Zaten sorun bende değil, benden omurga bekleyenlerde. Nasıl bir object petit a’ysam artık. Arzular şelale, bana yapılan bilinçli ve bilinçdışı yatırımlar şahane!

Öyle omurgasızım ki...

Bazen kendim bile şaşırıyorum, “yok artık” diyorum! Dumura uğruyorum ama sonra (omurgasızım ya) takmıyorum, kasmıyorum; o ne dermiş, bu ne pişpişlermiş diye takılmıyorum; yoluma devam ediyorum. Hem el alemden bana ne! El alem ne der diye yaşanır mı be! 

Ama tabii ki alem var, âlem var! Kime, neye, ne zaman takılacağını bilmek var, sezmek var, süzmek var. Hele hayatın öyle fırsatları var ki avaz avaz bağırarak sizi, bizi, beni çağırırken durulur mu be! Tarihsel bir fırsat bu! Yüz senede bir! Gelmiş ayağımıza onu, bunu, şunu kim takar? Takan omurgalı da takmayan mı omurgasız? Hadi canım sizde! Fırsat bu fırsat... Fıtrat bu fıtrat! 

Tamam, iyi! Ben omurgasızım. Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran... diyeceğim... ama... Sütun mu kaldı? O da kalmadı. Eskinin işleri onlar: sütunlar, puntolar, manşetler. Şimdi 140 karakterde işi bitirme zamanı. Tak, şak, mat! Fak, mak, pat! 

Geçmiş tavlaysa gelecek satrançtır demiş birileri; demedilerse de ben dedim, derim. Ferim, kelim, selim. Bu tür sözlerim mutlaka bir kenara yazılmalı, kardeşim! Bir gün duvarlara mutlaka gerekir efendim. Altına imzam olsa da olur olmasa da! Ne fark eder? Ben her hâlükârda yürür geçerim. Yürümek mi zor? Olur! Yüzer geçerim. Yüzmeye bile gerek yok: akıntıda akar giderim. Hatta... akıntıyım, çalkantıyım ve acayip sallantılıyım.

Ama işte öyle omurgasızım ki bazen ben bile şaşırıyorum. 

Neye? Kendime, kentime, bendime diyeceğim; değil... Çevreme şaşırıyorum. Ama bazen. Öyle her zaman değil. Öyle her zaman şaşırsam durmaz gider omurga bulurdum bir yerlerden kendime ve belki de çevreme! Şöyle, kocaman, kallavi bir omurga. Kemiksiz diyeceğim, olmayacak. Ama olsun! Gerekseydi, gereken her durumda takar çıkarırdım; yemin ediyorum takar çıkarırdım, takar çıkarırdım. 

Ama Allah muhafaza! Ben böyle çoooooooooook iyiyim. Bel ağrım yok, boyun fıtığım yok, sırtım tutulmaz; damarım damar üstüne, sinirim de sinir üstüne binmez! Daha ne olsun! Hem... Hem uzuyorum hem kısalıyorum; hem daralıyorum hem genişliyorum; yiyorum, içiyorum ve şişmiyorum, pişmiyorum. Ve ayrıcaaaaaaaa, içine girdiğim her kabın şeklini de alıyorum. Çatlayın!

Daha ne olsun! 

Düşünüyorum da... omurgalı olduğumu... Hakikaten daralıyorum. Ne o öyle, kıttırık diye kıvrılacağım da dar dar boğazlardan, kıvrık zıvrık virajlardan geçeceğim! Şu eşiği de geçeceğim diye sittin sene kasmalar, zorlamalar ve tabii ki oldurmamalar, dolduramamalar! Ne kasmalı be! 

Ben ise öyle miyim? Su gibiyim, suuuuuuu! Akar geçerim. Yağ gibiyim, yağğğğğğğğ! Sızar yerleşirim. Her yeni dönemeci tereyağından kıl çeker gibi, havada şaklayan kırbaç gibi, bahçede kıvrılan hortum gibi atlar, zıplar, olmadı zaplar geçerim. Ben böyle iyiyim. Süperim, döperim, üstüme gelmeyin, vallahi döverim.

Benim omurga derdim yok kardeşim; olanlar düşünsün. 

Zaten sorun bende değil, benden omurga bekleyenlerde. Nasıl bir object petit a’ysam artık. Arzular şelale, bana yapılan bilinçli ve bilinçdışı yatırımlar şahane! Kapiton noktası gibiyim: evrimin tüm basamaklarının kesiştiği yerdeyim. İdeolojinin en cüce nesnesiyim. İflah olmaz derecede yüceyim.

Ve alnım ak: en bir mimik aminoasit yapıtaşıma kadar evrimciyim arkadaşşşşşşş! Zaten sıçrayarak değil ozmosun gücüyle geldik biz bu günlere. Hem zaten omurgasızlar olmasa omurgalılar hiç olmazdı. Önce biz vardık. Sonrası hep sonra geldi. 

Ama neyse. Neyse...

İşte ben bazen kendime bile şaşırıyorum. Çatlaklardan sızabilmeme, açıklara girmeme, her zihne işlememe şaşırıyorum. Akşam olup da uzarcalarımı uzatıp şöyle kendi kendime kaldığımda ise kıkırdıyorum. Hani inancım olsa Allah’ın sevdiği kuluyum diyeceğim; olmadı yaradanın işine karışılmaz diye susacağım ama elimde inanç da olmayınca kendi kendime gülüyorum karanlıkta. Hatta kendimi tutamayıp “yürü be” kim tutar beni diye nara da atıyorum.

Helal olsun bana be. Helal! 

Ama öyle omurgasızım ki işte... 

Yeri, zamanı gelirse… Helalleşirim. Benim canım hemşehrilerim…