Psikoloji bölümleri her yıl toplamda yaklaşık 7-8 bin kadar öğrenci mezun ediyor. Ve her geçen gün sayısı artan apartmandan bozma üniversitelerle bu sayı katlanmaya devam ediyor.

#MeslekYasamızYok

Ülkemizdeki köklü üniversitelerden birinin psikoloji bölümünden Haziran ayında mezun oldum. Henüz öğrenci iken gelecek kaygısı yaşamaya başlasam da o gün hiç gelmeyecekmiş gibi öteliyordum korkutucu düşünceleri. Şimdi onunla burun buruna yaşıyorum. Geldi çattı o günler! Henüz mesleğimi yapamıyor olmanın kaygısını, üzüntüsünü, kızgınlığını yaşıyorum. Yalnız değilim, biliyorum ama bu içimi ferahlatmıyor, içime sinmiyor; yalnızca daha da öfkeleniyorum, bunu kabullenmek zorunda bırakıldığımız için. 

Pandemi dolayısıyla iş bulmak gittikçe zorlaşıyor. Meslek yasası tartışması hakkındaki düşüncelerimi, mesleğimi icra edebileceğim bir iş aradığım şu günlerde ifade etmek, yasa talebinin eksikliklerini kendimce yazmak istedim.

Psikoloji bölümleri her yıl toplamda yaklaşık 7-8 bin kadar öğrenci mezun ediyor. Ve her geçen gün sayısı artan apartmandan bozma üniversitelerle bu sayı katlanmaya devam ediyor. Türk Psikologlar Derneği bu soruna, koşullarının el verdiği ölçüde, akreditasyon uygulamasıyla çözüm üretmeye çalışsa da mezun öğrencilerin sayısı artmaya ve verilen eğitim her geçen gün niteliksizleşmeye devam ediyor. 

Benim mezun olduğum üniversite akredite bir programa sahip olsa da piyasa akreditasyonu pek de tanımıyor. Ucuz iş gücü olmayı kabul edip etmediğimize bakıyor. Neden mi? Ara ara girip baktığım iş ilanlarından birini anlatmak açıklayıcı olacaktır. 

İlan bir özel eğitim kurumunun ilanı. Kurum cumartesi pazar çalışıp pazartesi izinli olmayı kabul eden 9.30-19.30 arası 10 saatlik mesai yapacak ücretli köleler arıyor. Tabi ki başvurmadım. İş mi beğenmiyorum sizce? 

Devam edeyim. Sağlık Bakanı geçtiğimiz günlerde 12 bin sağlık personeli alınacağını açıkladı. Bunlardan yalnızca 100 küsür tanesi psikolog, Adalet Bakanlığı’nın ilanında da saydım, 144 kişilik alım yapacaklarını belirtmişler. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da açıklamış, o da 100 küsür personel alacağını ilan etmiş. Yani toplayınca taş çatlasın 500 oluyor. Eee geriye kalan 6.500-7.500 kişi ne olacak? Bir yıl önceki ve ondan da önceki mezunlar? Yüksek lisans programlarıyla, geçici işlerle, stajlarla ya da kötü çalışma koşulları ile idare etmemizi istiyorlar. Bir gün sıra mutlaka bize de gelir! 

İnsan öfkelenmeden edemiyor hakikaten.

Evvelsi akşam Türk Psikologlar Derneği bir hashtag çalışması yürüttü: #MeslekYasamızYok. 

Yazın belki denk gelmişsinizdir. Psikoloji bölümünün açık öğretime alınması gündem olmuştu. Dönem dönem ısıtılarak psikologların önüne sunulur bu gündem, yine öyle zamanlardan biriydi.

Cumhurbaşkanı danışmanlarıyla, milletvekilleriyle iletişim kurularak; sivil toplum kuruluşları ve kamuoyunun desteğiyle durdurma talebinin görünür olması için her akşam Twitter’da hashtag çalışması yürütüldü, bu sürece tepki gösterildi ve en sonunda karardan geri adım atıldı. Ardından TPD meslek yasası için de kısa sürede adım atacağını açıklamıştı. 

Öncelikle ruh sağlığı alanı sınırların belirsizliği dolayısıyla tahrif edilmeye, sahte psikologlar tarafından işgal edilmeye fazlasıyla açık bir alan. Meslek yasası alandaki psödo psikologların önlenmesi, ruh sağlığının sınırlarının belirlenmesi ve korunması adına önemli bir talep olsa da maalesef yeterli değil. 

Verilen hizmet piyasalaşmış durumda, yalnızca parayı verenin düdüğü çaldığı bir biçimde yürütülüyor. Bu sebeple kurulu düzenin sınırları içinden meslek yasasının sınırlarını tarif etmek binlerce işsiz psikolog için çözüm oluşturmamaktadır. Meslek yasası önemli bir kazanım olmakla birlikte piyasalaşma her alanda olduğu gibi ruh sağlığı alanında da istihdam problemini tetiklemektedir. 

Yani piyasacılığı karşımıza almadan, toplumcu/herkes için eşit ve adil ruh sağlığı hizmeti hakkını savunmadan, devletin bu bölümden mezun bütün öğrencilere istihdam alanı sağlamasını ve ruh sağlığı hizmetlerini yaygınlaştırmasını talep etmeden gerçek bir çözüm mümkün değildir. 

Fakat işsizlikten, ucuz iş gücünden, hastalıktan beslenen bu düzende bunlar karşılanamaz. 

Düşünsenize bir özel üniversite sattığı sertifikalardan adeta vurgun yapıyor, hayal etmesi güç paralar elde ediyorsa; bir psikolog alan deneyimini çoktan kâr kapısına dönüştürmüşse; piyasadaki bölüşümün adil pay edilmesinden daha çok belirleyicinin piyasa olmadığı bir toplumsal düzene ihtiyacımız var demektir. 

Yürütülen çalışmada herkes meselenin bir halk sağlığı meselesi olduğunun farkında. Ancak yasaların düzenleyicileri, taleplerin yönlendirildiği kurumlar kararlarını halk sağlığını gözeterek vermiyor. Kastım yalnızca AKP iktidarı değil. Meslek yasası talebini piyasa karşıtı bir dille yükseltmeyen her türlü liberal kişi veya kurum bunun parçasıdır. 

Bu sebeple meslek yasası talebi eşit, adil, kamucu bir anlayışın hakim olduğu bir düzen talebiyle buluşmalı.