NEP aslında kapitalizm ile sosyalizm arasında bir savaşa dayanıyordu. Sonunda ya kapitalizm kazanacaktı ya da sosyalizm.

NEP prolonje

Aslında birkaç haftadır kafamda dolaştırdığım bu konuyu geçen hafta yazıya dökmeyi tasarlamıştım. Olmadı; çünkü, Kasım başlarında bıçak altına yatıp kurtulacağımı sandığım dert, beş ay sonra yeniden kesip biçmeyi gerektirdi. Neyse ki, insanın hemen yanında, biraz ötesinde her türlü yardımı, desteği, hatta düpedüz konforu sağlayan yoldaşları varsa, işi kolaylaşıyor; ayrıca, her zaman yapamayacağı, Mehmet’in (Kuzulugil) geçen Pazar yazdıklarına benzer gözlemlerle dağarcığındakileri çoğaltması bile mümkün olabiliyor. Her yazar için geçerli olması gereken okuruna hesap verme sorumluluğu çerçevesinde bu bilgiyi aktarmış olalım.

***

Bizim memlekette gündem denilen “şey”in, kim bilir nerelerde, ama şaşmaz bir kesinlikle emekçi halkın çok uzağında oluşturulduğunu söyleyip duruyoruz. Şu sıralarda da, onyıllarca önce Karaoğlan diye halkımızın önüne konulana benzer bir umut olarak halkımıza sunulan Asena hanımın kullanıp sonradan bin dereden su getirerek tevile çabaladığı sözcükle, zevzekliklerden ya da kör kör parmağım gözüne cümle alemi sersem yerine koyan çarpıtmalarla kandırmacalardan başka ne var resmi gündemlerde? 

Tamam da, bu nep midir nedir, üstelik de sonuna tuhaf bir sözcük eklenerek, nasıl oluyor da bir yazının başlığı ve konusu oluyor, denebilir. Nasıl ve ne amaçla oluşturulduğu bir yana, gündeme hiç mi kulak asılmıyor? Böyle bir soru akıllara takılabilir.

Sorunun içindeki kendi kendini aşağılayıcı tonu ihmal ederek ya da hoşgörerek yanıtlar bulmaya çalışırsak, şunları söyleyebiliriz: 

Birincisi, ilk kez yirmi küsur yıl önce kullandığım bir deyiş vardı; “kurulabilmiş sosyalizm”den söz ediyordum. Hâlâ da ara sıra yinelediğim oluyor. Bunun anlamı bence çok açıktır. Emekçi insanlık, son derece zorlu kavgalar  vererek farklı coğrafyalarda ve tarihlerde siyasal iktidarı ele geçirdi; ardından gerçek kurtuluşun başlangıcı olarak düşündüğü sosyalist toplumun yaratılması için uğraştı. Pek çok özveride bulundu. On milyonlarca insan canlarını verdi. Bundan daha büyük bir özveri ne olabilir? Sonunda ya da şimdilik sonunda, kurabildiği sosyalizmin bir sürü hataları, yanlışlıkları, defoları oldu kuşkusuz. Ama, sonuç olarak, emekçi insanlığın kurabildiği sosyalizm bundan ibarettir. Bundan başka sosyalizm, yok demeyelim de, olmamıştır. Dolayısıyla, kurulabilmiş sosyalizmin başından geçenler, emekçi insanlığı doğrudan ilgilendirir; her zaman onun gündemindedir.

İkincisi, gerçekten öyle olup olmadıkları tartışması bir yana, kendilerini sosyalist olarak nitelendiren ülkelerde art arda kongrelerin yapıldığı aylardayız. Ocak sonu ile Şubat başındaki günlerde Vietnam Komünist Partisi’nin kongresi toplandı. Çin’de Mart ayının ilk yarısında gerçekleştirilen ülkenin yasama meclisi konumundaki Ulusal Halk Kongresi toplantısından, bir ay ara vermeden önceki son yazısında, Korkut Hoca söz etmişti. Nihayet, Nisan ayında Küba Komünist Partisi kongresi toplanacak. Demek, sosyalizmin çözülen, çözülemeyen sorunları, nerelerde hangi yönelişler içine girdiği türünden başlıklar gündemde olacak.

Bizim kuşağımızın ve bizden öncekilerin belleğinde eşsiz bir yeri olan Vietnam’da “doi moi”den, sosyalizm yönelişli piyasa ekonomisinden söz ediliyor. Dünyanın en kalabalık ülkesinde resmi ağızlarda hâlâ “sosyalizm” var; “Çin’e özgü sosyalizm” biçiminde ve durumları devlet kapitalizmi deyişine daha uygun da olsa… Devrimini yaptığından beri, burnunun dibindeki en azgın saldırganın vahşi ablukasından kurtulamamış küçük ve yok yoksul Küba’nın en çok mucize sözcüğünün yakıştığı direnişinin nasıl süreceği, yalnız onların değil, yeryüzünün her yanındaki emekçi insanlarla devrimcilerin de aklını kurcalayıp duruyor.

Emekçiler açısından bunların güncel olmadığı söylenemez.

Emekçi insanlığın tek kurtuluşunun sosyalizmde, ama bu kez çok daha eksiksiz ve yıkılamayacak kadar güçlü bir sosyalizmde olduğu her gün, her musibette daha anlaşılır oluyor dersek, abartmış mı oluruz? Bu abartısız bir saptamaysa eğer, geçmişte sosyalizmi eksikli ve güçsüz bırakan etkenler konusunda kafa yormanın gerçek gündemin dışına düşmek olduğunu kim ileri sürebilir?

***

Yazının başlığındaki iki sözcükten, daha doğrusu bir kısaltma ile bir sözcükten oluşan deyişi ben uydurdum. “NEP” in Rusçadaki yeni ekonomi politikası sözcüklerinin ilk harflerinden oluşturulmuş bir kısaltma olduğunu bilenler az değildir; hatta bilenler bilmeyenlerden çoktur, diyebiliriz. Buna karşılık, bu kısaltmanın hemen ardından gelen sözcüğün anlamını bilenler, sanırım, daha azdır.

İkinciden başlayarak devam edelim. Bu sözcük özellikle süre bakımından uzamış ya da uzatılmış anlamına geliyor; alışılandan, normalden daha uzun süreye yayılmış anlamını çağrıştırıyor. Çokça kullanıldığı alanlardan biri şu: İnsanların bir araya gelerek ayaküstü birkaç kadeh içki içip söyleştikleri toplantı anlamındaki kokteylin bir türünü belirtmek için “kokteyl prolonje” biçiminde söyleniyor. Bu tür kokteylin ilkinden farkı süresinin uzatılmış, dolayısıyla içki miktarının ve yanında atıştırılanların çoğaltılmış oluşundan ileri geliyor. İşin profesyonelleri, bunu kokteyl ile açık büfenin birleştirilmesi olarak da açıklıyorlar.

Ancak, bu minval üzre gidersek, yeterli açıklığa ulaşmak kolay olmayacak. Onun için NEP’e dönmek gerekiyor.

***

Eğer Ekim Devrimi en küçük an’a indirgenerek 1917 yılının 6 Kasım gününü 7 Kasım’a bağlayan gece gerçekleşmiş sayılırsa, dünyada ondan daha kansız bir ihtilalin olmadığı söylenebilir. Oysa, daha aynı yılın Aralık ayında aralarında anlaşan büyük  emperyalist devletler dışarıdan, onların her türlü desteğiyle eski düzenin karşı devrimci güçleri içeriden arkası kesilmeyen saldırılarıyla kanlı bir iç savaşı başlatmışlardı. Böylece, sonlarına yaklaşmış dünya savaşının etkisiyle zaten hemen hemen çökmüş ekonomi en temel ürünleri bile üretip dağıtamaz duruma gelmişti. “Savaş komünizmi” adıyla anılan bu dönemde en küçük işletmelerin bile kamulaştırılmasından köylülerin ürünlerinin zoralımına kadar birçok yanlış ve hesapta olmayan adımlar atılmıştı. Sonuç olarak, köylüler arasındaki hoşnutsuzluk, köyle ilişkisini yeni kesmiş askerlere ve kentlerdeki işçilere de yayılmaya başlamıştı.

Cambridge’li ünlü iktisatçı Maurice Dobb’un saptamasıyla “herhangi bir sorunun özünü kavramakta olağanüstü bir yeteneğe sahip olan” Lenin, durumun sosyalist devrimin temelini oluşturan işçi-köylü ittifakını, devrimin yarattığı dildeki deyişle “smıtçka”yı çok ciddi biçimde sarstığını görerek Mart 1921’deki onuncu parti kongresinde gerekli uyarı ve önerileri yaptı. NEP onun önceki bazı yazı ve konuşmalarının son uzantısı olan bu önerilerin oybirliğiyle kabul edilmesi sonunda ortaya çıktı. Bu politika çerçevesinde savaş komünizmi döneminde kamulaştırılan birçok işletme eski sahiplerine geri verildi, köylünün ürününün oldukça keyfi kurallara göre zoralımının yerine önceden belirlenmiş bir ayni vergi uygulaması getirildi, sanayi ve tarımda özel mülkiyeti ve işletmeciliği serbestleştiren önlemlere başvuruldu. 

Lenin bir yıl sonranın ilkbaharındaki parti kongresinde ilk yılın bilançosunu değerlendirirken, ekonomide gerileme döneminin kapandığını, köylü ekonomisi ile ilişkinin gerçekleştiğini ve bunun sonucu olarak işçi-köylü ittifakının güçlendiğini belirtiyordu. Partinin yeni görevi ise kapitalist unsurlara karşı saldırıya geçmekti. NEP aslında kapitalizm ile sosyalizm arasında bir savaşa dayanıyordu. Sonunda ya kapitalizm kazanacaktı ya da sosyalizm.

Sosyalizm kazandı, ama Lenin bunu göremedi, çünkü 1924’ün Ocak ayında hayata veda etti. Esas olarak 1921 ile 1925 yıllarını kaplayan bu dönem, sosyalizmin kuruluşuna doğru giden yolda bir geri çekilme ve toparlanma dönemiydi ve bunlar kadar önemli bir özelliği ise geçici oluşuydu. 

Başa dönerek bir ek yaparsak, NEP’in iki önemli yanını vurgulamak doğru olur. Birincisi, bunu sosyalizmin kuruluşuna doğru zorunlu bir uğrak olarak değil, Ekim Devriminden sonra ve onun özgül koşullarına bağlı olarak Bolşeviklerin yaşamak zorunda kaldıkları geçici bir dönem olarak görmek gerekir. İkincisi, bu tür dönemler ne kadar kısa olursa o kadar iyidir ve uzamaları ya da uzatılmaları, sosyalizmin kurulup ilerletilmesi bakımından ölümcül sonuçlara yol açabilir.

***

Pehlivan tefrikasına dönüştürmemek koşuluyla, belki bir iki yazıyla daha bu konu üzerinde durmaya devam edebiliriz. Bu arada, üzerinden epeyce zaman geçti ama, kuşkulanmaya başladım: Bir “anestezi prolonje” durumu ortaya çıkmışsa, affola!