Sermaye düzeninin yaşamdan kopardığı ne tek bir kadın ne de çarklarında öğüttü tek bir emekçi asla yalnız yürümesin diye, omuz omuza yolumuzda ilerlemeye devam edeceğiz.

Ölüm kalım savaşıdır artık bunun adı

İki gün önce, arka arkaya iki haber düştü önüme. Birincisi, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, İSİG’in 2022 yılının ilk üç ayına ilişkin iş cinayetleri raporunun açıklandığı haberiydi. Ardından gelen de Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneğinin, kendilerine karşı açılan fesih davasına ilişkin basın açıklaması.

İlkinden başlayayım. İSİG her ay düzenli olarak, ulusal basından, sahadan, uzmanlardan ve ilgili kurum ve örgütlerden derlediği ölümlü iş kazaları bilgilerini yayınlıyor. Meclis, bu vakaları tümüyle katıldığım bir ilkeye dayanarak, “iş cinayeti” olarak tanımlıyor. Söz konusu ilke metni şöyle:

“İSİG Meclisi; bütün iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenebilir olduğunun bilinciyle, yaşanan işçi ölümlerini ‘iş kazası’ olarak değil ‘iş cinayeti’ olarak tanımlar. Bu noktada işçilerin sağlığının her türlü ekonomik çıkardan, büyümeden önce geldiğini savunur. Çalışma ortamında emekçilerin ölümünün, sakat kalmasının, psikolojik ve fizyolojik sağlıklarını kaybetmelerinin gerçek nedenini, emeği sadece artı değer elde etme aracı olarak gören, emekçiyi bütünsel bir insan olarak kabul etmeyen kapitalist sistem olduğunu tespit eder.”

İSİG’in Çarşamba günü yayınladığı rapor, 2022 yılının ilk üç ay verilerini içeriyordu. Rapora göre Ocak-Mart aylarında en az 347 kişi iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiş. Bu sayının yüzde 30’undan biraz fazlası inşaat, yol ve taşımacılık işkollarında gerçekleşmiş. 

Yaşanan kazaların büyük oranında, kayıtdışı, güvencesiz, örgütsüz işçilerin bulunduğunu görüyoruz. Raporun her bir satırı ülkedeki hayat pahalılığı, yüksek işsizlik, denetimsiz ağır sömürü koşulları, güvencesiz ve geleceksiz çalışma ilişkileri sorunlarını vurguluyor. Raporun tümüne ve verilere İSİG sitesinden ulaşabilirsiniz.

Diğer konuya gelince. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği, kamuoyuna derneklerine "kanuna ve ahlaka aykırı faaliyet yürütmek" suçlaması ile fesih davası açıldığını duyurdu. Dava açılmasını gerekçelendiren iddiaya göre bazı şikayet dilekçeleri “kuvvetli suç şüphesi” oluşturmuş.

Platform, sosyal medya hesaplarında söz konusu şikayet dilekçelerinden örnekler paylaşmış. Dilekçelerde, platformu oluşturan sivil toplum örgütleri için, “Ateist-Showenist-Sözde Dinci-Terörist Çeteler”, “...yaptırdıkları kanunlarla, aile katliamı yapan… boşanma fuhuş ve zinayı artırmaya, aile hayatımızı yok etmeye, çocuklarımızın geleceğini çalmaya yönelmiş terörist çeteler” ifadeleri geçiyor. Şikayetlerde “Türk aile yapısını parçalamak” vurgusu ortak nokta, diğer bir ortaklık da yanlış dil kullanımı ve yazım hatalarının bolluğu. 

Akıl alır gibi değil değil mi? Bu ülkede her yıl yüzlerce kadın, ahlak, namus, soy sop bahanesiyle katlediliyor. 2022’de daha şimdiden yüz on bir kadın öldürülmüş. Göz göre göre, ulu orta, üstüne öldürüleceklerini bile bile. Tüm bunlar kabak gibi ortadayken, bu düzenin “adaleti” katilleri değil, onların karşısına dikilenleri yargılamaya kalkıyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, tıpkı “iş cinayetleri” gerçeğinde olduğu gibi yıllardır “kadın cinayeti” kavramının önüne geçilebilir, engellenebilir bir olgu olarak görülmesi ve ortadan kaldırılması için mücadele veriyor. Bu doğrultuda yasaların, yönetmeliklerin ve uygulamaların oluşturulması için çalışıyor. Bunların yanı sıra çok değerli bir iş daha yapıyor. 2008 yılından beri katledilmiş kadınların isimlerini bir dijital anıta işliyor. Herbirini, tek tek, adlarıyla sanlarıyla tarihe kazıyor. Anıt sayaç adını verdikleri bu tarihsel belgeyi inceleyip not etmenizi öneririm.

Akıl alır gibi değil dedim ama, ne yazık ki aklımız da biliyor, gözümüz de görüyor. Hem inşaatta, yolda, madende atölyede, depoda, ofiste, hiç uğruna yaşamdan kopartılanları, iş cinayetlerinde yitirdiklerimizi, hem de bu gerici ve zorba düzenin katlettiği kadınları, çok yakından tanıyoruz, kendimizden biliyoruz, canımız yanıyor. 

Aklımız alır, ama vicdanımız kusar bu pisliği. Bu sermaye düzeninin yaşamdan kopardığı ne tek bir kadın ne de çarklarında öğüttü tek bir emekçi asla yalnız yürümesin diye, omuz omuza, yolumuzda ilerlemeye devam edeceğiz.