O kişi, 'Ben profesörüm' demiyor. Aksaray Üniversitesi o kişiye, atandığı kadro nedeniyle, 'profesör' unvanını veriyor.

Sahte profesör

Geçen yılın en ilginç olaylarından biri, Aksaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde profesör olarak çalışan bir kişinin sahte profesör olduğunun ortaya çıkması olmuştu. Her alanda sahtekarlığın yaygın olmasından mı nedir, üzerinde fazla durulmadı. 

Gerçekten de ‘google’da ‘sahte profesör’ araması yapınca, pek çok haber çıkıyor. Örneğin Milliyet1teki haberlere göre, 

  • 9 Nisan 2008’de, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde, kendini ‘profesör’ olarak tanıtıp hastaları dolandıran bir kişi yakalanmış. 
  • 2 Ağustos 2018’de, Bursa’da ‘Kekemelik ve Konuşma Bozuklukları Merkezi’ açan bir sahte profesör yakalanmış.
  • 3 Şubat 2019’da yıllardır beyin cerrahı profesörü olarak çalışan kişinin sahte profesör olduğu meydana çıkmış.
  • 25 Eylül 2019’da, kendisini profesör doktor olarak tanıtıp sağlık raporu almak isteyenleri dolandıran bir kişi yakalanmış.
  • 5 Şubat 2020’de, yıllar önce sahte doktorluktan yargılanmış bir kişi, kendisini beyin cerrahı profesör olarak tanıtıp yurttaşları dolandırmaktan ceza almış.

Bu haberlerden anlaşıldığı üzere, sahte profesör olmak çok kolay. Çünkü “Ben profesörüm” diyene herkes inanıyor. “Ben polisim” diyene, cesaretini toplayabilenler arasından “Kimliğini göster” diyebilenler çıkıyor. Oysa “Ben profesörüm” diyene, “Kimliğini göster bakalım” diyen pek yok. 

Ancak Aksaray Üniversitesi’ndeki sahte profesör farklı bir durum. O kişi, “Ben profesörüm” demiyor. Aksaray Üniversitesi o kişiye, atandığı kadro nedeniyle, “Profesör” unvanını veriyor. Bu konu, üzerinde derinlemesine durulması gereken bir olay.

Çünkü herhangi bir kişi, her hangi bir zamanda ve de belli bir sürede “Ben profesörüm” diyebilir, hasta da bakabilir, hava da atabilir; ancak bir üniversitede profesör olarak çalışabilmesi için, profesörlük kadrosuna atanmış olması gerekir. 

Profesör kadrosuna başvurmak için, o alanda 5 yıllık doçentlik yapmış ve uluslararası düzeyde eserler vermiş olmak gerekir. Bir üniversitede profesör alımı ilanı çıktığında bu koşulları içerdiğini düşünen doçent, çalışmalarını içeren beş dosya ile üniversiteye başvurur.  Bu dosyalar, üniversite yönetim kurulunun belirlediği ve en az ikisi başka üniversitede o alanda çalışan 5 profesörden oluşan jüri üyelerine gönderilir. Jüri üyeleri, ellerindeki dosyayı inceleyip başvuran kişinin ilan edilen kadroya uygun olup olmadığını ve o kadroya atanıp atanmaması konusunda rapor yazar. Jüriden gelen beş raporu inceleyen üniversite yönetim kurulu2, son kararı verip kişiyi ya reddeder ya da ilan edilen kadroya profesör olarak atar. 

Jüri üyeleri ile yönetim kurulu üyelerinin başvuran kişinin doçentlik belgesinin sahte olduğunu anlamamaları anlaşılabilir bir durum olsa da, en azından adayın eserlerinden profesörlüğü hak edecek çalışmalar yapıp yapmadığını sağlıklı olarak değerlendirmiş olmaları beklenir. Sahte profesörün, ilgili belgelerin sahtesini hazırlayabilmiş olsa da, kendisini profesörlüğe yükseltecek nitelikte sahte bildiriler ve makaleler hazırlamış olması her halde imkansızdır. Sahte profesörün bölüm arkadaşları, onun konuşmalarından şüphelenip sahteciliğin ortaya çıkmasını sağlamışlardır. Dolayısıyla bu olayda, sorgulanması gereken bir durum, beş kişilik jüri ile en az 15 kişiden oluşan üniversite yönetim kurulunun, neden adayın dosyasından şüphelenmedikleridir. 

Aksaray Üniversitesi’ndeki sahte profesör, 1 Haziran 2020’de Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığının doçentlik ilanına başvurmuş olduğunu açıklamıştır. Bu başvuruda sunduğu dil sınavı belgesinin gerçek olmadığının fark edilip hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu ve soruşturmayı yürüten savcının ise kovuşturmaya yer olmadığına karar verdiğini de belirtmiştir. 

Bu açıklama, Sahil Güvenlik Akademisi’nin gösterdiği dikkati, Aksaray Üniversitesi’nin neden göstermediğinin ve 2020’de doçentlik için başvuran sahte profesörün, hiç doçentlik yapmadan 2021’de de profesör kadrosuna nasıl atandığının sorgulanmasını da gerektirmektedir.  

Üniversiteden bu tür sorgulamaların yapıldığına dair bir haber çıkmaması, ister istemez, bu atamanın bir şekilde jüri oluşturulmadan yapıldığı ya da jüri üyelerine daha önceden ne karar vereceklerinin fısıldanmış olduğu şüphesini uyandırmaktadır.  

Soruşturmayı yürüten savcının neden kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdiği de ayrı bir soruşturma konusudur. 

Türk Dil Kurumu’na göre sahtekar, “sahte işler yapan, düzmeci, sahteci” demektir. Bu tanımı okuyunca, ister istemez örneğin, 

  • Bergama-Ovacık’a altın madeni çıkarma ya da İstanbul Kanalı konusunda bilimsel gerçeklere aykırı rapor veren;
  • Aşırma tez yazan; 
  • By-pass ameliyatlarıyla ilgili bir makaleyi, “Evrim teorisi ve evrimsel argüman çok fazla kullanılmış, sıkıntı yaşarız” gerekçesiyle ret eden;
  • Bir vakıf üniversitesinin tıp fakültesi hastanesinde hastalara düzenli olarak Said-i Nursi’nin yazdıklarını “şifa” diyerek okutan; 
  • “Cumhurbaşkanına itaat etmek farz-ı ayndır” diyen;   
  • “Hz. Adem ve Havva annemize yapılan hakareti savunanı Allah’ın karla çarptığını” açıklayan; …

akademisyenlere de sahte denip denmeyeceği sorusu insanın aklına geliyor.  

[email protected]

  • 1. https://www.milliyet.com.tr/ege/sahte-profesor-yakalandi-514686, erişim 18 Ocak 2022.
  • 2. Bu kurul, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na göre, rektörün başkanlığında dekanlardan, üniversiteye bağlı değişik öğretim birim ve alanlarını temsil edecek şekilde senatoca dört yıl için seçilecek üç profesörden oluşmaktadır.