Geçen Şubat ayında Ankara Sanat Tiyatrosu’nun (AST) sahnelediği ve sezon boyunca izlenen oyunu, bu kez Adanalı tiyatro severler nasıl karşılayacak, merak içindeyiz.

Ortak cinayetin suç duyurusu

Terörün İstiklal’de yeniden hortladığı, halkımızı, yurdumuzu, insanlığı hedef alan, ölümlere yol açan , hepimizi derinden sarsan eylemin ardından acımız büyük.

Savaş ve terör küresel güçlerin, sömürenlerin, egemenlerin, iktidar sahipleri ve işbirlikçilerinin elinde bir araç.

Savaşı, terörü, terörden beslenenleri lanetliyoruz. Savaşsız ve sömürüsüz bir dünya için sürekli barışı savunuyoruz.

Yıllardır terörün burgacında, karanlık güçlerin sahnelediği bir oyunla karşı karşıya yurdumuz ve halkımız.  

Dünyayı, coğrafyamızı kana bulayanları, terörü besleyenleri ve işbirlikçilerini tanıyor, biliyoruz.

Tetikçiler birbirinden farklı güçler, örgütler olabilir. Bunların kimlikleri de ortaya çıkarılabilir ama asıl önemlisi bu kirli oyunun sahipleri, kimlerin tezgahladığı…Yani madalyonun asıl yüzü…

Yola çıkıyoruz...

Savaşın ve terörün karanlık yüzünü, barışın insanlık için ne denli önemli olduğunu izlemek, anlamak için bugün Adana’ya doğru yola çıkıyoruz.

Adana Devlet Tiyatrosu’nun 16 Kasım’da sahneleyeceği Ortak Cinayetin Suç Duyurusu oyununun ilk gösterimine katılacağız.

Savaşın ve terörün karanlık yüzünü, barışın gerekliliğini anlatan oyunu, oğlumuz Ege Kızık yazdı.

Acıyla sarsıldığımız, üzüldüğümüz, isyan ettiğimiz terör saldırısının öncesinde oysa ne kadar sevinmiş, gururlanmış, mutlu olmuştuk, Ege’nin oyununun Adana’da sahneleneceğini öğrendiğimizde.

Ortak Cinayetin Suç Duyurusu, yalın gerçeği sergiliyor…

Geçen Şubat ayında Ankara Sanat Tiyatrosu’nun (AST) sahnelediği ve sezon boyunca izlenen oyunu, bu kez Adanalı tiyatro severler nasıl karşılayacak, merak içindeyiz.

Ortak Cinayetin Suç Duyurusu üzerine

Oyun bültenine, Ege şunları yazmış:

“İnsanlığın varoluşundan bu yana her coğrafyanın yaşadığı “gerçekliktir” savaş ve barış…

Çoğu zaman savaşı başlatanın ve savaşanların ilkeleri, motivasyonları, farkındalıkları ayrı olur.

Kayıtsız kalamayız bu gerçeğe…

Her gün dünyanın herhangi bir yerinde insanların birbirini “bir şeyler uğruna” katlettiğine tanık oluruz. 

Bu acımasızlık düşüncelerimizi, ruhumuzu yaralıyor.

Bitirmek isteriz vahşeti. 

Düzeni değiştirmek isteriz ama birilerinin çıkarları, her zaman barışın egemen olduğu farklı bir dünya hayalimize gölge düşürür…

Pes etmek değil elbette çözüm. 

Daha çok, daha yüksek sesle bağırmak, birleşmek ve karşı çıkmak gerekiyor.

Doğru, dürüst, ilkeli yaşamayı, ortak çıkar haline getirmek gerekiyor…

Bu düşüncelerim ışığında yazmak istedim. 

Başlangıç noktası gerekliydi. 

Burada desteği sevgili babam Serdar Kızık verdi. Yıllar önce yazdığı şiirleri,  tozlu çekmecelerden çıkarıp, önüme serdi. 

Birlikte okurken bir satır dikkatimi çekti; Ortak cinayetin suç duyurusu…

Başlamaktan daha fazlasıydı benim için. 

Babamın geçmişinden bana taşıdığı bu cümle, derin bir  anlam içeriyordu bence.

Geriye yazmak kalmıştı sadece…

Oyunu yazarken çıkış noktam, savaşın karşıt taraflarını ve tarafsız gözükenlerini, tek mekanda bir araya getirmek, onların çelişkilerini yansıtmaktı.

Bu tarafların temsil ettiklerini, kaybetmek ve kazanmak kavramlaranın o süreçte anlamsızlaştığının altını çizmek istedim. 

Acıların, yıkımların, mağduriyetlerin hatta vahşetin evrenselliği, oyunu istenilen atmosfere taşıma olanağını da beraberinde getirdi…

Savaş, her coğrafyanın ortağı, sorunu ve acısıdır çünkü.

Günümüzde de hala farklı gerekçelerle savaşlara tanık oluyoruz, hatta bazılarını yakından yaşıyoruz.

Öyle ki egemenler savaşmak için, kendilerine düşman yaratıyor. 

Yaratmakla kalmıyor, düşmanlaştıklarını besliyor.

Savaşanların kendileri ve karşıtları aynı kaynaktan çıkıyor dolayısıyla.

Savaş isteyenler ve karşıtlarının ortaklığını görüyoruz, kendilerine özgü farklı gerekçelerle.

Küresel egemenlerin savaşlara ihtiyacı var çünkü.

Silah satışıyla, canların yitip gitmesiyle, kanla, ölümlerle besleniyorlar, sermayelerini büyütüyorlar.

Savaş, evrensel ve güncelliğini ne yazık ki yitirmeyen, insanlığa dayatılan bir gerçek gibi bizlere sunuluyor…

Egemenlerin, dünyayı şimdilik yöneten sömürgenlerin, bu dayatmasıyla karşı karşıyayız.

Barışın tamamen egemen olduğu, hayallerimizden daha güzel bir dünyada, savaşsız ve sömürüsüz yaşamak dileğiyle.

Dün olmadı, bugün de. 

Ancak insanlık, tarihsel birikimiyle, gün gelecek savaşların sonuçsuz, gereksiz, yıkımlara yol açtığını kavrayacak.

Bir gün elbet olacak, savaşların, savaştıranların gerçeği çözülecek…”

ORTAK CİNAYETİN SUÇ DUYURUSU - ADANA DT

Büyük Oyunu
1 Perde -

Yazan: Ege Kızık
Yöneten: Levent Aras

OYUNCULAR:
Komutan Ozan Sargın
Fotoğrafçı Salih Salcan
Direnişçi Mustafa Akçin
Komutan Yardımcısı Birsu Metin
Asker Rasim Kahraman, İbrahim Yıldız

Dekor Tasarımı: Emre Satı
Kostüm Tasarımı: Gökçe Şener
Işık Tasarımı: Nihat Bahar
Müzik: Gürkan Çakıcı
Koreografi: Melike Durak Aras
Dramaturg: Orhan Kola
Yönetmen Yardımcıları: Sevinç Gediktaş, Murat Bölük
Asistan: Mustafa Akçin

Sahne Amiri: Mehmet Aytek
Kondüvit: Cem Öztürk
Işık Kumanda: İbrahim Birbiçer
Suflöz: Hülya Kaya
Dekor Sorumlusu: Ali İhsan Yüksel
Aksesuar Sorumlusu: Serkan Çil
Erkek Terzi: Sezai Kahraman
Perukacı: Mustafa Geyik

OYUNUN KONUSU
Bir komutan, bir gazeteci ve direnişin lideri askeri bir üste bir araya gelir. Komutan ve direnişin lideri savaşın devam etmesini isterken, fotoğrafçıdan mesleğine dair hayati bir yardım isterler. Ancak fotoğrafçı bunu yapmakla yapmamak arasında kalır. Savaşın gidişatı neredeyse onun ellerindedir artık. Barış, savaş ve medyadan oluşan bu üçlü, toplumsal bir sorgulamayı da beraberinde getirecektir.