Beraber çalıştığım, birlikte araştırma yaptığımız sayın T. Oğuzkan, BÜ’de son yıllarda olup bitenlerden haberdar olsa ve İ. Erdoğan’ın bu makalesini okusa, tüylerinin diken diken olacağına eminim.

Pişkin!

Aslında pişkin yerine, "saygısız (küstah)", "haddini bilmez", "hırslı (muhteris)", "yüzsüz", "bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu..." ya da "aslanım" sözcüğünü mü kullanmalıydım, bilemedim. Aşağıdaki yazıyı okuyunca siz karar verin!

Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Eğitim Fakültesi kayyım dekanı Prof. Dr. İrfan Erdoğan’ın, BÜ’de eğitim bilimleri bölümünü kurmuş bir akademisyen olan Prof. Dr. Turhan Oğuzkan hakkında bir makale1 yazmış!

Anımsanacağı gibi İ. Erdoğan, günümüzden yaklaşık 2,5 yıl önce YÖK’ün hiçbir neden göstermeden seçimle gelmiş BÜ Eğitim Fakültesi dekanını görevden alıp tepeden atadığı kayyım dekandır.

  • İ. Erdoğan, genç bir akademisyenken, Cumhuriyet’in laik ve bilimsel eğitimini yerden yere vuran, 15. Milli Eğitim Şurası üyelerine bedava dağıtılan ve Türkiye Diyanet Vakfının yayınladığı "Türk eğitim sistemi: Alternatif perspektif" adlı kitabın yazarları arasında yer almıştır.
  • Olgunluğa erdiğinde, 2006-2008 yılları arasında eğitim bakanlığı yapan cemaatçi Hüseyin Çelik tarafından Talim ve Terbiye Kurulu başkanlığına getirilmiştir. Bu görevi sırasında, Seviye Belirleme Sınavı’nı (SBS) getirip bu sınavlarda din kültürü ve ahlak bilgisi (DKAB) dersi ile yabancı dil dersinden soru sorulmasını başlatmıştır. Bu SBS ile üç kuş birden vurulmuştur: 1) Sünni olmayan aile çocukları DKAB konusunda (Sünni anlayışla ilgili) bilgilenmek zorunda bırakılmıştır. 2) Niteliksiz okullarda okumak zorunda kalıp yeterince yabancı dil öğrenemeyen yoksul çocukların önüne dil sınavıyla önemli bir engel konulmuştur. 3) Dershaneye giden öğrenci sayısı ile özellikle cemaatin dershane sayısı hızla artmıştır.
  • İ. Erdoğan eğitimci bir akademisyen olarak, eğitim sistemini yasal olarak gericileştiren laiklik ve bilimsellik karşıtı 4+4+4 yasasını savunabilmiştir.

İ. Erdoğan kayyım dekan olduktan sonra;

  • 18 Ağustos 2022 günü BÜ’nün web sayfasında yayınlanan söyleşide, BÜ için “… üniversite ilk kurulduğu yıllarda Türkiye’de bir üniversite olarak var olmuştur. Bu var oluş felsefesinin değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu manada Boğaziçi Üniversitesi’nin ‘Türkiye’de bir üniversite’ olmanın ötesinde ‘Türkiye’nin bir üniversitesi’ olması için atılacak önemli adımlar vardır” diyebilmiştir!
  • 2023 sonlarında, BÜ Eğitim Bilimleri Bölümünün iradesi dışında ve BÜ’nün gelenekleşmiş atama ilkelerini hiçe sayarak Eğitim Bilimleri Bölümüne kadrolu olarak atanmıştır. •    Aylarca eğitim fakültesi akademisyenlerinin ilgili kurullarda onu dekan olarak görmek istemediklerini belirttikleri halde görevinden istifa etmeyi aklına bile getirmemiştir!
  • Genelde bölümlerin yeterli gördüğü kişileri değil istemedikleri kişilerin atanmalarını sağlamıştır! Bu nedenle bölüm başkanları bu atamaların iptali için davalar açmışlardır. Yine de tepeden inme atanan akademisyenlerin sayısı, o kayyım olmadan önceki akademisyen sayısını geçmiştir. Fakülteye yeni atanan akademisyenlerden iki dekan yardımcısı ve 5 bölümden üçe bölüm başkanı atamıştır!
  • İlgili yönetmelik gereği yılda iki kez toplanması gereken Fakülte Genel Kurulu, onun kayyım dekanlığı süresinde ancak bir kez (2022’de) toplanmıştır.
  • Eğitim Bilimleri Bölümü, eğitim fakültesi mezunu yüzbinlerce öğretmen adayı öğretmen olarak atanamadığı için etik açıdan yıllardır sertifika programı açmayan bir bölümdür. Ancak bölüm kurulu ile Fakülte Yönetim Kurulu’nun karşı çıkmalarına karşın sertifika programını açmıştır.
  • İlgili yasa gereği, fakültenin ilgili kurullarının aldığı kararları uygulamakla yükümlü olsa da, hoşuna gitmeyen kararları yok saymaktadır.
  • Kayyım rektör Naci İnci’nin laiklikle, bilimsellikle, demokratiklikle ve de çağdaşlıkla bağdaşmayan (zaman zaman bu sayfada örneklenmiş olan) kararlarına ortak olmuştur.
  • ÇEDES, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, Öğretmenlik Meslek Kanunu gibi AKP’nin piyasacı ve gerici uygulamalarına zımnen ya da açıkça destek vermiştir ve vermeye devam etmektedir.
  • Üstelik İ. Erdoğan’ın tutum ve davranışları, üniversitenin web sayfasında yer alan, “BÜ’nün kurumsal değerlerini sahiplenen, etik değerleri önemseyen …” öğrenci yetiştirme misyonu ile de bağdaşmamaktadır.

Bu kayyım İ. Erdoğan’ın hakkında yazı yazdığı kişi olan Prof. Dr. Turhan Oğuzkan ise;

  • 1971’de kurulan BÜ’de 1973’te göreve başlamış, bu üniversitede eğitim bilimleri bölümünü kurmuş, rektör yardımcılığı yapmış, BÜ Eğitim Fakültesi’nin kurucu kadrosunda yer almış ve 1992 yılında emekli olmuştur.
  • BÜ’de göreve başlamadan önce, 1972’de imam hatipler dahil meslek ortaokullarının kapatılması, 8 yıllık temel eğitim anlayışının yayılması ve 8 yıllık temel eğitimin zorunlu olduğunu belirten laik ve bilimsel içerikli 1973 tarihli Milli Eğitim Temel Kanunu’nun çıkarılmasın sağlayan düşüncelerin öncülerinden biri olmuştur.
  • Yaşamı boyunca laik ve bilimsel eğitim anlayışından sapmayan bir eğitimcidir.
  • Eğitim fakültesinin kurulması sonrasında öğretmenlik sertifikasına önem vermemiştir.
  • YÖK 1986’da çıkardığı bir yönetmelikle bölüm kurulu toplanmasını zorunlu hale getirmeden önce periyodik olarak bölüm kurulunu toplama alışkanlığını edinmiş bir akademisyendir.
  • BÜ Eğitim Bilimleri dergisinin çıkarılmasına öncülük etmiştir.
  • ODTÜ ile BÜ’nün Türkiye’nin saygın üniversiteleri olmasında önemli katkıları olmuştur.

Geldiği günden bu yana BÜ’nün tüzel kişiliğini tersine çevirecek uygulamalarda bulunan bu kayyım dekan İ. Erdoğan, BÜ’nün kimliğinin oluşmasında önemli katkıları olan T. Oğuzkan’ı öven bir makale yazmıştır. Üstelik bu makaleyi BÜ Eğitim Bilimleri dergisinde yayımlatmıştır.

1982-1992 yılları arasında beraber çalıştığım, birlikte araştırma yaptığımız sayın T. Oğuzkan, BÜ’de son yıllarda olup bitenlerden haberdar olsa ve İ. Erdoğan’ın bu makalesini okusa, tüylerinin diken diken olacağına eminim.

Ne dersiniz? Hangi sıfat bu yazının başlığı için daha uygun olur?

  • 1. "Öncü, Kurucu ve Eğitimci Yönüyle Prof. Dr. Turhan Oğuzkan", BÜ Eğitim Dergisi, 2024, Cilt 41-3, Sayı 2.