Müzik Nasıl İşler bir ders kitabı olarak da görülebilir, nasıl mı? Müzisyenlik konusunda temelsiz ve arsızca iddialarda bulunan bilhassa yeni kuşak heveslilere…

Müzik Nasıl İşler?

İlk gördüğüm Talking Heads plağı 1984 tarihli “Stop Making Sense” idi. Benim değildi, olamazdı da; bir dükkânda satılık da değildi; tabi ki yalnızca bir taneydi. Neyse ki dinlemek için ödünç almak gibi bir şansım vardı.

Çıkalı beş yıl olmuştu, seksenlerin sonunda İtalya’ya okumaya giden arkadaşım Cumhur Okan’ın memleket dönüşü yanında getirdiği ve neredeyse hepsini ilk kez gördüğüm bir davul dolusu plaktan bir tanesiydi. Arada bir Kızıltoprak’taki evine misafir olurdum, bol sohbet eşliğinde o plakları dinlerdik.

Plağın kapağında çerçeveye alınmadığı için yüzü görünmeyen bir adam ve üzerine bol gelen beyaz kumaş ceketin tüm heybetiyle gözümüze sokulduğu bir fotoğraf vardı. Hakkında bilgi edineceğimiz yegâne kaynak ise Cumhur’un orada öğrendiği kırık dökük bir iki bilgi dışında plağın içindeki 20 sayfalık kitapçıktı. Kapaktaki adamın topluluğun beyni David Byrne olduğunu öğrendikten sonra avcılık ve toplayıcılık mesaisi başlamıştı.

Byrne Efendi çok tuhaf bir tipti, alıştığımız müzik adamlarına benzemiyordu. Resmi ve mesafeli haliyle diğer sevdiğimiz müzisyenlerin yanında profesör gibi duruyordu. Ne internet, ne dergi, ne plaklar; yine de bir süre sonra bazı bilgilere ulaşmış, bu sıra dışı adamın hem karakterine saygı duymuş, hem de zekasıyla ürettiği müziğin müptelası olmuştum. Hele bir de Brian Eno ile kanka olduğunu öğrenince, sert roker abiler karşısında, beyefendinin ateşli bir taraftarı haline gelmiştim. Hatta bundan kısa bir süre yayın hayatına atılan Boom Müzik Dergisi’ne Talking Heads (topluluk hakkında Türkçe ilk yazı) olmuştu.

***

Plakları birer ikişer bulup ihya olduğumuz günlerde artık Talking Heads yoktu ama solo kariyerine başlayan Byrne, “Uh-Oh” albümünün turnesinde memlekete gelmesin mi? 12 Temmuz 1992, camianın bütün olağan şüphelileri Harbiye Açıkhava’dayız. Plakları temin ettiğimiz dükkanlardan biri olan Narmanlı Han’daki Deniz Kitabevi’nin sahibi Deniz Pınar da bir pankart hazırlamış, konserde açacağız, Byrne görsün diye, üzerinde “Talking Heads are Talking No More” yazıyor. Gördü tabi, görmez olur mu? Görür görmez de rahatsız oldu. Görevlilere verdiği talimat neticesinde biz pankartı toplamak zorunda kalmıştık ama kendisine duyduğumuz hayranlık zerrece zarar görmemişti.

O pankartımız görmüş, biz de onu dünya gözüyle görmüştük. Doyamamıştık şüphesiz; müziği sanatın diğer modern kollarıyla buluşturmayı düşünen cool bir sanat okulu öğrencisi olduğunu, ticari olmadığı için Türkçe’ye çevrilmesi hayal gibi görünse de kitaplar yazdığını biliyorduk: bisiklet seyahatlerinin notlarından oluşan Bisiklet Günlükleri gibi… Bir de okuyabilsek. Derken yazdıkları arasında en iyisi olduğunu düşündüğüm 2012 tarihli “Müzik Nasıl İşler”, (Bedava Müzik ve Müzikonomi’nin ardından) Mundi etiketiyle MSG iş birliği ile dilimize çevrilince yolda para bulmuş gibi sevindim.

***

Bölümlerin küçük bir kısmı eski konuşma ve denemelerinden alıntı, geri kalanı ise üç yıl içinde zekice yazılmış bu kitabı herhangi bir müzisyen yazmış olsaydı gerçekten şaşardım. Kitap yazmış yüzlerce müzisyen vardı ama neredeyse hiçbiri “Müzik Nasıl İşler” kadar derinlikli değildi. Zira alışıldık rock kahramanları yazınına bir itirazdı bu; onlar inandırıcı olmayan birer kahraman ise, Byrne gerçek bir anti-kahramandı. Sahnede ve plaklarında nasıl görünüyorsa, kitabın sayfaları arasında da aynı adamdı.

Yaşadıklarından hareketle meseleleri tarif etmesi, akıllıca etrafından dönerek onlara yaklaşması Byrne’e has bir tutum olabilirdi ancak. Bireysel tecrübelerden yola çıksa da, kişisel gelişim tarihinin izini sürerek sonuçlar alsa da, toplumsal bir biçimlenme içinde geçen yolculuğu anlatıyordu.

Onun görüşlerini sanatın hatta hayatın bütününe tahvil edilebilmek mümkün ancak herhangi bir türe dahil etmek zor bu kitabı: bazen monologlara dönüşen anlaşılır ve samimi bir dil, ama hep cömert. Ağırlıklı müzik olsa da, bazen tarih, felsefi bir araştırma ya da bir muhasebeci tarafından gelir-gider hesabı yaparcasına kaleme alınmış bir otobiyografi gibiydi. Kayıt ve canlı performanslarıyla ilgili sorunları ele alsa da, sahne arkası hikaye ve anılar da eksik değildi. Bir tane ister misiniz?

Talking Heads’in Nashville’deki ilk performansı, barın adı Tootsie’s. Buraya takılanlar azılı bluegrass ve country fanatikleri, punk-rock ve new wave’den tiksiniyorlar. Bir de nasıl saldırganlar, yüksek sesle konuşuyorlar, kavga eder gibi. Bu gürültüyü bastırmak için hayvan gibi abanarak çalmak zorundalar. Vakit geliyor, sunucu kendilerini takdim ediyor:

- “Punk-rock Nashville’e ilk ve muhtemelen son kez geliyor!”

***

Müzik Nasıl İşler bir ders kitabı olarak da görülebilir, nasıl mı? Müzisyenlik konusunda temelsiz ve arsızca iddialarda bulunan bilhassa yeni kuşak heveslilere… Sadece onlar değil, müziği dinlemekle yetinmeyen herkesin en yakındaki kitapçıya giderek şu soruyu sorması lazım:

- “Müzik Nasıl İşler?”


Murat Beşer ([email protected])