BÜ akademisyenleri, İnci’nin ve dolayısıyla iktidarın akademik, demokratik ve de hatta insancıl olmayan anlayışının taşeronu olmak istememektedirler. 

Kayyımlık zor zanaat!

Boğaziçi Üniversitesi'nin (BÜ) kayyım rektörü Mehmet Naci İnci, iktidara yakınlığıyla bilinen Sabah gazetesine yaptığı açıklamalarda gerçeklerden ne denli kopmuş olduğunu göstermiştir. Örneğin öğrenci eylemleriyle ilişkili olarak, “Bu Boğaziçi Üniversitesi'ne yakışır bir şey mi?” demiştir (Sabah, 10 Ekim 2021)! Ancak kendisinin kayyım rektörlüğü kabul etmesinin, BÜ geleneklerine aldırmadan keyfi yönetim göstermesinin ve de akademisyenlerin yüzde 95’inin istememesine karşın rektör olmayı içine sindirmesinin BÜ’ye ve de akademisyenliğe yakışır bir şey olmadığını aklına bile getirmemiştir. 

Kayyım İnci, gerçeklerden kopuk olduğunu, demokratmış, sevgi doluymuş, her şeyi kontrol altına almış, üniversitede yaşam normale dönmüş olduğunu söyleyerek de göstermektedir. 

Kayyım rektör, Sabah’a yaptığı açıklamada hızını alamayıp gerçekleri göz ardı ederek, “Akademisyenlerimiz yönetim görevlerine gelmek istemiyorlar. Çünkü ciddi bir mahalle baskısı var. Korkuyorlar” demiştir! 

Oysa BÜ akademisyenleri, 10 aydır diğer üniversitelerde yapılanmayanları yapmakta ve kayyım rektör istemediklerini haykırmaktadırlar. Kendisinin neler yaptığını ve BÜ’lülerin neden kendisini istemediklerini bilmesi gereken İnci’nin bu akademisyenlere korkuyorlar demesi, kendisinin gerçeklerden ne denli uzak olduğunu bir kez daha göstermektedir. Ayrıca kayyım rektörün de bildiği gibi, BÜ akademisyenlerinin yönetim görevlerine gelmemeleri mahalle baskısından ya da korkudan değil, özellikle şu 4 nedene dayanmaktadır: 

1) Akademisyenlerin büyük çoğunluğu İnci’yi rektör olarak istememekte ve onu kayyım rektör olarak görmektedir. BÜ akademisyenleri, her hafta kayyım rektör istemediklerini, yönetime sırtlarını dönerek tüm dünyaya göstermeye devam etmektedirler. Kayyım İnci ise, “Bana mısın!” dememektedir. 

2) Akademisyenlerin çoğu, kayyım rektör ve yönetimin keyfi kararlar almasına karşı çıkmaktadır. Çünkü kayyım yönetim hiçbir akademik değere, hatta insancıl değerlere aldırmadan keyfi uygulamalara devam etmektedir. Bu yönetimin son keyfi kararı, 2013’ten bu yana yarı zamanlı olarak ders veren Özcan Vardar'ın ders açmasını yasaklamıştır.  

Bu arada BÜ akademisyenlerinin kayyım rektör M. Bulu’nun usulsüz üniversite sekreteri ataması konusunda yaptıkları başvuru üzerine Yargı, “.....dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu saptanmasına rağmen uygulamanın sürdürülmesi, tüm eylem ve işlemleri hukuka uygunluk karinesine dayanan hukuk devleti ilkesine aykırı bir durum yaratacak, davacılar yönünden telafisi güç zarara neden olacaktır. ... Açıklanan nedenlerle; hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin; uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğinden 2577 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütülmesinin durdurulmasına” karar vermiştir (Bianet, 20 Eylül 2021). Bilindiği gibi bu tür yürütmeyi durdurma davalarında, karar temyiz edilse de, kişi karar kesinleşinceye kadar görevden alınmaktadır. Ancak kayyım İnci bu konuda da pişkinliğini ve keyfiliğini sürdürüp çeşitli bahanelerle sekreteri görevden almamaktadır. 


3) BÜ akademisyenlerinin çoğu, kayyım yönetimin yılların süzgecinden geçerek oluşmuş BÜ geleneklerine uymasını istemektedir. Örneğin,

  • yargı kararına uyulmasını,
  • toplantı kurallarına uyulmasını,
  • seçilmiş ÜYK ve Senato üyelerinin haklarının gasp edilmemesini,
  • üniversitenin üst kurullarında mükerrer oy kullanmamalarını,
  • seçilmiş enstitü müdürlerinin atanmasını,
  • seçilmiş dekanların atanmasının YÖK'te savunulmasını,
  • kayyım yönetimin keyfi nedenlerle işine son verdiği Can Candan'ın, Feyzi Erçin, Seda Binbaşgil ve Özcan Vardar’ın derslerinin önemli ve bu akademisyenlerin yetkin insanlar olduğunu belirtip işlerine son verilmesi kararlarının kaldırılmasını 

istemektedirler. Kayyım İnci ise bu tür istekleri umursamamaktadır. 

4) Kayyım yönetim, muhterisliği yanında yönetim zafiyeti göstermektedir.  Örneğin ilgili BÜ mevzuatına göre Sosyal Tesis İşletmesi Yürütme Kurulu başkanlığına, rektörün ya da rektör yardımcılarından birinin atanması gerekirken genel sekreter vekili atanmıştır!

ABD büyükelçisi 6 Ocak 1969'da ODTÜ’ye geldiğinde arabası yakılmıştı. Üniversiteye polis sokmak isteyen içişleri bakanı Faruk Sükan’a rektör Kemal Kurdaş, "Giremezsin, girersen de karşında evvela beni bulursun, benim vücudumun üzerinden geçebileceksen geç bakayım" demiştir. BÜ’de ise kayyım yönetimler sayesinde 10 aydır polis üniversitede cirit atmakta ve öğrencilere orantısız güç kullanmaktadır. Üstelik kayyum İnci ad vererek öğrencilerin cezalandırılmasını isteyebilmekte, onların anlaşılabilir eylemleri nedeniyle tutuklanmalarını içine sindirebilmektedir. 

BÜ birçok belirsizlikler içinde 2021-2022 öğretim yılına başlamıştır. Kayyım yönetim, pek çok dersle ilgili olarak bölümlerle akademisyenlerin yüz-yüze olsun dedikleri dersleri uzaktan, uzaktan olsun dedikleri dersleri de yüz-yüze yapılacak ders olarak açıklamıştır! Kayyım yönetim ders saatlerinde de karışıklık yaratmıştır.  

Özetle BÜ akademisyenleri, İnci’nin ve dolayısıyla iktidarın akademik, demokratik ve de hatta insancıl olmayan anlayışının taşeronu olmak istememektedirler. 

Ayrıca kayyımlık,  laik, demokratik ve insan haklarına saygılı insanların yapabileceği bir iş de değildir.

[email protected]