'Laiklik hassasiyeti gösterenlere “sosyolojik gerçekliğin” dikkate alınması gerektiği hatırlatılıyor örneğin. Emperyalizm, kamuculuk gibi fantezilerden şimdilik uzak durulması öğütleniyor.'

Millet İttifakı eliyle AKP'den kurtulmak

Millet ittifakı, CHP ile AKP ve MHP’den kopan parçaların ve dinci gericiliğin günümüzdeki türevi Saadet Partisi’nin oluşturduğu amorf bir yapı. Yumuşak dokulu zeminde siyaset yapıyorlar. Ve iktidar fırsatı verilirse ülke sorunlarını çözeceklerine söz veriyorlar.

İşimiz kolay: Bize sadece gösterecekleri adaylara oy verip, erken ya da zamanında yapılacak seçimde kazanmalarını sağlamak düşüyor. Milletçe ekranlara kilitlendik. Adaylarının kim olacağını ölesiye merak ediyoruz; heyecanla yeni seçim anketlerini bekliyoruz. AKP’nin oyları düştükçe umutlanıyoruz. Oy oranının azalmasına yol açacağını düşündüğümüz davranışlara/eleştirilere kızıyoruz.

Laiklik hassasiyeti gösterenlere “sosyolojik gerçekliğin” dikkate alınması gerektiği hatırlatılıyor örneğin. Emperyalizm, kamuculuk gibi fantezilerden şimdilik uzak durulması öğütleniyor.

Ülkenin bu günlere gelmesinde Millet İttifakı’nı oluşturan bileşenlerin baskın payı olduğunu nedense unuttuk. Temel soruları sormak aklımıza bile gelmiyor.

Millet İttifakı’nın yol haritasını gören oldu mu? Ülke sorunlarından ne anlıyorlar? Planları projeleri var mı? Varsa ne yazıyor? İttifak oluşturmalarının amacını, nasıl bir Türkiye vaat ettiklerini kim biliyor? Vizyon ve misyonlarını neden açıklamazlar? Neden siyasi mücadelelerini sadece AKP’den, “tek adam rejiminden”, Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak; ülkeyi yolsuzluktan ve acemi yöneticilerden kurtarmak üzerine kurdular?

Bizler AKP’den kurtulma düşleri kurarken patronlar malı götürüyor.

Oylarımızı önceleri, “sosyal demokrat” CHP’de birleştirmemiz istenirdi. Her seçimde şu sözleri işitirdik; “…bu kez durum çok vahim, aman oyları bölmeyelim, bir an önce (…) partisinden kurtulmalıyız.” AP’ye, DYP’ye, ANAP’a karşı oylarımızı birleştiriyorduk ama nedense bir türlü kurtulamıyorduk. Üstelik her seçimde durum daha vahim hale geliyordu.

Her şeye karşın güzel günlermiş. Hiç olmazsa “solumsu” bir ortam oluşuyordu.

Bu kez durum, öncekilerden çok daha vahim: Sağın karşısında daha munis olacağı varsayılan bir sağ var. İktidar olmalarını sağlayacağız ve mücadelemizi sürdürecek kanallar açmasını bekleyeceğiz.

Seçimleri beklemekten mücadele pratiğimizi yitirdiğimiz anlaşılıyor. Gücümüzü unutmuşuz.

Önceliğimiz Tayyip Erdoğan’dan, AKP’den kurtulmak olmasın mı? Olsun elbet. Türkiye Komünist Partisi ,Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesine katkı vermeyeceğini aylar öncesinde açıkladı. AKP’den bir an önce kurtulmalıyız; kirlendi, yoruldu, frenleri boşaldı, güvenilirliğini yitirdi. Ülkeye çok pahalıya mal oluyor. Siyasi ömrünü baskılarla, terörle, sansürle uzatmaya çalışıyor.

Şu gerçeği aklımızdan çıkarmasak iyi olur: Tayyip Erdoğan’ın üzerinde çok fazla güç ve yetki biriktirildi. Dönemlerinin bitmekte olduğunun bilincinde olan ve çoğu yolsuzlukla anılan kadroları, panikle neler yapar bilemeyiz. Dövizle oynuyorlar; her gün milyonlarca m² kamu taşınmazı satıyorlar; maden ruhsatları, RES, HES, JES izinleri veriyorlar; vakıflarına büyük tutarlarda taşınmaz tahsis ediyor, bağışlar yapıyorlar; gelecekte ülkeye milyarlarca liraya mal olacak sermaye teşvikleri veriyorlar.

Seçimi beklerken bütün bunlara karşı önlemler geliştirsek iyi olur.

6 ve 13 Aralık 2013 tarihlerinde soL Portal’da “AKP’den CHP eliyle kurtulmak” başlıklı iki yazım yayımlanmıştı. 6 Aralık 2013 günlü yazımdan bir alıntıyla bitireyim:

“Günümüzde ne AP, ne onun ardılı DYP, ne de ANAP var. İşlevlerini bitirdiler ve tarihe gömüldüler. Şimdi onların külleri üzerinde doğan AKP gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu seçimde yine durum çok vahim olduğuna göre oyları birleştirmemiz hiç işe yaramamış. Artık, biz talep etmeliyiz; “Bu sefer durum çok vahim. Sayenizde ülke de, adalet de, laiklik de, elden gitti. Oylarımızı sakın bölmeyin .”

Beklenen günlerin özlemiyle…