Köy Enstitüleri 1947 öncesindeki niteliğiyle devam etseydi-kapatılmasaydı- günümüz Türkiye’sinin nasıl olacağını tahmin etmek çok mu zor?

Köy Enstitüleri

Bir Atasözünden, ‘ninemin sakalı olsaydı dedem olacağını’ biliyoruz da, ‘Köy Enstitüleri kapatılmasaydı bugün ne olacağını’ bilemiyoruz! 

Önce 1940-1947 yılları arasında jeneratörlerle belirli saatlerde elektrik üretilen Köy Enstitülerinde neler olduğunu biraz anımsayalım1: Bu enstitülerin öğrencileri, 

  •  İlkokul öğretmenliği yanında, demircilik, dokumacılık ve çiftçilik gibi en az bir alanda beceri kazanıyordu. 
  • Öğretmenlerle birlikte enstitüde geçen hafta olup bitenleri değerlendirip gelecek hafta ne yapacaklarını planlıyordu. 
  • Şiirle edebiyatla, güzel sanatlarla ilgileniyor, Uyandırılmış Toprak, Ana, Şahika, Reaya ve Köylü gibi dünya klasiklerini okuyordu2.
  • Spor yapıyor, bir müzik aleti çalıyor, yörenin halkoyunlarını ve müziğini öğreniyordu. 
  • Bu arada, bina yapımında/tamirinde, yemek pişirmede, tarımda, hayvancılıkta da üzerine düşen görevi yerine getiriyor, iş içinde yaparak ve yaşayarak öğreniyordu. 
  • 1944’lerde, 15.000 dönüm yer işlemiş, 250 bin fidan dikmiş ve 9 bin baş hayvan beslemişti3
  • Arifiye Köy Enstitüsü’nde 1943 yılında 18 ton sebze üretmişti4.
  • Akçadağ Köy Enstitüsü’nde diktikleri meyve ağacı sayısı 1947’de 17.750’ye ulaşmıştı5.

Toprak Reformu yasası çıktığında CHP’den ayrılıp DP’ye geçen toprak ağası Emin Sazak, 1945’te mecliste enstitülülerin, “kendilerini birer Atatürk zannettikleri ve hatta daha salahiyetli hissettiklerinden6” yakınıyordu. Bakan H. Ali Yücel de E. Sazak’ı,  “Arkadaşlar, Emin Sazak arkadaşımın oturduğu yerde içini çekmeğe hakkı vardır. Çünkü ilköğretim davası milletlerin rüşdünü ispat etme davasıdır. İlköğretim davası feodal sistemle kendisini idare etmek isteyenlerin samimi olarak istemeyeceği bir davadır7“ diyerek yanıtlıyordu.

Atilla İlhan8 ise enstitülüleri, “... o köy öğretmenleri ki, Ilgın Merkez İlkokulu’nun ‘ilçe’ öğretmenleri, yanlarında fena halde ‘şehirli’  kalıyordu: … Argıthan’da mı bilmem nerede, yorgun ve yoksul, üstü başı felaket, yalnız bakışları ateş saçan birisini görmüştüm; Kaymakam’ın uzattığı sigarayı reddetti; kendi paketinden, (Birinci) yaktı: ‘-… o bize yaramaz kaymakam bey, bizi bu kurtarır!’. Öğretmen miydi, gurur abidesi mi: ‘İnkılab’ın ve ‘emeğin’ gururu!” olarak değerlendiriyordu.

R. N. Sirer bakan olmadan önce, Köy Enstitülerinde, 8.756 eğitmen ve 17.321 ilkokul öğretmeni yetiştirilmişti; enstitülerin öncülüğünde ve köylünün yardımıyla-imece usulüyle-7.090 köy okulu yapılmıştı9.

Üstelik bu Köy Enstitüleri, emsali yatılı öğretmen okullarına yalnız yiyecek giderleri için yetecek kadar bir masrafla kurulmuştu10.

Bu enstitülüler, yaşamları boyunca kendi haklarına sahip çıktıkları gibi, köylünün ve öğretmenin haklarına da sahip çıkmıştır. Öğretmenlerin örgütlenmesinde, örneğin Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın (TÖS) kuruluşunda etkin rol oynamışlardır. 

Yedek subay okulundan asteğmen yerine çavuş çıkarılanlar ile 1950-1980 arasında okuldan-okula sürülen öğretmenler arasında orantısal olarak enstitülüler önde geliyordu. 

Şimdi de enstitülerin kapatılması konusuna değinelim. Bilindiği gibi, Demokrat Parti (DP), 1954 yılında enstitüleri fiilen kapatıp ilk öğretmen okullarına dönüştürmüştür. Ancak enstitülerin “köy enstitüsü” niteliğinden uzaklaştırılması, CHP’nin Cumhuriyetin aydınlanmacı ilkelerine sırtını dönüp Hasan Ali Yücel yerine 5 Ağustos 1946 günü eğitim bakanlığına getirdiği Reşat Şemsettin Sirer zamanında gerçekleşmiştir. R. Ş. Sirer zamanında, 

  • İlk 1 ay içinde enstitülerin duayeni İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç görevden alınmıştır. 
  • 1947’de, öğrencinin yaparak ve yaşayarak öğrenmesini amaçlayan ders programı yürürlükten kaldırılmıştır.
  • Köy Enstitüsü öğrencilerinin ikinci sınıftan sonra demircilik, marangozluk, yapıcılık, biçki-dikiş, örgü ve dokumacılık, ziraat sanatları gibi alanlarda ustalaşmaları uygulamasına son verilmiştir. 
  • Enstitülerin, mezunlarıyla ilişkileri kesilmiştir. 
  • Öğrenci eylemlerini denetleme görevi okul müdüründen bakanlığa aktarılmıştır. 
  • Köy Enstitülerine öğretmen yetiştiren, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü 27 Kasım 1947'de kapatılmıştır. 
  • 1937’de açılan ve 1940’tan sonra Köy Enstitülerinde devam eden Köy Eğitmen kursları da, 28 Haziran 1948’de kapatılmıştır.
  • 10 Eylül 1947’de çıkarılan bir yasayla, üretim alanlarında köylüye örnek olması için Köy Enstitüsü çıkışlılara verilen arazilerle araç gereçler geri alınmıştır.  
  • 1949’da da, köy doğumlu olmayan çocukların enstitülere alınmasına başlanmıştır.

Bu gerçekler ışığında, Köy Enstitüleri 1947 öncesindeki niteliğiyle devam etseydi-kapatılmasaydı- günümüz Türkiye’sinin nasıl olacağını tahmin etmek çok mu zor?

[email protected]

  • 1. F. Kirby, 1962. Türkiye’de Köy Enstitüleri (Colombia Üniversitesi’nde yapılan tez). Ankara: Rüzgarlı Matbaası.
  • 2. M. Makal 1992. Köy enstitüleri ve kitap. Cumhuriyet, 17 Nisan, s.2.
  • 3. M. Başaran, 1990. Özgürleşme eylemi: Köy Enstitüleri. İstanbul: Çağdaş yayınlar, s.25.
  • 4. S. E. Balkır, 1974. Dipten gelen ses: Arifiye Köy Enstitüsü. İstanbul: Hür Yayınevi.
  • 5. Ş. Tekben, 1962. Neden Köy Enstitüleri. İstanbul: Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı yayınları.
  • 6. Kültür Bakanlığı (1993). Milli eğitimle ilgili söylev ve demeçler: Hasan- Ali Yücel. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları/ 1573, s.274.
  • 7. Aynı eser, s. 274.
  • 8. A. İlhan, 1998. Söyleşi. Cumhuriyet, 22 Mayıs, s.20.
  • 9. Ilgaz, D. (1995). The village institute and the Kemalist ideology in the Turkish Republic (Türkiye Cumhuriyeti’nde köy enstitüleri ve Kemalist ideoloji). İstanbul: Yayımlanmamış doktora tezi, Boğaziçi Üniversitesi, s.247-249.
  • 10. H. Arman, 1969. Pramidin tabanı: Köy enstitüleri ve Tonguç. Ankara: İş Matbaacılık ve Ticaret.