'Geçen hafta Maarif Vakfı kaynakları bilmecesini yazmıştım. Hukukunu ekleyelim, tablo biraz daha netleşsin…'

Maarif Vakfı hukuku

Geçen hafta Maarif Vakfı kaynakları bilmecesini yazmıştım. Hukukunu ekleyelim, tablo biraz daha netleşsin…

Türkiye Maarif Vakfı, 2016 yılının Haziran ayında 6721 sayılı yasayla kuruldu. Kamu deseniz değil, özele de benzemiyor. Ülkeyi yöneten siyasi kadrolara, kurallardan arındırılmış ortamlarda iş görebilmelerini sağlamak üzere kurulan örgütlerden biri.

Varlık Fonu kadar büyük olmasa da 67 ülkede faaliyet gösteren; 50 bin öğrencisi, 427 eğitim kurumu, 44 öğrenci yurdu, 7.500 dolayında çalışanı olan bir yapıdan söz ediyoruz. Varlıklarının tutarını bir avuç bürokrat ve Tayyip Erdoğan’dan başkası bilmiyor. Onlar da sır gibi saklıyorlar.

Vakfın Merkezi İstanbul. Mütevellisinde üst düzey bürokratlar, akademisyenler var. Denetçilerini de onlar seçiyor. Vakıf hakkında Türkiye Cumhuriyeti yasaları uygulanmıyor. Vergi, resim, harç vb yükümlülüklerden bağışık tutuluyorlar. Bağış yapanlara vergi matrahından indirme hakkı tanınıyor, daha az vergi ödüyorlar.

Yurt dışında okul öncesinden üniversiteye değin her türlü eğitim faaliyetiyle görevlendirilen Vakıf, yurt, sosyal tesis işletiyor; iktisadi işletme ve sermaye şirketi kurabiliyor, satın alabiliyor, ortak olabiliyor.

Ve değirmenin suyunun nereden geldiğini bilemiyoruz.

“15 Temmuz 2016 hain darbe teşebbüsünden” sadece bir ay önce kurulan vakfın hedefinde “FETÖ iltisaklı” okullar var. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Şubat 2020’de şöyle bir cümle kurmuştu; “bu okullar milletimizin gasp edilmiş mallarıdır ve Maarif Vakfımıza devredilmesi için diplomatik mücadelemizi sürdüreceğiz.” Başkaca bir açıklama yapmadığı için kimlerin ne hakla ve ne tür yetkiler kullanarak milletimizin mallarını gasp ettiklerini öğrenemedik. Gün olur onu da öğreniriz.

Vakıf başkanı geçenlerde, Asya ve Afrika ülkelerinden 234 okul devir aldıklarını söyledi. Başta ABD ve Almanya olmak üzere Batı’da isteklerinin karşılık görmediği anlaşılıyor. ABD’de yaklaşık 200 FETÖ okulu varmış hiç birini alamamışlar. Almanya’daki okullar için garip söylentiler dolaşıyor. Gerçek kimliği bilinmeyen kişiler satın alıyorlarmış. Satın alanların FETÖ’nün gizli kasaları olduğunu düşünenler var.

Türk Medeni Yasasına göre kurulan vakıflar, özel hukuk kişisi sayılıyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü, amaca uygunluk ve harcamaları yönünden denetliyor. Devletle başka ilişkisi yok.

Maarif Vakfı öyle değil; Tük Medeni Yasasına göre kurulmuş olmakla birlikte devletin himayesinde olmanın keyfini sürüyor. Milli Eğitim Bakanı konuşmalarında “onlar yurt dışındaki elimiz kolumuz Türkiye’nin eğitim alanındaki bayrak taşıyıcısı, küresel markası olarak konumlandırıyoruz” gibi sözlerle övüyor ve hiçbir desteği, yardımı esirgemeyeceklerini vurguluyor. Vakıf başkanı, “etkin bir kamu diplomasisi aktörü” olduğunu söylüyor. Mütevellisi ile Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerine Türkiye’nin resmi misyon temsilcisi muamelesi yapılıyor; diplomatik pasaport veriliyor. Çalışanları da yabancı ülkelerde görevlendirilen kamu personeline verilen, diplomatik pasaport haklarından yararlandırılıyor. Bütçeden ve çeşitli kurumlardan CB kararıyla paralar aktarılıyor. Milli Eğitim Bakanlığının uygun gördüğü yurt dışındaki kamu taşınmazları bedelsiz olarak devredilebiliyor.

Vakfın kuruluş yasasında Eğitim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) yasasını boşa çıkaran düzenlemeler dikkat çekiyor. Eğitim etkinliğinin, yabancılarla ortak olunacak, şirketler aracılığıyla yapılması öngörülüyor.

Üçüncü Maddesinde “Eğitim kurumlarında eğitmenlik, okutmanlık, danışmanlık ve akademisyenlik gibi görevleri üslenecek kadroları yetiştirmek amacıyla eğitim tesisleri kurmak…” sözleriyle tanımlanan görevler verilmiş. Bu tür tesislerde eğitim alanların gelecekte akredite sorunlarıyla karşılaşacak olmalarını bir yana bırakalım: Eğitim Birliği Yasası, yurt içinde ve dışında Milli Eğitim Bakanlığına alternatif olacak eğitim verdirilmesini yasaklıyor.

Türkiye Maarif Vakfının böyle bir hukuku var. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin anayasaya uygunluk denetiminden tam not aldı. CHP 2016 yılında yasanın 11 kuralının Anayasaya aykırılığı iddiasıyla AYM’ne başvurmuştu. AYM 6.12.2018 günlü K:2018 sayılı kararıyla hepsini Anayasaya uygun buldu.

İki kuralın iptal isteği, “daha sonra değiştirildiği için konusuz kaldı” gerekçesiyle reddedildi.

Yurt dışındaki kamu varlıkları Milli Eğitim Bakanlığının isteği üzerine Bakanlar Kurulunca Vakfa devredilebilir kuralı, 2017 Anayasa değişikliğine uyum sağlanması amacıyla Cumhurbaşkanı olarak değiştirilmişti. Maarif Vakfı okullarının olduğu şehirlerde “Maarif Vakfı olan şehirlerde başka kamu kurum ve kuruluşları aynı amaçla başka birimler oluşturamaz” kuralı ise yumuşatılmış; Milli Eğitim Bakanlığının izniyle açılabilmesine olanak tanınmıştı.

Böyle basit değişiklikler, anayasaya aykırılık savının görüşülmesine engel oluşturdu.

Maarif Vakfı yöneticilerine başka vakıf yöneticilerinden esirgenen diplomatik pasaport hakkının tanınması anayasanın eşitlik ilkesine aykırı bulunmadı. Gerekçede özetle şunlar söyleniyor: “Vakıf, yurt dışında insanlığın ortak birikim ve değerlerini esas alarak örgün ve yaygın eğitim hizmetleri vermek ve geliştirmek amacıyla kurulmuştur. Bu hizmetin görülebilmesi için diplomatik pasaport gerekir.”

Tevhid-i Tedrisat Yasasına aykırılık savını da özetle şöyle savuşturdular: Anayasayla Devrim Yasalarına diğerlerinden farklı güvence tanınmıştır. Ancak bu durum onlara anayasa gücü ve değeri kazandırmaz. Anayasaya aykırılık denetimine esas alınmaları olanaksızdır…

Yazacak çok şey var daha. Ancak sabrınızı zorlamayalım.