Nevzat da benim için ışıltılı bir yıldızdı, yanına çektikleri takım yıldızlarıyla daha da parlayan.

Knidos'un ışığında Nevzat'a merhaba

Yıl biterken, İçim sızladı.

Sevgili arkadaşım Ressam Umur Türker’den aldım haberi.

Datça Palamutbükü’nde, Knidos Kültür ve Sanat Akademisi kurucusu, sanat dostu sevgili arkadaşım Nevzat Metin’i kaybetmişiz…

Çok üzüldüm, çok.

Ne erken bir yolculuk…

Her yıl düzenlediği sanat festivali için aramıştı en son.

Gidemedim…

Keşke !

Az önce Metin için kaybetmişiz dedim de, aslında öyle mi, sordum sonra kendime.

Yok hayır! Konuşuyorum hala onunla…

Nevzat’a bakacağım bu gece , gökyüzünde hangi yıldız olduğunu görmek için, anılarla…

Toplumcu bakış açımın yanında tek bir insanın gücünü, yarattığı etkiyi, sağladığı dönüşümü ve katkıyı hep önemsedim.

Nevzat da benim için ışıltılı bir yıldızdı, yanına çektikleri takım yıldızlarıyla daha da parlayan.

Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisi’nin (UKKSA) 13 yıl önceki açılışındaki heyecanı bitimsizdi.

Birçok sanatçı, yazar, edebiyatçıyı taşıdı Palamutbükü’ne. Sergiler, müzik dinletileri, ulusal ve uluslararası sanatçılarla resim, heykel, seramik, cam, fotoğraf etkinlikleri, çalıştaylar, sempozyumlar gerçekleştirdi, imza ve söyleşiler düzenledi.

Yıllar önce Can Yücel’i anma etkinliği için katıldığım çalıştaydın ardından yazdıklarımı anımsadım şimdi.

O satırlarla yolculayayım Nevzat’ı:

KNİDOS’UN IŞIĞI…

“Arayıp da bir türlü bulunamayan çok ünlü bir kadın, Afrodit’le birlikteyim! Gözlerimin önünde, hayranlıkla izliyorum onu. Yarı çıplak; sol elinde giysisini tutuyor, sağ elinin eğimiyle kapadığı yerden başka, güzelliğini örten hiçbir şey yok. Tiyatronun taş basamaklarında, Knidos Feneri’ni seyrediyoruz birlikte. Muhteşem bir coğrafyada, olağanüstü bir güzellikle, düşsel bir yolculuğu paylaşıyorum. Ayrıcalıklı olma hissiyatı... Yoo, yanlış anlaşılmasın; baş başa değiliz. Yanımızda, aynı toprakların çocuklarından çok ünlü bir heykeltıraş, ayrıca çok değerli bir matematikçi var. Derin bir sohbet bizimki, zaman tünelinde farklı yolculuk... Heykeltıraşla, Afrodit arasında çok özel bir yaşanmışlık var, biliyorum. Soruyorum bu yakınlığı, yanıtlanmıyor! Ne yapayım, kaynaklara başvurayım.
 Buldum, paylaşayım:

“Knidos Afrodit’i ya da Çıplak Afrodit, Daçta Yarımadası’nın batı ucunda, ünlü bir heykelidir. Atinalı heykeltıraş Praksiteles’in yaptığı, dünyadaki ilk çıplak kadın heykeli olması bakımından önemlidir. O zamana kadar tanrı heykelleri çıplak, ama tanrıça heykellerinin sadece gerdanı ve bir göğsü açıktır. Praksiteles, İstanköy Adası sakinlerinin siparişi için iki Afrodit heykeli yontar. Bunlardan birinde tanrıça figürü örtülüyken, diğerinde çırılçıplaktır. Ada sakinleri çıplak olanı istemediğinden, heykeli Knidoslular alır, kentin en yüksek terasına yerleştirirler...”

Ne diyebilirim, Knidosluların bu yaklaşımı için? Tarihe düşülen notlara bakılırsa, doğrusu çok anlamlı bir tavır; Knidoslular parlak dönemleri geride kalıp yoksullaştıklarında bile heykeli satın almak isteyen Bithynia Kralı’nın büyük para önerisini, yapılan halkoylaması sonucu kabul etmediklerine göre...

***

Anadolu, bugün de sürdüğü gibi ne kadar çok yağmalanmış. Bu toprakların eşsiz benzersiz yaratıları ve yapıtları nasıl yok olmuş, kaçırılıp başka topraklara götürülmüş? Antik tiyatronun basamaklarında zaman yolculuğuna çıktığımız, Datçalı mimar Sostratos’un dünyanın yedi harikasından biri İskenderiye Feneri bugün yok! Afrodit heykeli zaten kayıp. Knidos Aslanı, Knidos Demeteri, Bryaksis’in Dionysos ve Rahibe Nikokleia heykelleri İngiltere’ye kaçırıldı, British Museum’da.
Osmanlı’nın da payı var; tiyatronun mimari parçaları, tapınağının sütunları, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Kahire’de yaptırdığı sarayda... İzzettin Vapuru’nun taşıdığı mermerleri ve oturma sıraları, Dolmabahçe Sarayı’nın yapımında kullanılmış...

***

Biz hafta sonu, Knidos’ta, antik tiyatroda düş ve zaman yolculuğuna çıktığımız arkadaşlarla, yüzyılları geride bırakıp, Palamutbükü’nün tepesindeki Yakaköy’e geldik. Bugünün heykeltıraşları, ressam, yazar, gazeteci, müzisyen, tasarımcı ve şairlerinin, ülkemiz ve dünya sanatçılarının buluştuğu, Nevzat Metin’in başkanlığını yaptığı Knidos Kültür ve Sanat Akademisi’ne ulaştık. Sanat yapıtlarıyla tanıştık. İnsan olmanın erdemini duyumsadık, uygarlığın yaratıcılarına selam durduk...

Knidos’un Sır’ı Sanat Festivali’nin 5’incisinde, bu ülkede sanatın içine tükürenlere karşı heykel, resim, şiir ve kitapların dünyasında, “Can Yücel’e Bin Merhaba” etkinliğinde kucaklaştık. Bu kıyılarda olup da Fazıl Say, İdil Biret, Gülsin Onay ve birçok sanatçının önceki konserlerine katılmayanlar için hayıflandık. Ara Güler’in “Aphrodisias’ın Çığlığı” fotoğraf sergisini burada izleyenleri, şanslı saydık. Bu toprakların kültürünü, sanatını yok edenlerin, yağmalayanların adları bir yazıya bile konu edilmeyecek kadar değersizdir. Oysa sanatçılara, bilim insanlarına, edebiyatçı ve şairlere sayfalar yeter mi?

Nevzat, merhaba…