSCB-Çin ortak uluslararası barış tırmanışı olmasıydı. 

1990 yılında, Amerikalı dağcı Jim Whittaker, Küresel Dünya gününün 20. yılı vesilesiyle üç dev gücün usta dağcılarını bir araya getirmişti. Dünya gününde, dünyanın zirvesinden dünyaya barış mesajı verme amacıyla gerçekleşen ekspedisyonda, 7-8-9-10 Mayıs 1990 tarihlerinde Çin Halk Cumhuriyeti, SSCB ve ABD takımlarından, ikisi kadın toplam 16 dağcı zirveye ulaştı.

1990 Everest Uluslararası Barış Ekspedisyonu kadın dağcıları soldan sağa: ÇHC’den San Gui, Sovyet Ekaterina Ivanova ve ABD’li Lavern Woods (Woods zirveye ulaşamadı)

Neredeen nereye…

İşte bugün bu tarihi de kirletiyorlar. Sporu da sporcuyu da dağları da yüksekleri de  kirletiyorlar. Savaş bu, temizi kirlisi olmaz elbette, ama öyle bulaşık, öyle bulanık ki, bizim tekrar tekrar doğruyu, temizi, güzeli hatırlamamız gerekiyor.

İnsanlık gördü yaşadı bunları, çok değil otuz kırk yıl önce yaşadı. Biz de sporcuları ırkıyla, milletiyle, mezhebiyle damgalamadan, emeğiyle yeteneğiyle yeniden buluşturup birleştiren bir düzeni, sahalardan, stadlardan, salonlardan, yükseklerden savaş çığlıklarını değil, barış türkülerini söyleyeceğimiz günleri hedefliyoruz.

Düş değil, hayal değil, bir zorunluluk olarak. Gelecek için, yarın için değil, bugünün görevi olarak.