Selçuk’un pandemi sürecindeki icraatlarını, boş ve nahoş sözcükleriyle özetlemek mümkün. Bu süreçte bakan olarak kendi başına karar alamadığı, tutum ve davranışlarını Reis’e endekslediği görülüyor.

Milli eğitim bakanı!

Temmuz 2018’de bu yana bakanlık yapan Selçuk, hababam konuşuyor. Onu dinleyenler, ilk anda konuşmalarını hoş buluyor. Onun bakan olarak uygulamalarından haberdar olanlar ise, genelde konuşmalarının boş olduğunu görüyor. Arada bir de, nahoş şeyler yapıyor, “Öğretmen maaşları devlete yük oluyor” söyleminde olduğu gibi nahoş şeyler de söylüyor.

Selçuk, Talim ve Terbiye Kurulu başkanı olarak 2005’de yeni ilkokul müfredatını gündeme getirdiğinde, köy enstitülerini aklına bile getirmiyor. Selçuk bakan olarak 17 Nisan 2020’de yaptığı paylaşımda, “Yaparak, yaşayarak güçlüklerle başa çıkmayı öğreten bir eğitim anlayışı sunan Köy Enstitüsü modeli her türlü siyasi tartışmanın dışında, ortaya koyduğu pedagojik yaklaşımla iz bırakmıştır” diyor. “Kuruluşunun 80. yılında emeği geçenlere rahmet ve minnetle…” anıyor. Bu paylaşım üzerine, Selçuk bakan yapıldıktan sonra bakanlık müsteşarlığından alınıp Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörü yapılmış olan Yusuf Tekin, “Her yıl 17 Nisan geldiğinde, tepeden inmeci modernleştiricilerde Köy Enstitüsü sevdasını dillendirme modası ortaya çıkıyor” eleştirisini yapıyor. AKP’nin arka bahçesi gibi çalışan Eğitim-Bir-Sen’in başkanı da, “Köy Enstitüleri’ni göklere çıkarmak, methiyeler dizmek ve aşırı minnet duymak gibi bir ezikliğimiz olmadı/olmayacak” diyor. 2020’de bu eleştirileri alan Selçuk’un, 17 Nisan 2021’de herhangi bir paylaşımda bulunmaması hem nahoş oluyor hem de 2020 paylaşımının boş ve göstermelik olduğunu kanıtlıyor. 

Selçuk’un pandemi sürecindeki icraatlarını da, boş ve nahoş sözcükleriyle özetlemek mümkün oluyor. Bu süreçte bakan olarak kendi başına karar alamadığı, tutum ve davranışlarını Reis’e endekslediği görülüyor. 2012 yılında tantanayla başlatılmış olan FATİH projesinin tablet dağıtımı ve benzeri hedeflerinde sınıfta kaldığı görüldüğü gibi, bir yılı aşan pandemi sürecinde de, öğrencilerin uzaktan eğitimi ve de yüz-yüze eğitimi konusunda Selçuk’un da sınıfta kaldığı görülüyor. Birgün’den 15 Mart 2021 tarihli M. M. Bildircin’in haberlerine göre, 18.241.881 örgün eğitim öğrencisinden, 4 milyon 360 bin öğrencinin uzaktan eğitim süreçlerinde Eğitim Bilişim Ağı’na (EBA) giriş yapamadığı anlaşılıyor. EBA’ya giriş yapabilen öğrencilerin ancak yüzde 10’u tabletten giriş yapabilmişken, bilgisayarla girişim yapanlar yüzde 30’ve cep telefonuyla bağlananlar da yüzde 60’ı buluyor. 2,6 milyon öğrencinin internet erişimi olmadığı anlaşılıyor. Uzaktan eğitimde sınıfta kalan bakan, yüz-yüze eğitimde de sınıf geçemiyor. Neredeyse iki-üç günde bir karar değiştiriyor. Yüz-yüze eğitim konusunda da yapılacak sınavlar konusunda da, bir öyle bir böyle söylemleri devam edip gidiyor. Yüz-yüze eğitimin sağlıklı ve güven içinde yapılması için gerekli önlemleri alamadığından, kaç öğrencinin virüse yakalandığı tam olarak bilinmese de onlarca öğretmenin öldüğü biliniyor.  

Selçuk’un, anneler gününde, pandemi sürecinde çeşitli zorluklarla mücadele eden annelere, “Verdiğiniz destek, gösterdiğiniz çaba, gayret ve ilgi için; sevginiz, iyiliğiniz, dostluğunuz için çok teşekkür ederiz” demesi kulağa hoş geliyor. Ancak pandemi sürecinde yaşadıkları sıkıntıların temel nedeninin bakanın karar ve uygulamalarından kaynaklandığının ayrımında olan anneler için bu söylem boş ve de hatta nahoş oluyor. Bakanın gericilerin tepkisi üzerine toplumsal cinsiyet eşitliği projesinden vazgeçtiğini; çocuk istismarı, çocuk evlilikleri, çocuk anneler, kadın cinayetleri, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, kız çocukların daha okulöncesinde türbana sokulması, …konularını görmezden geldiğini bilenler için ise, Selçuk kadınlarla ilgili ne söylese nahoş buluyor.

Seçmeli ders tercihlerinin 4-22 Ocak 2021 tarihleri arasında yapılacağının açıklanması üzerine, il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri, okul yöneticileri ile bazı gerici kuruluşlar, öğrencileri din derslerini seçmek zorunda bırakmak için her türlü çabayı harcıyor. Emekli amirallerin bildirisi üzerine anında “Ülkemizde halen vesayetin telaffuz ediliyor olması demokrasi adına utanç verici. Millet egemenliği ortak bildirimiz, ortak gücümüzdür” diyerek tepki gösteren Selçuk’un, seçmeli din dersi konusunda yaşananlar karşısında sessiz kalması da nahoş oluyor. 

Nagehan Alçı, 11 Ocak yazısında, uzaktan eğitimle ilişkili olarak “Öğretmenler rahata alıştı” diyor. Selçuk’un ona cevaben, “Uzaktan eğitimde öğretmenlik yapmak, yüz yüze eğitimdekinden çok daha zor ve yıpratıcı. Meslektaşlarımın çok yorulduğunu biliyorum” demesi hoş oluyor. Ancak aynı Selçuk’un Nisan ayında, eğitim çalışanlarının yüzde 81'inin yoksulluk sınırının altında olduğu ve yüzde 32'sinin ek iş yaptığı bir dönemde, yüz yüze ya da uzaktan eğitimde öğrenciler derse katılım sağlamazsa öğretmenlere ek ders ücreti ödememe kararı alması, nahoş oluyor. 

Bir muhalif milletvekili, bakanlığın 10, 11, 12 mayıs tarihlerinde okullarda uzaktan eğitime ara verileceğini açıklamasına karşın, Selçuk’un kendi okullarında uzaktan eğitime devam edildiğini açıklıyor. 

Selçuk’un nahoşlukta sınır tanımadığı anlaşılıyor. 

[email protected]