Ne yazık ki Dinamo’nun betimlemeleri sadece dünü değil bugünü de yansıtıyor. Bugün de cezaevinde olmak zor. Her anlamda özgürlüğün kısıtlandığı, yaşamın dört duvar arasına hapsedildiği, yeşile bile hasret kalınan koşullara hastalık ve bunun yanı sıra öldürücü bir virüs tehdidi eklenince bu zorluk kat be kat artmakta. 

Korona günlerinde cezaevleri…

“Söyledik diye vakitsiz
İnsancıl gençlik türküleri.
Mapusane hazırlamış bize
Derinlere doğru giden
Seki seki karanlık cehennem bahçeleri.

İyi ki biz,
Kalbimizi kafamızın buyruğuna vermişiz.
Belki bu yüzden sarsıntımız
daha az olacak.
Belki bu yüzden yaşamak sevincimiz
daha az ağlayıp
Saçlarını daha az yolacak.”

Köşeye birkaç dizesini alıntıladığım Hasan İzzettin Dinamo ülkemiz kültür ve sanat dünyasının en verimli ve değerli kişiliklerinden birisi. Şiir kitaplarından “Özgürlük Türküsü”yle 1973’de tanıştım. Annem, “kitap düşmanlığının olanca hızıyla estiği ülkemizde, senin doğum gününü yine kitap hediye ederek kutluyorum…” diye yazmış ilk sayfasına… Özgürlüğü ”ilk kelepçeyi taktığı” gün bulduğunu söyleyen Dinamo,  Kurtuluş Savaşı’nı anlattığı 8 ciltlik “Kutsal İsyan” ve savaş sonrası olayları işlediği 7 ciltlik “Kutsal Barış” romanlarının da yazarı. Bir insan aydın, yurtsever, sosyalist olur da cezaevlerinden uzak kalabilir mi? Öğretmen okulunu bitirdikten sonra girdiği Gazi Eğitim Enstitüsü Resim İş bölümünü bitirmeyi başaramadan TCK’ nun ünlü 141-142. Maddeleri ile tanışıp hapse mahkûm olmuş ve bu nedenle de yedi yıl er olarak askerlik yapmak zorunda kalmış Dinamo. İzleyen yıllarda da işkenceler, tutuklamalar, cezaevleri hiç peşini bırakmamış. Türkiye Cumhuriyeti devleti, Kurtuluş Savaşı’nı ve izleyen yılları, yukarda belirtilen 15 ciltlik roman dizisi ile destanlaştıran bu büyük yazarı, Nâzım başta olmak üzere birçok komünist, sosyalist, devrimci gibi, sadece cezaevlerinde süründürmekle kalmamış; eserlerini de “sessizlik suikastı” ile cezalandırmış. 

Yaşamına çok kısaca göz attığımız Dinamo bir insanlık ayıbı olan “mapusaneleri” sadece deneyimlemekle kalmamış; içerdeki insanları, duygu ve düşüncelerini, cezaevi koşullarını da şiirleştirmiş ve bir bakıma düzenin bu çirkin yüzünü de yargılamış bir ozan. 

Ne yazık ki Dinamo’nun betimlemeleri sadece dünü değil bugünü de yansıtıyor. Bugün de cezaevinde olmak zor. Her anlamda özgürlüğün kısıtlandığı, yaşamın dört duvar arasına hapsedildiği, yeşile bile hasret kalınan koşullara hastalık ve bunun yanı sıra öldürücü bir virüs tehdidi eklenince bu zorluk kat be kat artmakta. 
                     

Bir Rapor ve Bir Bültenin Anlattıkları

Kısa bir süre önce korona günlerinde cezaevlerinde yapılan bir araştırmanın sonuçlarına ve cezaevlerinde yaşanan sağlık sorunlarına ilişkin bir rapor ve bir bülten yayınlandı1. Her ikisinde de aşağı yukarı aynı konular yer aldığından yazının geri kalan bölümünde bunlara R-B (rapor-bülten) olarak atıf yapılacaktır.

Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'nin ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği'nin konuya ilişkin çağrı ve yayınlarına yer verilen R-B’de, sözü edilen uluslararası kuruluşların vardıkları ortak noktanın, cezaevlerindeki yoğunluğun azaltılması ve gerekçesiz tutuklanan siyasi mahpusların serbest bırakılması talepleri olduğu belirtilmektedir.  Yine, söz konusu kuruluşların, cezaevlerinde alınacak pandemi önlemlerinin mahpusların özgürlüklerinin kısıtlanmasına neden olmamasına dair vurguları da aktarılmaktadır.

Türkiye’de kısa bir süre önce yapılan İnfaz Yasa Değişikliği ile gelen “kısmi af” dan muhalif siyasi mahkûmların yararlanamadığı bilinmektedir. Bu koşullarda cezaevlerinde kalmış olan her mahkûm korona riski ile karşı karşıyadır.
    

R-B’de, 13 Nisan 2020 tarihli Adalet Bakanlığı açıklamasına dayanılarak, beş açık hapishanede 17 mahpusun ve 79 infaz koruma memurunun COVİD-19 testinin pozitif çıktığı, mahpuslardan 3’ünün hayatını kaybettiği, birinin yoğun bakımda olduğu ve diğerlerinin tedavilerinin sürdüğü anlatılmakta, ayrıca Bafra, İzmir Buca ve Şakran, Konya Cezaevlerine dair de hastalık bilgileri yer almaktadır. Bafra Cezaevinde korona virüsü kapan bir tutuklunun hayatını kaybettiği, Şakran kadın cezaevinde karantinada hasta bulunduğu, bazı infaz koruma memurlarında da virüs tespit edildiği, İzmir Buca kapalı cezaevinde yürütülen filyasyon çalışmalarında 64 hükümlüde virüsün ortaya çıktığı, Konya’da virüse yakalanan 55 tutuklu ve hükümlünün hastaneye sevk edildiği bildirilmektedir. 

28 Nisan ve 8 Mayıs tarihlerinde Adalet Bakanlığı ve Bakırköy Savcılığı’nın bazı açıklamalarındaki bilgiler temel alınarak hazırlanmış olan R-B’de, dört ayrı cezaevinden 120 tutuklu ve hükümlüye ve Silivri Cezaevinden de 2 tutuklu ve hükümlüye COVİD-19 tanısı konulduğu ve tedavi edilmek üzere hastaneye sevk edildikleri iletilmektedir. Silivri Cezaevinde daha sonra yapılan filyasyon çalışması sonucunda virüs pozitif mahkûm sayısı 42’ye çıkmıştır. Bu örneklem çerçevesinde ülkedeki tüm cezaevleri düşünülecek olursa koşulların ne kadar ağır olduğu görülür. 

Bilindiği gibi, COVİD-19 cezaevlerindeki insanların tek sağlık sorunu değildir. Hastane koşullarında tedavi edilmeleri gereken birçok kronik ve ağır hastalığı olan insan vardır içerde. Bu durumdaki 33 tutuklu ve hükümlünün yaşadıkları zorluklar da ayrı bir bölüm olarak yer almaktadır R-B’de. 

Tutuklu-hükümlülerin sağlığına ilişkin R-B’de tespit edilen başlıca sorunlar, hastaneye sevk ve revire çıkma konusundaki sıkıntılar ve zorluklar, koğuşların hijyen açısından çok yetersiz ve kalabalık oluşu,  hasta mahpusların sağlık konusundaki dilekçelerinin işleme konulmaması, hattâ bazı durumlarda dilekçeyle ilişkili olarak soruşturmaya tabi tutulmaları, periyodik sağlık kontrollerinin sürelerinde yapılmaması, kesin tedaviye ulaşmaktaki yetersizlikler nedeniyle hastalıkların kötüleşmesi, operasyon geçiren hastaların refakatçilerine izin verilmemesi, diyet yemeklerine ve kronik hastalık durumunda ilaçlara zamanında ulaşmada çekilen maddi ve idari izin zorluklarıdır. 

Bu durum özgürlüğü kısıtlanmış tutuklu-hükümlülerle ilgili, BM başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluşça alınmış karar ve ilkelerle uyuşmamaktadır2.  Bunlara göre, tutuklu ve/veya hükümlüler sağlığa özgür vatandaşlarla eşit erişim hakkına sahiptirler. Hekimlerin ayrımcılık yapması yasaktır ve hekim bu kişilerle ilgili olarak bağımsız karar verme ve kararını uygulama hakkına sahiptir. 

R-B’ye göre acilen yapılması gerekenler şunlardır; ağır hasta hükümlülerin infazları ertelenmeli, tutuklu olanlar, özellikle 60 yaş üzeri kişiler, hamile ve çocuklu kadınlar, Terörle Mücadele Yasası bağlamında suçlanan siyasi tutuklular hemen serbest bırakılmalı, adli kontrol ve ev hapsi koşulları yaygınlaştırılmalı, sadece pandemi dönemine mahsus olmak üzere telefonla avukat görüşmesi yapılabilmeli, korona virüs süresince hijyen için gerekli tüm ihtiyaçlar bedava sağlanmalı, hapishaneler her gün dezenfekte edilmeli, sağlıklı ve yeterli beslenme sağlanmalı, mahpuslarla temas eden çalışanların sağlıkları da korunmalı, kurumlarda düzenli ve yeterli sağlık personeli bulundurulmalıdır.

Adalet ve adil yargılanma talebiyle ölüm orucu yapan ÇHD’li avukatlar Aytaç Ünsal ve Ebru Timtik’e ve İzmir Şakran Cezaevinde ölüm orucunda olan Didem Akman ve Özgür Karakaya’nın durumlarına da değinilen R-B’ de, bu kişilerin bir an önce tahliye edilmeleri ve ölüm orucunu bırakmaları için taleplerinin yerine getirilmesi gereği de vurgulanmaktadır.

İnsanın insana kulluğu sona erdiğinde birçok şey gibi bu ayıp da sona erecek.  Ne var ki bugün bu kurumlar, aynen sömürü sistemi gibi, onun bir yan kurumu olarak görev yapmaya devam ediyor. İnsanlığın kurtuluşuna varana dek ise R-B’de söylenen koşulların mutlaka sağlanması gerekiyor.

Dinamo’yla başladık, onunla bitirelim:

“Yıkalım mapusanelere götüren yolları / İnsansız kalsın bütün mapusaneler/ Çıksın güneşe insanoğulları. / Mapusaneler mahpussuz kalsın /Yandan akan mapusane çeşmeleri / Bütün susuz kalsın. /Baksın bomboş gözlerle özgürlüğe / Bütün mapusane pencereleri. /Hasret kalsın insan kokusuna /Mapusanelerin insan yiyen hücreleri.”

  • 1. Rapor olarak atıf yapılan çalışma, İnsan Hakları Derneği İstanbul şubesi hapishane komisyonunun Ocak-Mart 2020 dönemi raporudur. Bülten olarak atıf yapılan çalışma ise ÇHD, İHD, MED-Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu ve Özgürlük için Hukukçular Derneği tarafından ortaklaşa hazırlanan 18.5.2020 tarihli Covid-19 Hapishane izleme haftalık bülteninin 5. Sayısıdır.
  • 2. Mahpuslara Müdahaleye Dair BM Asgari Standartlar Kuralları (kural 24-27), Tıbbi Etik İlkeler (md.1), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Avrupa Cezaevleri Kuralları Hakkında (2006) 2 nolu Tavsiye Kararı (md. 40.3), Dünya Tabipler Birliği Tokyo Bildirgesi, Dünya Tabipler Birliği Lizbon Hasta Hakları Bildirgesi (1981)