Squid Game bahanesi olsun, bizde ve dünyada bu izlencelik değerin gerçek sahiplerini görelim. Kapatın ekranları gelin onlarla birlikte yaşamı canlı izleyelim.

O dizinin kamerası, önü, arkası

Son günlerde, Dünya’da, Türkiye’de, orada burada daha yaygın değilse neredeyse pandemi kadar, Netflix dijital platformunda yayınlanan Squid Game dizisi konuşuluyor.

Dizinin konusunu, siyasi, ideolojik ve toplumsal açıdan oturduğu yeri, birkaç gün önce Nevzat Evrim Önal yazdı. Diziyi izleyip izlememenize karışmam ama bu yazıyı okumanızı şiddetle öneririm. Bkz. Squid Game: Çelişkiler hiyerarşisini doğru dizmek 17 Ekim 2021 soL portal

Nevzat Evrim, yazısında “temkini elden bırakmadan” diyordu ki, bu dizi, “meseleye ..., gerçekten emekçilerin cephesinden yaklaşıyor.

Ben de bu yazıyla, dizinin kendisine, kendi emekçilerinin cephesinden yaklaşmayı deneyeceğim, buyrun bakalım.

Squid Game dizisinin yazarı ve yönetmeni Güney Koreli Hwang Dong-hyuk aslında bundan on iki on üç yıl önce, beş parasız günlerinde, modern kapitalizmin ağır rekabetçiliğinin yergisi olacak bir film senaryosu yazmaya niyetlenmiş, hatta yazmış da. Dolayısıyla Hwang’ın senaryosunda 2008-2009 Güney Kore'deki kitlesel işten çıkarmalar ve karşısındaki grev ve direnişlerden esinlenilmiş noktalar olduğu söyleniyor. 

Velhasıl, senaryosunu o yıllarda üretime dökemeyen Hwang’ı talih kuşu 2019 yılında bulmuş. 2010’larda yatırımlarını Kuzey Amerika’nın dışına da açmaya karar veren Netflix şirketi, nihayet Güney Kore potansiyelini keşfetmiş, ve kısaca K-Dramas olarak ünlenen güney Kore dizilerine yatırıma girişmiş.

Netflix sermayesi devreye girince, Hwang’ın senaryosu, Haziran- Ekim 2020 arasında beş, hadi bilemedin altı ayda çekilmiş, 17 Eylül 2021’de de Squid Game isimli bir dizi olarak tüm dünyada gösterime girmiş. 

Bir ayını doldurmadan 90 ülkeden 110 milyondan fazla kişi diziyi izlemiş. Bu devasa eğlence metası, dijital platformda yayınlanan biçiminin yanında başka tüketim nesneleri de türetmiş gözüküyor. Dizide kullanılan dev robot bebeğin replikaları ziyaretçi ağırlıyor, Paris’te diziye ait hediyeliklerin satıldığı bir dükkan açılıyor. Devamı da gelecek gibi görünüyor. Dizinin değerinin 900 milyon doları bulacağı açıklandı, bir ayını doldurmadan…

Dizi, Güney Kore’nin Daejeon kentinde ve Ongjin eyaletindeki adalarda kurulan setlerde çekilmiş. Yapım masraflarının 20 milyon Güney Kore wonu, yani yaklaşık 16.8 milyon Amerikan doları olduğu bilgisi geziyor. Diğer yandan Netflix’in diziyi 21.4 milyon dolara aldığı iddia ediliyor. Yukarıda dedik ki değeri 900 milyonu bulacak, yani 40 kattan fazla değer artışı. Akıllara sığacak gibi değil.

Durum Kuzey Amerikalı eğlence sanayii sermayesi tarafından da fazlasıyla ciddiye alınıyor gibi görünüyor. Kendi aralarında, Netflix’in Güney Kore’de ucuz emek gücü pazarına, güvencesiz, kuralsız, esnek çalışma rejimine, yaptığı bu yatırımla nasıl voliyi vurduğunu konuşuyorlar. CNBC patronu, “aynı yapım Amerika’da üretilseydi en az beş on kat pahalıya mal olurdu” diye dert yanmış basın mensuplarına. Disney, geçen hafta Asya Pasifik bölgesinde üretilecek 27 yeni TV dizisi ve filmine başlayacaklarını açıklamış.

Piyasanın ve sermayenin yayılmacı birikim hızı ürkütücü. 

Çok uğraştım, aradım taradım, bu diziden patronların aldığı paranın, pazar değerinin, bölümlerin dakikalarının, müziklerinin süresinin, dizide giyilen kostümlerin benzerlerinin piyasada kaça gittiğinin, tıklama sayılarının, kullanılan ışık tekniklerinin, dev robot bebeğin kolunun bacağının bilgisini buldum da, çekimlere toplam kaç kişi emek verdi bir onu bulamadım.

Bir miktar oyuncu ismi cismi dışında, bu dev işe emek harcayan: oyuncular, yardımcı oyuncular, asistanlar, ses teknisyenleri, boom operatörleri, kamera operatörleri, görüntü teknisyenleri, ışıkçılar, makyajcılar, kostümcüler, tasarımcılar, grafikerler, montajcılar, kurgucular, taşıyıcılar, güvenlikçiler, temizlikçiler, aşçılar, şoförler… Kimbilir daha kimler, kaç kişiler? Sanki yoklar, hiç olmadılar, sanki koskoca dokuz bölümü o sevimsiz dev robot bebek kafasını döndüre döndüre yarattı.

Bir tek, kamera arkası görüntüleri izlerseniz arada biraz da olsa görünür oluyor o milyonlarca dolarlık değerin yaratıcıları. 

Kamerada, önünde ve arkasında yüzlerce insanın aklının, el becerisinin, bilgisinin yeteneğinin bütünleşmesi, renklenmesi, hareketlenmesi, seslenmesi işte hem gerçek değer bu, hem de sahipleri o insanlar. 

Bazı magazin yazılarda satır aralarında ancak bir iki şey bulabildim dizinin çalışanları ile ilgili. Hani şu birdenbire küresel sokak modasına dönüşen yeşil renkli eşofman takımları var ya, meğer o kostümler oyuncuların çoğunda alerjik ataklara sebep olmuş, kimi nefes alamamış, kimi ürtiker olmuş, yatakhane sahnelerinin vuruculuğu bozulmasın diye yine de o kumaşlar kullanılmaya devam edilmiş. 

Bölümlerden birinde, ne zaman kırılıp kırılmayacağı bilinmeyen cam köprülerden geçerlerken, rol icabı değil, gerçekten tedirgin olsunlar diye oyuncular beklemedikleri anlarda bir iki metrelik serbest düşüşle karşılaşmışlar, bazıları ciddi kaygı bozukluğu yaşamış. 

Emin olun bunlar sadece diziye ilgi yaratacağı düşünülüp, sızdırılan bir iki konudur. Son ürün süreleri 32 ile 63 dakika arasında değişen dokuz bölümlük bir işten söz ediyoruz. Böylesi bir ürünün sadece aylar içinde tamamlandığı ve piyasadaki değerinin neredeyse kırk kat azı karşılığının alındığı bir sürecin sahiplerinin, eşofmanın yarattığı alerjiden öte bir bedel ödenmiş olduğu kesin.

Squid Game bahanesi olsun, bizde ve dünyada bu izlencelik değerin gerçek sahiplerini görelim.

Daha geçen hafta, ABD’de milyonlarca sahne ve set emekçisi, sendikaları aracılığıyla çalışma koşullarının iyileşmesi ve emeklerinin gerçek karşılığını alabilmek için grev kararı aldı, pazarlık ve mücadeleyi sürdürüyorlar. 

Bizde, set, sahne ve stüdyo emekçileri güvenli ve kurallı çalışma hakları için bir araya geliyor, sendikalarda örgütleniyor, dayanışmayı başlatıyorlar.

Kapatın ekranları gelin onlarla birlikte yaşamı canlı izleyelim.