"Unutmayacağız, hatırlayacağız ve öfke duyacağız ki, halkımızı yoksulluğa iten bu düzenden, yoksulluk bitti diye halkımızla dalga geçenlerden hesap soralım."

Müjde! Yoksulluk sona erdi…

14 Mart 2012, açlık çeken ve soğuktan titreyen iki çocuğunu ısıtmak için cebindeki son parasıyla, 6 lirayla oduncuya giden Emine Akçay’ı hatırlıyor musunuz?

O odunlar yanmayınca, saç kurutma makinesiyle çocuklarını ısıtmaya çalışan ve makineyi oğluna bırakıp aramızdan ayrılan Emine’yi…

Sadece 26 yaşındaydı ve AKP, 10 yıldır iktidardaydı…

***

Mart, 2015.

Ailesinin geçimini kestane ve antep fıstığı satarak sağlamaya çalışan 61 yaşındaki Cemil Bozkuş’u hatırlıyor musunuz?

Borçla aldığı fıstıklar ve kestanelerle geçimini sağlamak isterken, belediyeden kurtaramadı yakasını. 61 yaşında, borçlarını ödemek ve ailesini geçindirmek isterken, geriye şu notu bırakarak aramızdan ayrıldı:

“Benim ölüm sebebim zabıtalar. Bir cinayet işlendiği zaman bir ekip almaya gelir, bir tablayı almaya on ekip gelir, bu mu adalet?”

Cemil amca hayatını kaybettiğinde, AKP 13 yıldır iktidardaydı.

***

Kasım 2019, İstanbul’daki dört kardeşi, 'Dikkat siyanür var' yazılı bir uyarı notu bırakarak aramızdan ayrılan Yetişkin ailesini hatırlıyor musunuz?

Hayatları sonlandığında öğrendik hikayelerini. Sayfalarca yazıldı, çizildi.

Bakkala veresiye borçlarının ayrıntılarını, ödenemeyen borçları, icraları, yaşanan büyük yoksulluğu. 

Sonunda aramızdan ayrıldıklarında, tüm ülke bu gündemi konuştuğu sırada, Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ (BEDAŞ) ekipleri eve gelerek, 607,16 liralık elektrik faturasının iki aydır ödenmediği gerekçesiyle elektriklerini kesti, hatırlıyor musunuz?

Bu olay yaşandığında, AKP 17 yıldır iktidardaydı.

***

Hatırlarken de, hatırlatırken de, yazarken de ağır, çok ağır öyküler… Hepsi bu düzenin bizim omuzlarımıza yüklediği hayli ağır yükler.

Peki, neden bu öyküleri yeniden hatırlamak, hatırlatmak gerekti?

AKP iktidarının ve Erdoğan’ın Cumhuriyet’in tasfiyesi sonrası en çok kullandığı sloganlardan birisiydi 'Yeni Türkiye' sloganı.

Özgüveni yerine gelmiş iktidarın, iştahı kabarmış patron sınıfının sloganı olarak benimsendi, onların seviye atlamış düzenini oldukça iyi tarif ediyordu.

‘Eski’den kalan, eser miktarda da olsa devletçilikten, cumhuriyetçilikten, laiklikten, halkçılıktan kurtulmak için ‘yeni’ye ihtiyaçları vardı, kurdular.

İşte bu ‘yeni’nin lideri Erdoğan, önceki gün Ahlat’ta yapılan törende, ‘Yeni Türkiye’nin başarılarını anlatırken, “yokluk ve yoksullukların olduğu o eski günler artık bir daha gelmemek üzere tamamen geride kalmıştır” diyebildi.

Yukarıdaki bu öyküleri hatırlatmak istememizin nedeni, gözümüzün içine baka baka sarf edilen bu sözler oldu…

Dahası var, çok daha fazlası ama ağır, yazmak da ağır, hatırlamak da ağır, hatırlatmak da…

Unutmayacağız ve mutlaka hesap soracağız demek zorundayız!

Bu ‘Yeni Türkiye’nin son 10 yılda 695 çocuk işçinin katili olduğunu da,

“Onlar giderse ne yaparız” diye hayıflandıkları göçmen işçilerden, ucuz iş gücünden vazgeçmeyen patronların, kaçak bir maden ocağında çalıştırıp, burada iş cinayeti sonucu ölen Vezir Mohammad Nourtani’yi, ormanlık bir alana götürüp üzerine benzin döküp yaktığını da,

Ülkede Koç’u, Sabancısı, Rönesans’ı, Yıldız Holding’i, Anadolu Holding’i eşsiz servetler biriktirip kâr rekorları kırarken tüm bunları yaşadığımızı, açlık sınırının 20 bin, yoksulluk sınırının 65 bin liraya dayandığı ülkemizde milyonlarca emekliye ölüm sınırında 12 bin 500 liralık bir maaş verildiğini, milyonların 17 bin liralık asgari ücretle açlığa itildiğini de unutmayacağız.

Unutmayacağız, hatırlayacağız ve öfke duyacağız ki, halkımızı yoksulluğa iten bu düzenden, yoksulluk bitti diye halkımızla dalga geçenlerden hesap soralım.

Evet, soracak bir hesabımız var, listenin daha da kabarmasına müsade etmeden, Emine için, Cemil amca için mücadeleyi büyütmekten, patronların düzenini başlarına yıkmaktan başka bir çıkışımız yok.