“Emperyalizmi, faşizmi, sömürgeciliği, yeni sömürgeciliği ve diğer sömürü biçimlerinin her türlü oluşumunu” mahkûm etme kararlılığı yazılı.

Küba: 'Yaratıcı Direniş'

1953’de Moncada Kışlası baskınından sonra yargılanan Fidel Castro mahkemede yaptığı tarihi savunmasını;

“Sizler beni mahkum edebilirsiniz, edin, umurumda değil.
Çünkü,
Beni, tarih aklayacaktır!”
Diyerek bitirir.

1959 devrimi, Fidel’in ve devrimcilerin haklı savaşımlarını gerçekle buluşturdu.

Ne bu devrimi gerçekleştirenler, ne 1917 sonrasının devrim coğrafyası içinde yaşayanlar ne de bu coğrafya dışında yaşayan devrimciler Küba’nın 1990 sonrasında kapitalist/emperyalist dünyanın ablukası altında kalacağını kestirebilirdi.

Vahşiliğin en korkuncu o küçük ülkenin üzerine bastıkça basıyor. İnsanlıktan, insan hak ve özgürlüklerinden söz edenler Küba halkı üzerindeki “ağırlaştırılmış abluka”yı durduramıyor. Ablukacılar, Türkiye’ye resmi ziyarette bulunan Küba heyetinin başındaki Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel’in deyişiyle Küba üzerindeki vidaları sıkıştırdıkça sıkıştırıyor.

Hukukmuş, Birleşmiş Milletlermiş… Kasım ayında 30. kez oylama yapıldı BM Genel Kurulunda Küba için. 185 ülke ablukaya karşı çıktı, kaldırılmasını istedi. ABD ve İsrail ablukaya "evet" dedi. Sonuç? Abluka devam ediyor, ABD İsrail’i de yanına alarak dünyaya meydan okuyor. 185 ülke de kararın tavsiye niteliğinde olmasına sığınıyor. Oh ne ala…

Bir de ABD’nin terörist eylemleri var, bu eylemlere destek veren karşı devrimciler var, provokasyonlar var. Dahası, ağırlaştırılmış ablukaya karşın yaşam koşullarını iyileştirmek için yazılan ve yürürlüğe konulan, temel amacı sosyalizm olan son Anayasayı kapitalizme teslimiyet olarak tanımlayanlar var.

Oysa o Anayasada sosyalist sistemin geri döndürülemeyeceği yükümlülüğü yazılı. “Emperyalizmi, faşizmi, sömürgeciliği, yeni sömürgeciliği ve diğer sömürü biçimlerinin her türlü oluşumunu” mahkûm etme kararlılığı yazılı.

Küba, turizm seyahati yapanların çoğunluğunun sevinçle, övgüyle, mutlulukla döndüğü bir ülke. Bu kadarı yeterli mi? Bir ressamın beğenilen bir tablosunu, bir heykeltıraşın beğenilen bir heykelini, bir bestecinin beğenilen bir parçasını dinlemek kadar basit mi yaşam ve insanlık? Küba halkının değeri yok mu?

Fidel savunmasında, diktatör Batista’nın asılsız iddialarına karşı, o iddiaları boşa düşürürken “saçmalığın sınırı yok” der. Sömürücü dünyadaki saçmalıkların, sahteliklerin sınırı yok.
 
Miguel Diaz-Canel, Jose Marti Küba Dostluk Derneği tarafından düzenlenen buluşmada, Türkiye’de Küba dostlarının imza attığı işlerin kendileri açısından önemine değinirken, “Küba Devrimi’nin tüm ablukaya ve emperyalist kuşatmaya rağmen kararlılıkla ve inançla yoluna devam ettiğini” dile getirdi.

Canel’e göre Küba gerçekliği ne küçüklük, ne yoksulluk ne de abluka. Tüm vahşi baskıya karşın Küba gerçekliği “sosyalizmin inşası”. Küba “sermayenin aklına karşı” “sosyalist akıl”la ve bu aklın kararlı savaşımıyla ayakta duruyor.

Küba kapitalizme/emperyalizme karşı, ağırlaştırılmış ablukaya karşı, sömürüye karşı direniyor.

Bu direnişin püf noktası var. Yani yalnızca direniş değil yapılan.

Canel’in deyişiyle “direnmekle yetinmemek”, “direnmeyi ileriye doğru harekete geçirmek”, “direnirken yaratıcı olmak” gerekiyor.

Küba halkının kültür ve ahlakı, ideolojik, siyasi ve devrimci değerleri yaratıcı direnişin en keskin örneklerini veriyor. Yaratıcı direniş yalnızca Küba halkını değil dünyadaki sömürülen tüm insanları kapsıyor.

Bu savaşım yalnızca komünistlerin desteğiyle değil, insanlığı sahtelik taşımayan tüm insanların desteğiyle sürdürülmeli.

“Gökyüzü Küba için daha mavi” olmadıkça BM’de kullandığı “abluka kalsın” oyuyla avunanların insanlığı da aklanmayacak.

Fidel’in dediği gibi: “Hiçbir silah, hiçbir güç hakları için savaşımı kafaya koymuş halkla başa çıkamaz”.

Küba’da devrim kesintisiz sürüyor. Küba’yla dayanışma kesintisiz sürüyor.