Bırakın ahkâm kesmeyi, 'Sokak ortasında bir kadını defalarca bıçaklama cesaretini nereden alıyor bu adamlar' sorusuna yanıt verin AKP’li vekiller, bakanlar. Veremezsiniz!

Karanlık sokaklara yeni bir güneş doğuyor

Bu hafta da pudra şekeri konuşuyoruz. Her yeni gün daha da garipleşen bir Türkiye… Kokaine madde kullanıcıları arasında pudra şekeri de dendiği bilinir aslında. Sanıyorum kendisi bihaberdi bundan ki can havliyle sarılmış aklına gelen ilk yalana. Neredeyse üzüleceğiz haline…

Barış Terkoğlu çok güzel anlatmış köşesinde “pudra şekeri”ne uzanan yolu. Tahmin edebileceğimiz, binlerce benzeri olduğundan emin olduğumuz bir öykü. Kendini seçim çalışmalarına adamaya hazır yoksul gençler, belediyeler, alım satım işleri, AKP’li yöneticiler ile çekilmiş boy boy fotoğraflar…

Fakat Bakan Soylu’nun itirazı var fotoğraflara dönük eleştirilere, “Herkese GBT taraması mı yapacağız” diyor. Biri gelmiş, yanında durmuş, fotoğraf çekilmiş, o kadar! Açığa çıktı namus bekçiliklerinin perde arkası ve Bakan da kendince savunmada.

Sayın Bakan, aynı fotoğraflara bakıp farklı şeyler gördüğümüzü bilir de bilmezden gelir. Biz o fotoğraflara baktığımızda “o an”ın ötesindeki “hikaye”yi görüyoruz oysa. Lüks arabası, oteli, kokainiyle büyük resmi var eden kişileri, koşulları, haksızlıkları, adaletsizlikleri…

Bakan’ın da bir hikayesi var elbet, madde ile mücadelede AKP döneminde alınan yolları anlatıyor. İçlerinde bir çürük çıktı diye hepsini çöpe mi atsınlar yani? O çürük elmayı gözden çıkarmaya çoktan hazırlar belli ki. Kim, ne yaptıysa cezasını çekecek diyor kısaca. Onca başarılarına gölge düşüremez böyle münferit olaylar!

Sadece bu başlıkta değil ülkede seslerin yükseldiği her an, takındıkları tavır bu. Pudra şekeri çok tuttu, unutturmasın, daha geçtiğimiz günlerde bir gece kararnamesi ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekildİler. Ve “kadına yönelik şiddete karşı yaptıkları büyük işleri” görmeyip bir sözleşmeye tutunanlara aynı üslup ile saldırdılar.

Kadın cinayeti tanımına bile tahammülü olmayan, kadınların sadece kadın olmalarından kaynaklı nedenlerle öldürüldükleri gerçeğini yok sayan bir hükümet için İstanbul Sözleşmesi nedir ki? Lazım geldiğinde imzalanan, can sıkıcı olduğunda feshedilen… Hem zaten “kadın cinayetleri abartılıyor, kadınların kaç misli erkek ölüyor bu ülkede” diyen onlar değil mi?

Türkiye’nin pudra şekerine kilitlendiği iki günde, üç kadın cinayeti işlendi. Bunlar bizim duyduklarımız, eminiz fazlası vardır. Üçü de eskiden birlikte olduğu erkek tarafından ve uzaklaştırma/koruma kararı olduğu halde işlenen cinayetler.

Biri 5 aylık gebeymiş. AKP karanlığının çöktüğü bir gece, sokak ortasında, 16 yerinden bıçaklanarak öldürüldü! Henüz 17 yaşında bir çocuktu. İmam nikahı ile evliydi. En az lüks arabalarda çekilen kokain kadar tanıdık bir hikaye.

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına karşı sokağa çıkan Komünist Kadınlar’dan biri ne güzel anlatıyordu bu ülkede kadın olmanın ne demek olduğunu “Biz bu karanlık sokaklarda kulaklık takıp yürüyemediğimizi biliyoruz, sürekli arkamızda birileri yürüyor mu diye gölgemizi takip ettiğimizi biliyoruz”. O sokaklarda başımıza gelenleri en iyi biz biliyoruz…

Bize hiç uygulamadıkları İstanbul Sözleşmesi’ni anlatmasınlar, onlardan çok daha iyi biliyoruz kazanımlarımızı. Bize kadın cinayetlerini, istatistikleri anlatmasınlar, onlardan çok daha iyi biliyoruz kayıplarımızı…

Bırakın ahkâm kesmeyi, “Sokak ortasında bir kadını defalarca bıçaklama cesaretini nereden alıyor bu adamlar” sorusuna yanıt verin AKP’li vekiller, bakanlar. Veremezsiniz!

O yüzden kadınlar konuşacak ve sizler susacaksınız! 

Korku saldığınız karanlık sokaklara yeni bir güneş doğuyor, farkında mısınız?