Akepe’nin dış politikası, daha çok da diplomatik gelgitleri herkesin dilinde şu sıra. Düzen muhalefeti bir 'geri adım attı' türküsü tutturmuş gidiyor.

Performans kriterleri

Yaşantımıza yeni giren kavramlar var. Kavramların neyi tanımladıklarından bağımsız olarak kötü bir şey değil bu. Performans kriterleri, tam açılımını söylersek, performans değerlendirme kriterleri ya da ölçütleri bu yeni kavramlardan biri. 1980’li yılların ikinci yarısında üniversitede öğrenciyken böyle bir kavram duyduğumu anımsamıyorum. Belki de vardı da ben bilmiyordum.

Performans değerlendirme kriterleri günümüzde en çok şirketler ve insan kaynakları alanında kullanılıyor şimdi ama devletler, hükümetler, partiler için de kullanılması mümkün.

Akepe’nin dış politikası, daha çok da diplomatik gelgitleri herkesin dilinde şu sıra. Düzen muhalefeti bir “geri adım attı” türküsü tutturmuş gidiyor. Örneklere geçmeden şunu anımsatalım. Emperyalist hegemonya mücadelesinin irili ufaklı unsurlarının at koşturduğu dış politika dümdüz bir hatta, trenmiş gibi hiç sağa sola gitmeden sürekli ilerleyen bir şey değil. İlle bir araca benzetecekseniz bir yelkenliye benzetmek daha anlamlı. Rüzgârın yönüne, fırtınalara ve diğer doğa olaylarına göre yön belirlediğiniz, kimi zaman varmak istenilen limanın hiç değilse bir süre tam tersine hareket edeceğiniz bir yelkenli.  Dümendekinin amacı öncelikle gemiyi batırmamak. Sanılanın aksine buradaki gemi bir ülkeyi değil, iktidarı, daha açık bir deyişle bir düzeni temsil ediyor. Dümende kaldığınız sürece anlık rotaların önemi sınırlı.

Örneklere başlayalım. Akepe iktidara geldiğinde, geniş bir sınıfsal destekle, Avrupa Birliği’ne hamle etmişti. Ucu açık adaylık zaten vardı. Müzakerelere başladık, başlıyoruz derken, bir müzakere faslını da kapatmıştık. Üyelik de zaman meselesiydi. Vur tut derken kendimizi bugünkü noktada bulduk. AB’nin genişleme bahsinde adı bile geçmeyen, komşuluk politikaları çerçevesinde ilişki yürütülen bir Türkiye.  

Bu manzaraya bakıp Akepe ve AB başarısız oldular diyebilir miyiz? Ne var geldiğimiz noktada? Gümrük Birliği sürüyor mu? Derinleştirilecekti, genişletilecekti, kısmet olmadı ama sürüyor. Türkiye’nin emekçileri salgın da dahil her koşulda en temel haklarından dahi yoksun bir şekilde kesintisiz üretiyor, AB sermayesine mamul, yarı-mamul yetiştiriyorlar.  AB sözcülerinden “yahu şu işçilerin haklarını bu kadar da çiğnemeyin, sendikal örgütlenmeye, grev hakkına müdahale etmeyin, ayıptır” gibi bir lakırdı işitiyor muyuz? 

Avrupa’nın sınırları çok mühim. AB’nin en yetkili dış politika görevlisi Borrell ne diyordu? Çiçek bahçesi. Bu çiçek bahçesine “vahşilerin” denetimsiz şekilde girmesini engellemekten daha önemli ne olabilir? Akepe’nin bugün AB ile ilişkilerinin oturduğu ikinci eksen Geri Kabul Mekanizması değil mi? İşliyor mu? Tıkır tıkır. Üstelik de güvencesiz çalıştırılan “vahşiler” AB için Türkiye’de yapılan düşük maliyetli üretime kayda değer katkı sağlıyorlar. Akepe ve temsil ettiği burjuvazi bu sayede Türkiye işçi sınıfının örgütlenmesini daha kolay engelleyebildiği gibi, kârına da kâr katıyor. Kim başarısız şimdi? Geri adım var mı? Üyelik hedefini ciddiye aldıysanız evet. Peki performans kriteriniz ne? Meriç’in her iki yakasındaki sermayenin kârı ise bomba gibi başarı işte.

Doğu Akdeniz’e gelelim. Kıbrıs’tan başlamasak olmaz. Annan Planı, Federasyon, AB ile entegrasyon derken bulunduğumuz nokta. İki devletli çözüm diye pazarlanan ama ne hikmetse o iki devletten birinin, Kuzey’dekinin kaale dahi alınmadığı, Kıbrıs Türkleri’ne Türkiye halkına giydirilmekte olan deli gömleğinin bire bir aynısının giydirilmeye çalışıldığı bir görüntü var karşımızda.

Akepe’nin Kıbrıs politikası başarısız mı? Kime göre? Akepe’nin Kuzey’deki siyasi, mali, toplumsal icraatına karşı çıkan var mı? Avrupa’yı filan geçtim, Türkiye’deki düzen muhalefeti bile sessiz. Annan Planı dönemi ve öncesinde “Federal Çözüm” diye yeri göğü inleten TÜSİAD’dan “Kıb...” hecesini duyan var mı? Geri adım var mı? Federatif çözümden vazgeçmiş olmak ise elbette var. Bunun iç kamuoyunda veya dış politikada bir götürüsü var mı? Ben rastlamadım. Alın size başarı!

Doğu Akdeniz denkleminin bir başka unsuru Mısır’a geldik. Sisi fotoğrafını görünce aklıma ilk gelen şey bir şarkı: “Avuçlarımda hâlâ sıcaklığın var”. Katil dediğinin elini sıkmış, böyle şey olmazmış. Rabia’ya ne olmuş filan. Siz önce soL Haber’in şu mükemmel derlemesini okuyun. Rabia’da dört parmak var biliyoruz. Koç Holding’de kaç tane? Geri adım var mı? Düzce’deki heykel görünümlü garabetin kaldırılmasını kastediyorsak kesinlikle. Türkiye’nin 780 bin kilometrekare’ye sıkışmak niyetinde olmayan burjuvazi bakımından ise tam bir başarı öyküsü.

İsrail. One Minute. Mavi Marmara. “Bana mı sordunuz?”. Siyaseten en krizli zamanlarda bile ikili ticaretin büyümeye devam ettiğini atlarsak geri adım var. Öyle ya, katil denilenlerle yenilen içilen ayrı gitmiyor. “Aslında Filistin halkı için yakınlaştık”. Gerçekten de Filistinlilerin hayatı çok değişti Akepe İsrail’in ırkçı rejimiyle anlaştığından beri! “Bu geri adımın iç politikada etkisi olur” diye umanlar daha çok beklerler. Ne sözde laik ne de sözde “mütedeyyin” sermayenin umurunda Filistinliler’e ne olduğu. İstanbul’un, Kayseri’nin, Konya’nın, Erzurum’un ilçelerinde kartondan kesilip yapıştırılmış Mescid-i Aksa maketlerine yalandan yüz süren seçmenlerin de. Parola İktidar ise, iktidar hileli ihaleyle zenginleşmek, ya da en azından kırıntıları toplamak ise işaret İsrail de olabilir. Büyük başarısızlık gerçekten!

Orta Doğu. 5 yıl önce koro halinde sövülen cani Prensle yeni balayı ya da Birleşik Arap Emirlikleri’yle sıcak temaslar. Büyük bir geri adım, büyük bir diplomatik başarısızlıkmış. Her şeyi çok “ilkeli” olan sermayenin en parlak temsilcisi Akepe’den hiç beklenmeyecek bir hamle sanki! Performans değerlendirme kriterlerimize bakalım. Sıcak Para girişi, at bir çentik. Kasası boşalmış iktidar için can suyu. “Efendim böyle devam edemezler.” Ediyorlar işte, ne yapacaksınız? Nerede başarısızlık?

Suriye. Fırat’ın doğusunda ve batısında emperyalizmle, cihatçı cellatlarla dans. Tepe tepe kullanılacak bir politik araçlar manzumesi. “Operasyon yaptık, milletçe arkamıza düşün.” “Yaptırmadılar, kahrolsun emperyalizm!” Kafanı kaldırırsan “terör tehlikesi”. Suriye’ye yönelik Akepe politikası, salt Akepe’nin politikası mı çok tartışılır. Yanlış mı, yanlış. Başarısız mı? Neye göre? Bu yayılmacı siyaset, Türk, Kürt, Arap kurbanlarına ve ailelerine göre mutlaka başarısız. Bir bedeli mi var mı? Kendimi tekrar etmeyeyim ama tam aksine. İktidarda kalmak için, sermaye düzenini sürdürmek ve genişletmek için mükemmel bir dış politika başlığı.

ABD, Rusya, Ukrayna uzayıp gider bu “başarısızlık”lar. Şu kadarını tutun aklınızda: Kenarda dümene geçmek için gün sayan Akepe’siz Akepeliler, sermayenin partilerinden medet umanlar, sermaye düzeninin tamir edilebilir, sömürünün azaltılabilir olduğu düşüyle ayakta uyuyanlar zamanımızı ve hayatımızı çalıyorlar sadece.

Yelkenli devam ediyor yoluna zig zag çizerek. Akepe zayıflamıyor, sermaye semiriyor. Böyle de sürüp gider yolculuk, bu ülkede insanca yaşamak isteyenler, düzen partilerine karşı durabilecek tek odak olan Sosyalist Güç Birliği’nde örgütlenip o gemiyi alabora etmedikçe.