Aklımızı peynir ekmekle mi yedik?  

Ne oldu bize?

AKP’nin demokrasi havarisi saydığı Adnan Menderes/ Demokrat Parti, 1950 Mayısında iktidar olduktan sonra, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini Türkiye adına imzalıyor. Hemen arkasından bu sözleşmeyi imzalayan devletlerin temsilcilerinden oluşacak bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kuruluyor. Her imzacı ülke gibi Türkiye de, bu mahkemenin kararlarına uyacağını taahhüt ediyor. 2014’e kadar genelde bu taahhüdüne uyuyoruz. Ancak AİHM’nin 2014’te din kültürü ahlak bilgisi dersinin zorunlu olamayacağı kararı ile Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın serbest bırakılması kararına aldırmıyoruz!

Kırmızı ete yüzde 48 zam yapılan günlerde, Katar’a 2,5 milyon küçükbaş hayvan satıyoruz!

Pancar ülkesiyken şeker sıkıntısı yaşıyoruz. Buğday ihraç eden bir ülkeyken, Ukrayna’dan ve Rusya’dan buğday gelemeyebilir diye korkuyoruz. Ayçiçeği üreticisiyken, Rusya’dan bilmem kaç gemi yağ gönderilmesine seviniyoruz. Hemen her gün bir şeylere zam gelirken, maliye bakanımız ekonomik reçeteyi açıklayıp “Bayrağı indirtmeyeceğiz, ezanı susturmayacağız” deyince rahatlıyoruz!

Bir belediye başkanı, “Lozan yürürlükten kalkınca yeraltı ve yerüstü zenginliklerimize ulaşabileceğiz” diyebiliyor! “Şuhut’ta 15 yıl önce petrol bulunduğunu ama Lozan yüzünden üstüne beton döküldüğünü” söyleyebiliyor! İnanıyoruz! Beton dökme işinin kendi partisi olan AKP iktidarında gerçekleştiğini söylediğinin ayrımına bile varamadığına aldırmıyoruz!

Bir profesör, mezarlıkta define ararken yakalanıyor! Bir şey bulamamış diye hayıflanıyoruz!

YÖK başkanı, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) akademisyenlerinin istedikleri rektör adaylarını mülakata bile çağırmazken, hiç istemedikleri kişinin rektör olmasını sağlıyor. BÜ’nün seçilmiş dekanlarını sudan sebeplerle görevden alıp BÜ’lülerin hiç istemediği kişileri dekan olarak atıyor. BÜ’lülere zerre kadar saygı duymadığının- açık ve net bir şekilde gösterirken, büyük bir pişkinlikle, bu duruma BÜ’deki “bütün öğretim elemanlarının saygı göstermesi gerektiğini” söyleyebiliyor! Bu kişi YÖK başkanı diye seviniyoruz!

Cumhur ittifakının ortağı, AKP’nin ve diyanetin ne ölçüde din ticareti yaptığına aldırmayıp Furkan üyelerini din ticareti yapmakla suçlayabiliyor, hatta onlara resmen işkence uygulayan polisi ‘gözlerinden’ öpebiliyor! Gözlerimizi kapatıyoruz!

Ordu Çevre Derneği, Ordu Büyükşehir Belediyesi'nin şehir merkezinden Karadeniz’e dökülen Melet Irmağı’nın ağzına denizi doldurarak balıkçı barınağı yapılmasına yönelik projesini yargıya taşıyor. Mahkeme 'yürütmeyi durdurma' kararı vermiş olsa da, AKP’li belediyenin çalışmalarına devam etmesinden memnun oluyoruz! 

Milli Güvenlik Kurulu, Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında yaptığı son toplantısında, “Türkiye'nin, Karadeniz'de barış ve istikrarın idamesi için Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin titizlikle uygulanması da dahil olmak üzere sorumluluklarının gereğini yerine getirmesinin yanında arabuluculuk ve kolaylaştırıcılık çabalarını sürdüreceği” belirtiliyor (gazeteler 22 Mart 2022). Ancak Montrö anlaşmasına sahip çıkılması için bildiri yayımlayan emekli amirallerin, 3-12 yıllık hapis cezasıyla yargılanmasına devam ediyoruz!

“Faiz haramdır” diyoruz, başka ülkeler yüz 3-5’lik faizlerle borç alırken, biz yüzde 20’ler düzeyindeki faizle borçlanıyoruz. Faize karşı olduğumuzdan ‘kur korumalı sistem’ getiriyoruz. Bankaların müşterilerine yüksek faiz ödemesini önleyip daha çok kazanmalarını sağlıyoruz. Bu sistemde Türk lirası yatıranların doların yükselmesi nedeniyle kaybedecekleri parayı devlet bütçesinden ödüyoruz! ‘Kur korumalı sistem’ adlı bu akıllı sistemin devlete üç aylık maliyeti 14 milyar lira olsa da, bu sistemden vazgeçmiyoruz!

Bilal Erdoğan, “Amerika’da 30 bin dolar kazanan insan, yıllık söylüyorum, aylık diyelim ki 3 bin dolar kazanan bir insan, Türkiye’de 5 bin lira kazanan insandan daha kötü şartlarda yaşıyor” diyebiliyor! Sonra kimi gazeteciler  merak edip araştırınca, örneğin en ucuz kıymadan, Amerika’da 3 bin dolar kazanan 214 kilo alabilirken Türkiye’de 5 bin lira kazananın ise 56 kilo alabildiği ortaya çıkıyor! Aldırmıyoruz, Bilal Erdoğan’a inanmaya devam ediyoruz!

Yıllardır Suriye ile barış görüşmesi yapmaktan kaçınıyoruz. “Barış” isteyen akademisyenlerin 400 kadarını anında üniversiteden atıyoruz. Beraat etmiş olsalar da, onları yıllardır görevlerine iade etmiyoruz. Sonra da, Ukrayna ile Rusya’ya barış yapmaları önerisinde bulunuyoruz!

Meclise yasa taslağı gönderiyoruz. Şirketlerin aleyhine haber yapan gazeteciye 1-3 yıl hapis cezası verilmesini isterken vergi kaçırdığını itiraf eden iş insanını affetmeye kalkıyoruz!

18 Mart Çanakkale köprüsünü bir birim yerine 3-5 birime mal ediyoruz. Günlük 6-7 bin araç geçecek olsa da, 45 bin araç garantisi veriyoruz. Köprüden geçmeyen 38-39 bin araç için devlet bütçesinden her gün 11 milyon lira ödüyoruz! 

Yılda 1,3 milyon yolcu garanti ettiğimiz Zafer Havaalanı’nı 11.132 kişi kullanınca ve alanı kullanmayan yolcu için yılda 105 milyar kadar harcayınca, yolcuyu buraya çekmek için Eskişehir Havaalanını kapatmaya kalkıyoruz!

Mecliste görüşülen seçim yasası taslağında, adaylara uygulanacak seçim yasaklarının Cumhurbaşkanına uygulanmamasını istiyoruz!
 
Ne oldu bize böyle?  

Aklımızı peynir ekmekle mi yedik?  

[email protected]