Geçtiğimiz yüzyılın başında olduğu gibi bu yüzyılda da “sömürü ve katliamlarla beslenen sermaye düzenine, işçi sınıfının barış ve kardeşlik düzeniyle” yanıt verilecek.

Savaşa yanıt

Bu hafta size Dünya’dan bildirecektim. Niyetim, farklı ülkelerden ve sektörlerden işçi eylemleri haberlerini derlemek ve bizde son iki aydır yaşanan hareketlenmelerle ortaklıklarını göstermekti.

Ancak, durduğu yerde durmuyor şu dünya, savaş çığırtkanlığı fiili saldırganlığa dönüştü günler içerisinde ve ekmek kavgası, yaşam kavgasına dönüşüverdi.

Halihazırda yürüyen mücadelelerde, eylemlerde, grev gündemlerinde bir duraksama olmayacaktır, ancak biliyoruz ki çelişkiler daha da derinleşecek, pazarlıklar kızışacak anlaşmalar zorlaşacak.

Yazıya, dünya ölçeğinde eşitsizlik göstergeleriyle başlayacaktım, emek sermaye çelişkisinin, sınıflar çatışmasının temeline işaret edecektim, vazgeçtim. 

Savaş bu, ötesinde söz yok. Onun yerine dün Kemal Okuyan’ın soL portaldan bize hatırlattığı “büyük insanlığa” yer vermek istedim.

1912 yılının Kasım ayında Basel’de dokuzuncu toplantısını olağanüstü gündemle gerçekleştiren sosyalist ve işçi partilerinin uluslararası birliği, nam-ı diğer İkinci Enternasyonal, bir sonuç bildirisi yayınlar. Dönem, emperyalist paylaşım hedeflerinin savaş çığırtkanlığına başladığı dönemdir. Bildiride kendi ülkelerinde hükümetlerinin savaş planlarına direnen, halkı burjuvazinin paylaşım hevesleriyle güdülenen savaş kışkırtıcılığı konusunda aydınlatan işçi sınıfından söz edilir, birleşmiş ve elele vermiş işçi sınıfının barışın güvencesi olduğu vurgulanır. 

İkinci Enternasyonalin son toplantısı olacak Basel kongresi sonuç bildirisi şöyle sonlanır:

“Tüm ülkelerin proleterleri ve sosyalistleri, kongremizin çağrısı sizleredir, bu kritik karar aşamasında sesinizi duyurmanız içindir. Taleplerinizi her biçimde ve her mekanda haykırınız; parlamentolarda protestolarınızı tüm gücünüzle sürdürünüz; kitlesel eylemlerde biraraya geliniz; işçi sınıfının örgütlü gücünü kullanacağınız her olanağı sonuna kadar değerlendiriniz! Bunları yapınız ki, hükümetleriniz işçi sınıfının barış talebinin ne denli tutkulu ve kararlı olduğunu anlasın. Sömürü ve katliamlarla beslenen sermaye düzenine, işçi sınıfının barış ve kardeşlik düzeniyle karşı çıkınız!”

Bu çağrı, belki sonrasında ardı ardına gelen paylaşım savaşlarını ve emperyalist saldırganlığı durdurmaya, hainleri ve işbirlikçileri tümden caydırmaya yetmedi, ama insanlığa işçi sınıfının barışçıl ideolojisini kazandırdı, eşitlikçi ve adil bir geleceğin umudunu tanıttı.

Yüz on yıl sonra bugün, tam da o umudu kırıp dağıttıkları topraklarda yeniden emperyalist paylaşım için bir savaş başlatılıyor.  

Ve bugün yine, insanlık barış için güvenceyi ve umudu tüm ülkelerin işçi sınıflarında ve enternasyonalist dayanışmada görüyor.

Yunanistan ve Türkiye, bugün yaşadığımız çatışmada açıktan taraf yapılmaya çalışılan, ABD’nin ve NATO’nun ateşe sürdüğü, halklarını gözlerinden alevler saçan Rusya saldırganlığına hedef haline getirdiği iki komşu. 

Dün NATO, AB ve Rusya’nın karşılıklı restleştiği, tehditler savurduğu, çatışma tetiklediği saatlerde, Yunanistan ve Türkiye Komünist Partileri bir ortak açıklama yaptılar.

Dediler ki: 

“Bugün NATO’ya ve her türden emperyalist birliğe karşı yürüttüğümüz mücadele aynı zamanda barış için; halkların kardeşliği için; sömürüye ve kapitalist barbarlığa karşı; geleceğin sosyalist-komünist toplumu için mücadeledir.”

Yine benzer saatlerde, Yunanistan’da Tüm İşçilerin İlerici Birliği- PAME, üç yüze yakın sendikanın ortak kararı ile 26 Şubat günü savaşa karşı işçi sınıfının sokağa çıkacağını açıkladı.

Türkiye’de, haftalardır hakları için direnişte olan işçiler emperyalist savaşa hayır, sınıf mücadelesine devam açıklamaları yapıyorlar.
 
Sonra yine dün, Türkiye Komünist Partisi, Yunanistan Komünist Partisi, İspanya İşçileri Komünist Partisi ve Meksika Komünist Partisi "Ukrayna'da emperyalist savaşa hayır!"  başlıklı bir açıklama daha yayınladılar. Ve “tekellere ve burjuva sınıflarına karşı, kapitalizmin yıkılması için, emperyalist savaşa karşı sınıf mücadelesinin güçlendirilmesi için, sosyalizm için bağımsız bir mücadele” çağrısı yaptılar. Ben bu yazıyı hazırlarken, ilk imzacı partilere, Azerbaycan Komünist Partisi, Bangladeş Komünist Partisi, El Salvador Komünist Partisi, Letonya Sosyalist Partisi, Filipinler Komünist Partisi, ve İtalya’dan Komünist Cephe de eklenmişti. 

Arkası da gelecek, ve tıpkı geçtiğimiz yüzyılın başında olduğu gibi bu yüzyılda da “sömürü ve katliamlarla beslenen sermaye düzenine, işçi sınıfının barış ve kardeşlik düzeniyle” yanıt verilecek.