Birden avazı çıktığı kadar bağıran başka bir amcaya yöneliyoruz: Batırdınız beni, 35 yıllık esnafım, etim ne budum ne ki şu günlerde bile vergi yüzünden icralık yapıyorsunuz.

Kutsal kazanç…

Vergi dairesinin önündeyim. Söz verdikleri halde ötelemeyip işleme koydukları borcu kapatmak için bekleşiyorum. 

Onlarca yurttaş sessiz bir gerginlik içinde. Yüzlerdeki maske düşürüldükleri durumu gizleyemiyor. 

Elindeki evraklar üzerinden söylenmedik söz bırakmayan genç ile karşısındaki orta yaşlı yurttaş arasında vergi kutsallığı tartışılırken birden avazı çıktığı kadar bağıran başka bir amcaya yöneliyoruz.

- Batırdınız beni, 35 yıllık esnafım, etim ne budum ne ki şu günlerde bile vergi yüzünden icralık yapıyorsunuz.

Ödeyebildiğimi şimdiye kadar ödemişim işte. İcra ne demek icra?

Bir yandan af çıktı gel yapılandır diyor öte yandan icra işlemlerini iptal etmiyorsunuz, bankadaki 75 liramı bile çekemiyorum, bu adalet mi?

Ses gerginlikten ağlamaklı hale dönüştükçe amcanın çevresindeki kalabalık çoklaşıyor.

- Kaç lira amca vermen gereken?

- İcra yapamazlar meraklanma?

- Taksitlendirmişim, iki taksiti ödeyemeyince taksitlendirmeyi iptal edip hepsini işleme koymuşlar. El insaf kardeşim el insaf. Şimdi yeniden taksitlendirme yapıyorlar, her şey sil baştan, şu ilk taksiti ne bugün ödeyebilirim ne yarın ne daha sonra bittim ben.

Elinden evrakları alıp elimi cebime atıyorum, amca bankın üstüne yığılıp kalıyor, birileri su veriyor. Amcanın evrakı elden ele dolaşıyor, rakamı her gören elini cebine atıyor, para toparlanamıyor, açığı tamamlamak için dışardaki bankamatiğe koşturuyorum. Döndüğümde amcanın başındaki kalabalığın daha da çoğaldığını görüyorum.

- Nalburum ben, hepinize olan borcumu öderim, ne olur yazın telefonlarınızı şu kâğıdın arkasına. 

- Gerek yok amca çözüldü işte.

- Hem bugün sana yarın bize.

- Sen üzülme amca. Seni, beni, buradaki tüm insanları bu duruma düşürenler utansın. Kendi yandaşlarının milyarlarca vergi borcunu silenler utansın.

- Onlar utanmaz, boşuna nefesinizi tüketmeyin. Görmüyor musunuz her gün iflas eden yok, işsizlik yok, vatandaşın keyfi yerinde diye açıklamalar yapıyorlar.

- Ölelim istiyorlar, ölelim de kurtulalım, bu yaşıma geldim bu ülkede böyle idare görmedim.

- Virüsü bahane edip üstümüze kusuyorlar, sanki virüsten önce her şey iyiymiş gibi, kırılıyordu ülke şimdi sayelerinde bin beter oldu.

- Bunlar kendilerine Müslüman.

- Konuşturma beni delikanlı, bunlar Müslümansa ben değilim.

Amca eline tutuşturulan para ve evrakla içeri giriyor, 15 dakika sonra çıkıyor. Yüzünde acı bir gülümseme, tokalaşıyoruz.

- Seni tanıyorum ben beyim, benim büyük çocuk izliyor seni. Niye yalan söyleyeyim ben hiç senin gibi düşünmedim olup biteni. Ama şimdi bu yaptığını görünce.

- Benim yaptığım bir şey yok. Ne yapıldıysa burada senin gibi benim gibi mağdur edilmiş insanlar birlikte yaptık. Bu günler kara günler. Geçer, geçmeli, siz üzülmeyin yeter ama delikanlının söylediklerini unutmayın. Size, bize bu zulmü reva görenler saltanat içinde yaşıyor, kendilerine yapışık ciğeri beş para etmez bir avuç haramzadenin vergi borçlarını siliyorlar ve her ihaleyi yine onlara veriyorlar. Bak vergi rekortmenleri listesine o çetelerden herhangi birinin adını bulamazsın. Biz bu durumdaysak sebeplerinden biri de bu.

- Allah verir onların belalarını.

- Vermiyor amcam vermiyor, her şeyi Allah’a havale etmek meseleyi asla çözmüyor. 

Zengin dediğin daha zengin, yoksul dediğin yoksulluktan bin beter durumda. İnancına saygım var ama gerçek tam tersi.

Bakışıyoruz, delikanlı yanaşıyor yanımıza.

- Bin yıldır vergi kutsal diye diye milletin canına ot tıkıyorlar. Şu an vergiden başka hiçbir geliri olmayan bir sistem var ülkede. Ah amcam ah. Yakındır namaz kıldığın cami için, nefes aldığın hava içinde vergi alırlarsa şaşma.

- Yok canım o kadar da değil... Ya havalarını alırlar ya da canlarımızı.

Gülüşüyoruz. Yağmur başladı, bir sarman kedi yeni park etmiş arabanın altına kaçtı. Yolun karşısında bir dolmuş durdu, amca koşuşturdu, el sallaştık.

Döndüm vergi dairesine doğru, kapısının üstünde “Vergilendirilmiş Kazanç Kutsaldır” yazıyor.