"9 Eylül’de, kurtuluşla, tarihte onurlu bir sayfa açıldı. İzmir’in kurtuluşu, Türkiye’nin kurtuluşudur çünkü... Kurtuluş gününü yok sayan, 'keşke Yunan kazansaydı' diyenler, emperyalizmin uşağıdır."

Kurtuluşun anlamı!..

Bugün İzmir’in kurtuluş, CHP’nin kuruluş yıldönümü.

Anlamı ne?

Soru, her iki olgu açısından da tarihsel gerçekliği, bugünkü değeri ve geleceğe ilişkin yansımalarıyla önemlidir.

Çünkü, Cumhuriyet tarihi boyunca bir ülkenin toplumsal yaşamını tepeden tırnağa belirlemiştir. Daha da önemlisi gelecekteki tasarımların da mihenk taşı niteliğindedir.

Bugünkü açıdan bazı çevreler ve güçlerce dönüştürülmeleri, içleri boşaltılıp önemsizleştirilmeye çalışılması, erozyona uğratılması ayrı bir konudur.

Mesele ne bir kentin kurtulması ne de bir siyasi partinin tek başına varlığıdır.

Neden?

Nasıl ki 15 Mayıs, salt bir kentin işgali anlamını taşımıyorsa, 9 Eylül’ün çerçevesi de İzmir’le sınırlanamaz.

Eski Meclis başkanı , siyasal islamcı AKP’li İsmail Kahraman kentlerin kurtuluş gününe karşı çıktı ya geçenlerde, utanmadan,

Oysa,

15 Mayıs işgali, emperyalizmin Anadolu’yu paylaşım planıdır.

9 Eylül ise salt İzmir’in değil, bir ulusun kurtuluşu, bir ülkenin doğuşu, emperyalizmin bozgunu ve yeryüzünde ulusal kurtuluş mücadelelerinin başlama vuruşudur.

Bir yanıyla İzmir Türkiye, Türkiye İzmir’dir...

***

Kurtuluşun yıldönümünde anımsayalım...

İzmir’i salt Yunanlılar işgal etmedi.

Onlar, maşadır en çok.

Asıl işgal kararı, küresel güçlerindir.

Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle birlikte tarihsel gerçekler çarpıtılmış, gizlenmiş, adeta yok sayılmıştır...

Bakınız... Paris, 2 Mayıs... İzmir işgalinin gizli pazarlığı...

Masada Yüksek Konsey’in üç üyesi. İngiliz Başbakanı Loyd George, Fransız Başbakanı Clemenceau ve Amerika Başkanı Wilson.

İlk teklif, İngiliz Başbakanı’ndan geliyor:

“Anadolu işgali başlasın, İzmir Yunanlılara verilsin...”

Anlaşırlar...

***

Gemilere bindirildi Yunan askeri, Atina'dan, Pire'den İzmir'e doğru. 

Komünistler bildiri dağıttılar limanda askerlere:

“Emperyalistlerin uşaklığını yapma, Anadolu'ya gitme kardeşini öldürme...”

Aynı bildirileri, İzmir'e doğru yola çıkmış Yunan gemilerindeki partili bazı komünist askerler de dağıttı. 

Yakalandılar... 

Daha yolda, güvertelerde, kurulan darağaçlarında idam edildiler gepe genç. 

“Eğitim zaiyatı” dediler asılanlara, sonradan...

***

15 Mayıs... Körfezde Amerikan, İngiliz, Fransız ve Yunan gemileri.

Yunan Efsun Alayı, sabah saatlerinde Kordon’da.

İstiklal Harbi Gazetesi’nin 15 Mayıs tarihli sayısındaki haberlere bakalım:

“İzmir Valisi İzzet, işgal haberlerini tekzip ediyor... Vali ‘bazı kötü niyetliler, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edileceği tarzında şayialar çıkarmışlardır, tekzip olunur’ dedi.”

Aynı gazetenin 1. sayfası:

“Halk sessiz ve üzgün seyretti... İzmir dün işgal edildi...

Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa’nın mukavemet edilmemesi emri yüzünden Türk kuvvetleri kışlalarına çekildi...

Harbiye Nazırı Şakir Paşa, ‘Bu gibi şaiyalara ehemmiyet vermeyin’ dedi...”

***

Bu işbirlikçi yaklaşımların günümüzdeki benzerleri, izleri hangi çağrışımları akla getiriyor acaba?

Nâzım’ın Kuvayi Milliye Destanı’nda 9 Eylül 1922 İzmir’in kurtuluşunun öyküsüne, yeniden bakmalı.

9 Eylül’de Kuvayi Milliye bilinci, emperyalistlere o güne değin yaşamadıkları tarihsel bir ders verdi.

Ne yazık bugün Türkiye, o dersi unutmuş; siyasi yapısıyla, yönetimiyle, ekonomisiyle küresel güçlerin boyunduruğundadır.

Kuruluş yıldönümünde CHP’ye gelince...

Küresel güçlerin devşirmeleri ve dervişlerinden medet umulamaz. Cumhuriyet gibi CHP’nin de kuruluş ilkeleri değiştirilmiş, kısmen dönüşmüştür.

Tabanı farklı olsa da yönetim yapılanmasına yansıdığı gibi, partinin mayasındaki anti emperyalist anlayış ve Kuvayi Milliye bilinci hangi ölçüde kalmıştır, tartışmalıdır.

.***

Bu cumhuriyet, işgalci emperyalist güçleri vatan toprağından söküp atarak kuruldu.

İnsanlık tarihinde bir mucizedir, 9 Eylül’de İzmir’de düşmanın denize dökülmesiyle kazanılan zafer.

Hasan Tahsin’in ilk kurşunu sıktığı yerde, Konak Alanı’nda Hükümet Konağı’na dikilen bayrak, kurtuluşumuzun abidesidir.

Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, çekirdeğini Kuvayi Milliyecilerin oluşturduğu halkımızın çocukları, unutulmaz bir destan yazmıştır.

O büyük zafer kazanılmasaydı eğer, yenilseydik küresel güçlerin üstümüze saldığı işgal ordusuna, bugün esir bir ulustuk.

Bu muhteşem destanı kaleme alan Nâzım Hikmet, 9 Eylül’e uzanan zaferde, el kapılarının kapandığını, insanın insana kulluğunun yok edildiğini anlattı, anımsayalım:

“ ...

kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,

yok edin insanın insana kulluğunu,

bu dâvet bizim...

yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine,

bu hasret bizim...

sonra.

sonra, 9 eylülde izmir'e girdik

ve kayserili bir nefer

yanan şehrin kızıltısı içinden gelip

öfkeden, sevinçten, ümitten ağlıya ağlıya,

güneyden kuzeye,

doğudan batıya,

türk halkıyla beraber

seyretti izmir rıhtımından akdeniz'i...”

Sonra...

9 Eylül’de, kurtuluşla, tarihte onurlu bir sayfa açıldı.

İzmir’in kurtuluşu, Türkiye’nin kurtuluşudur çünkü...

Kurtuluş gününü yok sayan, "keşke Yunan kazansaydı" diyenler, emperyalizmin uşağıdır.