İşçi sınıfı mücadelesi ne kadar estetik ve güzelse, sermaye sınıfı o kadar çirkindir. Bu çirkinliğin kaynağı bu sömürü düzeni ve asalak sınıftır.

Patronların çirkinliğine karşı işçilerin estetiği

Ülkemizde emek gündemlerindeki hareketlilik devam ediyor. Kurye, tekstil, metal, belediye, market, maden, inşaat, enerji derken pek çok sektörde işçiler var olan çalışma koşullarını ve ücretleri kabul etmiyor, ses çıkarıyor. Kimi işyerleri ise bir potansiyel barındırıyor.

Hakkını aramanın, onun için direnmenin başlı başına bir estetiği var. Mücadele sadece direnişin olduğu işyeriyle sınırlı kalmıyor, dayanışmayla dışarıya taşıyor, güçleniyor. 

Hakkını aramak, emeği için mücadele etmek onurlu ve erdemli bir davranıştır ve estetiktir. Örneğin, ETF Tekstil işçileri için Efe Eğilmez’in yazdığı "En Güzel Giysimiz" adlı şiir de böyledir. Diğer taraftan bu dayanışma işçi sınıfı mücadelesini de büyütür.

Ancak bazı şeyler istenildiği kadar iyi gösterilmeye çalışılsa da mümkün olmaz. Mesela, ETF patronu hakkında iyi şeyler yazılamaz. Hakkını alamadığı için çatıya çıkan kadın işçiye, “benim çocuklarım bundan olumsuz etkileniyor” diyen bir patron nasıl güzel gösterilir? Veya fabrikadan malları kaçırırken işçiler önünü kestiğinde karşı karşıya kalınan pişkinliğin şiiri nasıl yazılır? Günlerdir hakları için direnen işçilerin mücadelesi güzelliği temsil ederken, haklarını gasp eden patron kötülüğü temsil ediyor. Ailesiyle çocuklarıyla fabrika önünde haklarını istemek onurlu, övünülecek bir duruşken, işçileri bu duruma düşürmek alçaklığı temsil etmektir. Biri güzellik, diğeri çirkinliktir.

Örneğin savaştan faydalanan bir patronu nasıl iyi çizebilirsiniz? Bakın İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Tecdelioğlu, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşı tasvip etmediğini ama bunun kendileri için nasıl fırsatlar doğurduğunu nasıl anlatmıştı:

"Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşı tasvip etmiyoruz, insanların orada zarar görmesini istemiyoruz ama ticari yönden de ambargodan dolayı bu durum Türkiye'ye demir ve demir dışı ihracatında önemli fırsatlar yaratacaktır. Bunu iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Türkiye sanayisi ve ihracatı için tarihi bir fırsat."

Bu cümleler azgın bir sınıfın riyâkarlığıdır. Bir yandan ağzının suyu akarken, diğer yandan savaşı tasvip etmemek sahtedir. Emperyalist rekabetlerden faydalanan patronlar ülkelere işte böyle giriyor. Kimi bunu büyük bir profesyonellikle yapıyor, kimi ise bir yandan üzgün olup diğer yandan fırsatçılık yaparak gösteriyor. Her ikisi de aynı yere çıkar.

Sermaye sınıfı arasındaki rekabet savaşlar çıkarır, işçi sınıfı mücadelesini bölecek karşıtlık doğurur, emekçi halka karşı kullanılacak silahları, bombaları üretir. Göçmenliği, ucuz işçiliği, emeğin sömürüsünü büyütür. Bunlar için güzel hiçbir şey üretilmez. Sermaye sınıfı bunlar için sadece manipülasyon yapar.

İşçi sınıfı tarihinde bütün güzellikler ayağa kalkanların, sömürüye, gericiliğe boyun eğmeyenlerin, cumhuriyet isteyenlerin, daima ileri diyenlerin birikimiyle doludur. Haziran Direnişi halkın, aydınların, sanatçıların en güzel ürünlerini verdiği zamanlardı. Hala hafızalarda yerini korumaktadır.

Flormar direnişi hatırlayın… Fabrika önünde soğukta üç yüz gün direnen kadın işçiler, sermaye sınıfının çirkin yüzünü topluma göstermişti. Flormar direnişi kendi sloganını üretmiş, direniş için çekilen klipte işçiler oynamış, mücadele ve dayanışma direnişin filmini çıkarmıştı.

İşçi sınıfı mücadelesi birbirini besler. Başka işçi direnişlerinin olması mücadeleyi güçlendirir. Ancak patronlarınki öyle değildir. Onda rekabet vardır. Bireysel ve kirlidir. Karlarını artırmak için her şey onlar için meşrudur. 

İşçi sınıfı mücadelesi ne kadar estetik ve güzelse, sermaye sınıfı o kadar çirkindir. Bu çirkinliğin kaynağı bu sömürü düzeni ve asalak sınıftır.

Bu çirkinliğin ortadan kalkması için işçi sınıfının safını güçlendireceğiz.