Komplo teorileri, paranoya ise sadece geniş yığınların dağınıklığını, kafa karışıklığını örtüyor. Ve kısa süre de unutuluyor. Ta ki bir sonrakine kadar.

Sahi, komplo teorilerine ne oldu bu arada?

Aslında kestirmeden diyebiliriz ki “komplolar bitmez!” İnsanı insana yabancılaştıran bu sistem bitmediği sürece komplolar da komplo teorileri de bitmez! Sınıflı toplumların yazgısı bu: toplumsal olgular asla tüm çıplaklığıyla ortada olmaz, olamaz; hep sınıfsal bir kırılmadan geçerek yaşanır olgular. Ve biliyorsunuz, o kırılmada meydan uzunca bir süredir egemen sınıflara ait. Hafif bir tedirginlikleri olsa da gerçeği istedikleri gibi eğip büküyorlar.

Yani… Yanisi şu: komplolar, sahte haberler, paranoya insanların aklına, zihnine dolanmaya devam edecek. Özellikle de örgütsüzlük zihinlerde kol gezdiği sürece… Şüphe, kuşku ve yanılmanın sonu yok günümüzün uçsuz bucaksız tek başınalık çöllerinde. Gerçeğin aynasını kaptırmayacaktık bir kere…

Kaptırdık ve mesela pandemide de tuhaf düşünceler dolandı durdu ortalıkta. Örgütsüzlük çölünde komplo teorileri aldı başını gitti.

Hatırlayın: Dünyanın elitler tarafından ele geçirilmesinden tutun herkese çip takılmasına, Mars’ta kurulacak koloniden yeni ve üstün bir insan neslinin ortaya çıkarılacağına kadar çeşit çeşit söylenti yayılıvermişti ortaya. Sosyal medya ya da WhatsApp türü anlık haberleşme kanalları da sağ olsun! her zamankinden çok daha hızlı olarak yayılmıştı bu tür şüpheler, söylentiler, düşünceler. Sahibi, üreticisi, kaynağı belli olmayan paylaşımlar cepten cebe kolayca dolaşmıştı.

Şimdi pandemi hızını keserken çok küçük bir kesim dışında artık kimsenin umurunda değil gibi tüm bu söylentiler. “Delilik” kendi “olağan” sınırlarına geri çekilmiş gibi görünüyor.

Ama görüyoruz ki tarih boyunca da böyle olmuş. İnsanlık sıkıntılı dönemlerde hep olmadık şeylerin peşinden gitmiş. O “olmadık” şeylerin içinde ise “devrim” az yer bulmuş. Gerisi şte hep komplo!

Ama günümüzün büyük bir farkı var: Artık olayların çapı büyük! Yaşananlardan milyonlar, milyarlar etkileniyor. Öyle eskisi gibi 5-10 milyon değil!

Kelebek etkisi gibi bir durumdan bahsetmiyorum: Kapitalizm tüm dünyayı önceki yüzyıllarla karşılaştırılamayacak ölçüde birbirine bağladı. Artık hiçbir savaş, hiçbir salgın uzaklarda kalmıyor; etkisi mutlaka yakına geliyor. Ama buna rağmen insanlar arasındaki uzaklık artıyor! Yabancılaşma böyle bir şey!

Peki, ilgi uyandıran tüm bu komplo teorilerine, paranoyak düşüncelere ne oldu? Ne işe yaradılar ve hakikaten toplumlar üzerinde etkileri oldu mu?

Öncelikle şunu vurgulamak gerekiyor: Bu tür düşünceler, insan ilişkilerinde geleneksel olarak sosyal mesafenin daha büyük olduğu, yani insanların görece yalnız yaşadığı toplumlarda daha fazla ilgi uyandırmış görünüyor. Örneğin Çin, Japonya ya da Akdeniz kuşağına göre “plandemi” söylentileri Batı Avrupa ya da Kuzey Amerika ülkelerinde daha fazla ilgi uyandırmış gibi.

Araştırmalar örneğin Almanya’da toplumun %60’ının pandemi ile ilgili olarak “komplo teorilerinin” doğru olabileceğine inandığını gösteriyor. Ayrıca bu söylentilerin kolektif kararlara uyumu (örn. maske takmak) azalttığı ya da aşılanma oranlarını %10 kadar düşürdüğüne işaret ediyor. Ve belki de daha önemlisi paranoya içerikli düşünceler ve söylentiler aşılanma süresini de uzatmış. Açıklamalara daha az güvenenler daha geç aşı olmuş. Ve de tabi ki daha çok hastalanıp daha fazla ölmüşler!

Çok tuhaf değil mi? Şüphe edelim ve yaş tahtaya basmayalım derken daha fazla etkilenmişler. Araştırmalar böyle gösteriyor.  

Şimdilerde bu tür “bilimsel” veriler ortaya çıkıyor artık. “Akıl dışı” söylentiler ve bunların toplumsal etkileri üzerine araştırmalar yapılıyor ve yayınlanıyor. Ama verilerin kapitalizmin en çok zenginlik ürettiği yerlerden yani Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’dan geldiğini de hatırlatayım. Yani…

Yanisi şu: Kapitalist zenginlik toplumsal aydınlanma anlamına gelmiyor. Türkiye gibi ülkeleri ya da daha az gelişkinliği övmek için yazmıyorum ama kapitalizm teknolojik gelişkinlik kadar zihinsel gelişkinlik üretmiyor. Kapitalizm sömürdüğü bilgi kadar toplumsal aydınlanma ortaya çıkaramıyor. Aydınlanma ya arkadan geliyor ya da günümüzde olduğu gibi zincirleniyor.

Alın, size o gerçeği eğip büken sınıfsal tahakküme dair bir başka veri daha…

Komplo teorilerinin yararı biraz da burada: sınıfsal tüm meseleleri hasır altı etmesinde, örtmesinde, belirsizleştirmesinde.

Tamam, geniş emekçi kesimler yaşadıkları karşısında bir açıklama peşinde koşuyor ama örgütsüz bir koşturmaca gibisi de yok.

Bilmem hatırlar mısınız? Bir tekerlek reklamı vardı, durum tam da o reklamın sloganı gibi: Kontrolsüz güç, güç değildir! Yarım açıklama da açıklama değil! Komplo teorilerinin içerdikleri de öyle.

Paranoya tam bir anlam değil! Daha çok, hızlı bir yatıştırılma arayışı. Buna göre de mesela salgın çıkmıştır çünkü zenginler dünyanın kaynaklarını daha az kişiyle paylaşmak istemektedir. Bu nedenle bir virüs ile insanları işaretlemeye, bir aşı ile çiplemeye ve bir hastalık ile genetiklerini değiştirmeye karar vermiştir.

Yani… Hızlı açıklama, aslında açıklama değildir!

Hâlbuki sermayenin dünyanın kaynaklarına, zenginliklerine el koymak için salgına değil siyasete, ideolojiye, devlete, partilere, medyaya ihtiyacı var. Ve onlar da ellerinin altında! Din, siyaset, kültür, devlet hepsi onlara çalışıyor. Bu devasa mekanizma sayesinde durmaksızın kaynak aktarılıyor sermaye sınıfına.

Komplo teorileri, paranoya ise sadece geniş yığınların dağınıklığını, kafa karışıklığını örtüyor. Ve kısa süre de unutuluyor.
 
Ta ki bir sonrakine kadar.