Yani hayata dair şeyler, yani hayat.. Seveceğinize inanıyorum. O nedenle bu yazının başlığını ‘müteferrik’ koydum. Müteferrik; dağınık, ayrı ayrı demek.

Müteferrik

Sizlerle ilk defa 13 Ekim 2013 Pazar günü SoL Gazete’deki Boğazlar Meselesi köşesinde buluşmuştuk. O yazının başlığı, Mide de kalp gibi soldadır idi. 34 hafta pazar günleri yemek ve yemek kültürü üzerine yazmıştım. Sonraki süreçte, köşenin ismi ve ilk yazının başlığı bir kitabımın başlığını oluşturmuştu. Kimi zaman da, daha çok tarihsel hatırlatmalar ve polemik yazılarım yayınlanmıştı gazetede.

Büyük usta Nâzım’ın dizeleriyle başlamıştım o yazılara. Yine aynı dizeleri hatırlatmak isterim.

MERHABA ÇOCUKLAR

Nâzım, ne mutlu sana
cân ü gönülden,
ferah ve emin,
«Merhaba,» diyebildin.
Sene 940.
Aylardan temmuz.
Ayın ilk perşembesi günlerden.
Saat : 9.
Mektuplarınıza böyle mufassal tarih atın.
Öyle
bir dünyada yaşıyoruz
                          ki en kalın kitaptan çok yazısı var :
                          ayın, günün ve saatın.
Merhaba, çocuklar.
Bir geniş
          bir büyük «Merhaba» demek,
sonra bitirmeden sözümü
          yüzünüze bakıp gülerek
— kurnaz ve bahtiyar —
          kırpmak gözümü...
Biz ne mükemmel dostlarız ki
                                    kelimesiz ve yazısız
                                                       anlaşırız...
Merhaba, çocuklar,
merhaba cümleten...

* * *

Şimdi tomur tutmuş bir baharda yeniden bir aradayız. Bu defa iki haftada bir pazartesi günleri yazmayı planlıyorum. Vakit bulabilirsem daha sık yazabilirim. 

Yeni yazılarımın; yakın dönem ülke tarihinden kimi kesitler, çileli ömürlerin aylık hesapları üzerinden iktisat ve bir büyük malzeme hareketi olan ‘sanayileşme’, kentler – sokaklar – meydanlar, bir yılı aşkın bir süredir hapsolduğumuz evlerde biriktirdiğimiz sofralara özlem ve o sofralar, gıda – tarım - toprak bağlamında ‘gıdaya saygı’, yeni bir kitap, eski bir şiir veya şarkı veya dans, ‘ver bakalım pati’ dediğimiz evcil dostlarımız, derin laciverte giden ve gidecek olan motorlar, dalgaların köpükleri arasında göz kırpan fosforlular, fırtına kanatlı martılar, kamikaze kırlangıçlar üzerine olsun istiyorum.

Yani hayata dair şeyler, yani hayat.. 

Seveceğinize inanıyorum. O nedenle bu yazının başlığını ‘müteferrik’ koydum. Müteferrik; dağınık, ayrı ayrı demek.

Ama merak buyurmayınız ve emin olunuz ki fazla dağıtmayacağım.

* * *

Aslında dünya ve memleketteki gidişata dair halleri portalımızda kaleme alan usta yazarlarımız var. O ustaların yazdıklarından öğreniyoruz, anlıyoruz… Olanları ve olacakları. Var olsunlar. O nedenle benim pazartesi yazılarım daha serbest vezinde ve fakat zaman zaman da lâl alametler – kurşunî vaziyetlere dokunur türden olmalı diye düşünmekteyim.

İnadına hayat diyerek bu bahar günlerinde hayatı kucaklamalı ve ona dört elle sarılmalı. Sahi sarılmayıp ta ne yapacağız?

Umudu sürekli beslemeli. Hele bizim gibi ‘başka bir dünyanın mümkün olduğunu’ bilenlere umutsuzluk ve karamsarlık yakışmaz. Yakışmamalı da…

Her sabah ‘gün eksilmedi ise pencerenizden’ yeniden yürek dolusu merhaba diyebilmenin bahtiyarlığı. 

Umudu yeşertmek, ne olursa olsun hayata tutunmak ve Engels’in dediği gibi ‘yarınlar için yeniden başlamak’. Ve şartlar ne olursa olsun gülümsemek. Sizlerin de bildiği üzere ‘gülümsemek, tek başına devrimci bir eylemdir’.

O halde haydi…

Birlikte haykırıyor ve boyun eğmiyoruz...

Sağlıkla kalın. Dostluk ve dayanışma ile…