Hepsi aynı şeye söz veriyor: 'Bu sefer son.' Hepsi aynı çağrıyı yapıyor: 'Adayı değil, sayıyı düşün.' Hepsi aynı yalanı söylüyor: 'Hele şunu bir atlatalım.'

Kel adam çelişkisi ve müstakbel meclisimiz

Antik dönemde çokça kafa yorulmuş, Miletli Eubulides’e atfedilen ve “Kel adam çelişkisi” olarak bilinen eski bir paradoks vardır.

Kafası saç dolu olan birini kel olarak tarif etmek mümkün değildir. Saçlarından bir telin kaybolması da o kişiyi kel yapmayacaktır. İki telin, üç telin, dört telin hatta belki 100 telin de… Dökülen tellerin sayısı arttıkça durum elbette değişmeye başlayacaktır. Halbuki o kişiye tam olarak ne zaman “kel” denebileceği yine de büyük soru işareti olarak kalacaktır.

Çelişki hayatın belki de en güzel anıdır; çünkü gerçekliği anlamanın temel koşuludur. Ve bir fırsattır.

Peki müstakbel meclisimizin kel olduğunu anlamak için daha neye ihtiyaç duyulmaktadır?

Cumhur İttifakı’nın kafasında saçın teli dahi yok. Ne kadar patron, ne kadar Cumhuriyet düşmanı, ne kadar şeriatçı, ne kadar faşist, ne kadar kadın düşmanı varsa zaten burada…

AKP bu gericiliğin taşıyıcı gücü olarak hepsine kendi sıralarında yer vermiş. Erdoğan vaktini bizzat buna harcamış. Yetmemiş, karar verirken sofistike bir yazılıma başvurmuş. 3 dönem kuralını eksiksiz uygulamak hem de hata payının minimize etmek için…

Zavallı yazılımın o hata payını gerçekten minimize edeceğine kuşkumuz yok… Ama Millet İttifakı’nın durumu çok mu farklı?

Fethullahçılar devletin içerisine planlı bir operasyonla yerleştirilirken Sadullah Ergin adalet bakanıdır. Ergenekon ve Balyoz davaları sırasındaki açıklamaları belleklerdedir, AKP Türkiyesi’nin en önemli kadrolarından biridir Ergin.

Sadullah Ergin CHP listesinden hem de Ankara’nın Çankaya’sından aday yapılmıştır. CHP’nin yetkili ağzı Ergin’i sahiplenmiş, “DEVA’nın iç işlerine karışılmaz” demiş fakat CHP’lilerin ve CHP’ye oy vereceklerin bu işten midesi bulanmıştır.

Çünkü Ergin’in öncesinde saç dökülmüştür ama Ergin ile birlikte saçlı başın bir değil yüz teli daha dökülmüştür.

İttifakın taşıyıcı partisi CHP’nin sofistike bir yazılımı yok ama zaten buna ihtiyacı da yok. CHP’nin merkezi, sıra hesaplarını yaparken başka bir partinin iç işlerine karışmıyor ama kendi sıralarını AKP’lilere, fethullahçılara, NATO’culara, faşistlere, patronlara ve şeriatçılara açarken son derece titiz davranabiliyor.

Babacan’ın partisinden 25, Davutoğlu’nun partisinden 19, Saadet Partisi’nden 24, Demokrat Parti’den 3 aday CHP listelerinde kendine yer buluyor. Yer bulmakla kalmıyor, bu adayların çok önemli bir bölümü seçme garantili olacak şekilde yerleştiriliyor, seçmene bu dayatılıyor.

Ve bir yüz saç daha dökülüyor.

Bir başka dayatma da Yeşil Sol Parti’de gerçekleşiyor. Cengiz Çandar ve Hasan Cemal son derece bilinçli bir tercihin ürünü olarak ön sıralara yerleştiriliyor. Kim olduklarını, görevlerinin ne olduğunu anlatmaya gerek yok çünkü Çandar’ın kendisi bunu dile getiriyor, açıkça “Partideki ‘birtakım sol kuruluşlar’ dekorasyondur ama biz değiliz” diyor.

Dökülen saç kaç bin oluyor?

Bir başkasıysa bu parti için elektronik ortamdan çağrı yapıyor, “aklındaki, gönlündeki partiye oy verme bize oy ver” diyerek kendi partisi hakkında son derece dürüst konuşmuş oluyor.

Hepsi aynı şeye söz veriyor: “Bu sefer son.” Hepsi aynı çağrıyı yapıyor: “Adayı değil, sayıyı düşün.” Hepsi aynı yalanı söylüyor: “Hele şunu bir atlatalım.”

Demek ki zamanı gelmiştir. 

Müstakbel meclisimizin kel doğduğunu söylemenin zamanı gelmiştir. Ve bu bir fırsattır.