6 ayda ne yapacak olabilirler? Ya da 6 ayın bitiminde bu iş olmadığında sonraki 6 aylar için yine sabır mı isteyecekler? Neye güveniyorlar? Neden ve kimden sabır istiyorlar?

Sabır yarışı

Erdoğan yine sabır istedi.

Hayat pahalılığı, gündemleri öyle bir sadeleştiriyor ki (6’lıdan ibaret olmayan) muhalefet masası uğraşıp didinse, Erdoğan’a sayısız malzeme verse bile Erdoğan yine de bir bayram mesajını böyle tamamlamak mecburiyetinde kalıyor.

Erdoğan iki şeye güveniyor. 

Birincisi deneyimli ve pazarlıktan iyi anlıyor. Uluslararası koşullardaki oynamaların ve belirsizliklerin elindeki kozları tamamen sıfırlayamayacağını düşünüyor ve buna güveniyor. Ve bununla birlikte pragmatizmi Erdoğan’ın kişiliğinde onu boşa çıkaran değil işin sonunda “haklı” çıkaran bir “renk” halini alıyor. 

Alıyor çünkü Erdoğan’ın güvendiği ikinci şey bunu mümkün kılıyor. Düzen muhalefetinin yakınmacılığı dönüyor dolaşıyor bir şekilde boşa çıkıyor. Fakat daha önemlisi, düzen muhalefetinin yakınırken yüzlerini döndüğü, enerji ve güven ithal ettiği emperyalist merkezleri Erdoğan onlardan daha az mı biliyor?

Bu yüzden Erdoğan “hayata geçirdiğimiz programlara” güvenin diyor ve o programların parasının nereden ve ne zaman geleceği Erdoğan’ın pazarlık gücüne bağlı olduğu için bunun millete tercümesi ancak “sabır” oluyor.

Bir siyasal karakter olarak Erdoğan’ın becerisi giderek simsarlık kabiliyetine doğru daralmaya başlıyor.

“Kurtarırsa yine Erdoğan kurtarır” diyenler bu siyasal karaktere baktıklarında daha farklı bir şey görüyor olabilirler. Ama esasında bir yansımadan heyecan duyuyorlar. Bugün NATO zirvesinde, televizyonda, mitinglerde gördüğümüz Erdoğan, muhalefet masasının bir yansıması olarak konuşuyor ve “güven veriyor”.

Çünkü düzen muhalefetinin hiçbir karakteri kendini Erdoğan’dan daha farklı bir şekilde işlevlendirmiyor. Hepsinin gözü ve kulağı emperyalist merkezlerle Erdoğan’ın tatlı-sert ilişkisinde. Bunlar da başka çeşit borsa simsarları, bu iniş çıkışlardan heyecan duyuyorlar, ona yatırım yapıyorlar. Ve o yatırımın da halka tercümesi ancak sabır olabiliyor.

Kılıçdaroğlu, “6 ayda millet nefes alır, seçime kadar sabredin” diyor. Akşener, iktidarın sabır isteyişine çatıyor ama “sandık gelecek, sabredin” demekten öte gerçekten ne anlatabiliyor? 

Babacan da aynı, “seçime kadar sabır, gerisini biz hallederiz, 6 ayda rahatlatırız”ı tekrar ediyor. Ama Babacan iktidardaki üstadından kopya da çekiyor, “Bizim arkamızda kapı gibi başarılar var. Biz boşa atıp tutanlardan değiliz. Yaptıklarımızla konuşuyoruz.” deme ihtiyacı hissediyor. Çünkü elinde güven kırıntısına benzeyen sadece bu var.

Babacan’ın “başarı” dediği her şey bugünkü Türkiye’nin sebebi. Yani Babacan’ın “yaptıklarımızla konuşuyoruz” derken ciddi mi olduğu yoksa trollük mü yaptığı pek anlaşılmıyor…  Ama bunu da geçip asıl meseleye, şu kerameti kendinden menkul “6 ay” bilmecesine gelmek gerekiyor.

6 ayda ne yapacak olabilirler? Ya da 6 ayın bitiminde bu iş olmadığında sonraki 6 aylar için yine sabır mı isteyecekler?

Neye güveniyorlar? Neden ve kimden sabır istiyorlar?

Babacan geçmişte “ekonomik krizden kurtardık” dediği her dönemeçte hem de Erdoğan ve diğer yol arkadaşlarıyla birlikte halkı bir adım daha yoksulluğa ittirmemiş miydi? 

O zaman da sabır istiyorlardı. Dahası “krizden kurtarmak” için acaba kimden para ve sabır dileniyorlardı?

“Sıcak para”nın efendisinden dilenmek için hangi kozların kur hesabını yapıyorlardı? O kozları oynasın diye Erdoğan’ı orada tutanlar Babacanlar ve Davutoğlular değil miydi? 

6 ayın sonunda para yetişmeyince yine bir zamanlar Davutoğlu’nun dediği ve yaptığı gibi “komşularla sıfır sorun”u çöpe mi atmayı düşünüyorlar?

Davutoğlu gerçi bunun da yolunu bulmuş, kendisine sorulan her soruya aynı ezberle karşılık veriyor: “ABD ile değerlendirmek gerekir”. Ama yine de oldukça somut sormak gerekiyor. Türk askerinin örneğin Katar’da ne işi olduğuna da aynı yanıtı mı üretecek Davutoğlu? Yoksa Babacan “para lazım” dediğinde hep birlikte dürüstçe “askerimiz kozumuzdur” diyebilecekler mi?

6 ayın sonunda para yetişmediğinde veya “ABD ile değerlendirmek gerektiğinde” ve örneğin yine bir uçak düşürmek gerektiğinde hangi bahanenin arkasına sığınacaklar? Milliyetçiliğin mi, NATO’culuğun mu yoksa “Erdoğancılığın” veya “fetöcülüğün” mü? 

Suriye’de, Libya’da, Kafkaslarda, Orta Asya’da “milli çıkarlar” adına tutunmak için “5’li çete”yi, cihatçıları ve Türk askerini değil de neyi kullanacaklar? ABD’yi ve AB’yi “iyi niyet” gösterileriyle mi cezbetmeyi düşünüyorlar yoksa TÜSİAD’ı küme düşmeye ikna etmeyi mi?

O zaman da şimdi dedikleri gibi “NATO bizim güvenliğimiz için” diyecekler. 

Ya Kılıçdaroğlu tükürdüğünü yalayacak ya da hep birlikte başka bir “5’li çete” yaratmanın peşine düşecekler.

Ya da iyisi mi 6 ayın sonunda hep birlikte pes edecekler ve Türkiye’yi içine sürükledikleri kaos için milletten yine sabır bekleyecekler.

Halkına, coğrafyasına, komşularına kötülükten ve beladan başka hiçbir şey getirmeyenlerin ve getiremeyeceklerin sabır isteme yarışında rekabet etmeye hep birlikte devam edecekler.

Ta ki birilerinin sabır taşı çatlayıncaya dek.