Patronların itibarı zedelenmekle kalmamalı, işçi sınıfı sömürüyü yok etmek için örgütlülüğünü artırmalıdır.

Patronun itibarı ne zaman biter?

Mart ayının sonunda AKP'nin TBMM’ye sunduğu torba kanun teklifinde, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu’na tabi şirketler hakkında da bir düzenleme yer aldı. Maddeyle bir şirketin itibarına basın yoluyla zarar verenler veya şöhretine ya da servetine zarar verebilecek asılsız haber yayanlar 3 yıla kadar hapisle cezalandırılacağı belirtiliyordu. Ali Rıza Aydın SoL Haber’deki köşesinde "Sömürünün Saygınlığı" başlıklı yazısında değinmişti.

Bu madde geçmişte Bankacılık Kanunu'na bağlı şirketler için geçerliydi. Şimdi torba yasayla birlikte bunu biraz daha genişletiyorlar. Tüm finans, faktoring, tasarruf finansman şirketleri için de uygulayacaklar. Sıranın diğer şirketlere gelmesi ise 20 yıllık AKP iktidarında beklenecek bir durumdur.

Patronların Ensesindeyiz Ağı’na işçi ihbarlarının dışında bazen patronların çağrıları da düşüyor. Patronlar, PE’nin internet sitesinde işyerlerinde yaşanan sorunlara dair yapılan haberlerden rahatsız olduklarını söylüyorlar. Hem işçilere ücretlerini vermiyorlar, hem de konunun gündeme gelmesinden rahatsızlık duyuyorlar. 

Meclis'e sunulan tasarının patronların talepleri doğrultusunda yapıldığı kuşku götürmez. Krizle birlikte bu örneklerin sayısı o kadar çoğaldı ki siyasi iktidar hızla patronların itibarın korunmasına yönelik düzenlemeler yapmaya başladı.

AKP, bir patron partisi olarak her durumda sermaye sınıfının çıkarlarını korumaktadır. Sermaye sınıfının ve şirketlerinin korunması onların görevidir. 

Beş yıl önce NTV'de Arka Koltuk adında bir program yayınlanıyordu. Programda patronların bir günlük yaşamlarına tanıklık ediliyor, “başarıya” giden yolları, kendi hikâyeleri, aile hayatları, hayata bakış açıları, özel ilgi alanları konu ediliyordu. İzleyebildiğim kadarıyla Türkiye'nin büyük patronlarına yer veriyorlardı programda. 

Ahmet Zorlu, Demet Sabancı, Nevzat Aydın, Adnan Polat ve daha fazla patronla bir rol model oluşturuyorlardı. Topluma saygın patron aşısı yapmakla kalmıyor, yönlendirici bir niteliği oluyordu.

Burjuva sınıfının sömürü ile anılması yerine kültür ve sanata duydukları ilgi ve hayırseverlik işleriyle anılması, görünmek istediği gibi vitrine çıkması düzenin devamlılığı açısından önemli bir ideolojik yan taşıyor. İşte programda bu vardı.

Sömürürler ama toplumun önüne istihdam sağlıyoruz diye çıkarlar. Savaş çıkarırlar ama barış elçisidirler. İşçinin kazanımlarına göz dikerler ama işçi için ekmek kapısı olur. Tarikatlarla iş tutarlar ama onlardan laiki yoktur.

Sermaye birikim sürecinde yaşanan tıkanma patronların işçi haklarına saldırısında sınırsız bir hal almasına neden oldu. İşçiye maaş ödemeyi bile fazla gören patronların iştahı itibarı unutturdu. İşyerlerinde haksızlıklar daha da arttı.

Krizin derinleşmesiyle birlikte patronların işçi haklarına saldırıları arttı. Ücret ödememe-geciktirme, kıdem tazminatının üstüne yatma, iş baskısı gibi başlıklar gizlenemez hale geldi. Haklarını arayan işçilerin görüntüleri basında yer etmeye başlayınca patronların itibarı akla gelmeye başladı.

Holdinglerin filarmoni orkestraları, patronların verdiği imaj itibarı kurtarmaya yetmiyor. 

Örneğin Tekzen'de çalışan işçiler aylardır belirsizlik içinde ücretlerinin yatırılıp yatırılmayacağının, yıllardır biriken kıdem tazminatlarının ödenip ödenmeyeceğinin derdine düşmüş, konu kamuoyuna gelince patron işçilere ödemelerini yapmıştı.

Yemeksepeti patronunun yükseliş öyküsü kuryelerin grevleriyle itibarsızlaştı. Doğa Koleji öğretmenleri patronun fiyakasını indirdi. 2021'in Şubat ayında İstinye Üniversitesi'nde Kod-29 ile işten atılan akademisyen daha geçtiğimiz hafta açtığı işe iade davasını kazanarak havasını söndürdü.

İstiyorlar ki hem emekçilerin haklarını vermeyelim hem de seslerini çıkarmasınlar.  

Bir yandan emeğin sömürüsü patronların itibarını yok ederken, diğer yandan açlık, işsizlik, geleceksizlik, hayat pahalılığı patronların düzenini tehdit ediyor. 

Ülkenin kaynaklarını sömürenler Tüpraş'a, Petkim'e, Türktelekom'a Erdemir'e baksınlar. Bu bir hırsızlıktır. Türkiye emekçilerinin varlıklarına çökmektir. Patronların imajı ve itibarı sömürüyü gizlemek içindir. 

Sermaye sınıfının itibar kaybetmesi sömürünün itibar kaybetmesidir. Patronlar arasında ayrım yapmak, AKP dönemi palazlanan patronlara karşı olup geleneksel sermayeye ses etmemek patronların imajını tazelemek anlamına gelmektedir. Patronların itibarı zedelenmekle kalmamalı, işçi sınıfı sömürüyü yok etmek için örgütlülüğünü artırmalıdır. Yaşanan haksızlıkları kamuoyunda duyurmakla yetinmeyip mücadeleyi örgütlü hale getirmelidir.

NOT: *Yazıda Tekzen, Tekfen'in grup şirketi olarak belirtilmiştir. Ancak yazı yayınlandıktan sonra bu bilginin güncel olmadığını öğrendim.