Güvencesiz, sigortasız çalışanlar için ise kapanma açlıkla yüzleşmek demek. Milyonlarca emekçi kaderine, bir o kadarı da patronların insafına terk edilmişse, oturup seyredecek değiliz.

Kapanma var, devlet yoksa şimdi dayanışma zamanıdır

Erdoğan’ın Pazartesi akşamı açıkladığı kapanma kararı için, “tam kapanma mıdır değil midir” tartışması süredursun, gözle görünen gerçek, devletin vatandaşı orta yerde bırakmış olmasıdır. Kapanma nedeniyle çalışamayacak milyonlarca emekçiye, sayıları on milyonu devirmiş işsizle birlikte “ne haliniz varsa görün” denildi.

DİSK-AR’ın hesabına göre kapanma kapsamındaki istihdam yaklaşık 4,5 milyon. Yaklaşık 6 milyon kişi de kapanmadan kısmen muaf.

Hizmet sektörünün tamamına yakını bu kapsamda. Sektörde çalışan işçileri ya ücretsiz izin ya tazminatsız işten çıkarma bekliyor. Daha şanslı olanlar ise belki kısa çalışma ödeneğinden yararlanacak. Ama zaten hizmet sektöründe yaygın uygulama, sigortanın asgari ücret üzerinden ödenmesi olduğu için, ister ücretsiz izin ister kısa çalışma ödeneği olsun, işçinin eline geçen, normal ücretinin kat be kat altında kalıyor.

Güvencesiz, sigortasız, gündelik işlerde çalışanlar için ise kapanma açlıkla yüzleşmek demek. Abartılı olduğunu hiç düşünmeyin. Bu tehlike, bakanın görebileceği yalınlıkta artık.

Bugün sondu… Baba ve iki küçük oğlunun çalıştığı katı atık toplayıcı altı kişilik ailenin cebine üç hafta boyunca tek kuruş para girmeyecek. Sohbet ettiğimiz anne, yaşadıkları çaresizliğe çözüm bulamıyor.

Bina girişindeki kaportacı ile konuşuyoruz. İki kardeş, iki yardımcıyla birlikte dört kişi çalışıyorlar. Kardeşlerden biri, bugün kaymakamlığa giderek muafiyet başvurusu yapacaklarını söylüyor. “Üstelik işimiz de var abi elimizde, bu nasıl iş” diye burnundan soluyor.

Bursa’da bir örgütlenme çalışmasında tanıştığımız, sonrasında işten ayrılırken aldığı tazminatla küçük bir fotoğrafçı dükkânı açan işçilerden biri, Erdoğan “tam kapanma” açıklamasını bitirir bitirmez feysten döşenmiş: “Şu mübarek günlerin hatırına, tuttuğumuz oruçların, kıldığımız namazların yüzü suyu hürmetine Allah bin türlü belanızı versin… Kış aylarında almadığınız önlemi turizm sezonuna yetişsin diye tam da can suyu alacağımız dönemde aldınız ya söyleyecek söz kalmadı!” Altında eş dost tartışıyor, hak veren çok. Sabretmesi gerektiğini yazanlara da sabrı kalmadığı anlaşılıyor: “6 bin lira kira ödüyorum ben. Kundaktaki bebeğimin koynundan küçük altın alıp borç ödemeye çalışıyorum bir yıldır. Bu doymak bilmeyen utanmazlar bir günlük zorluk yaşadı mı bu bir yılda?”

Salgının vurduğu emekçi halkı bir de iktidar vuruyor.

Vatandaş böyle burnundan solurken AKP’nin kapanma gündemini alkol yasağı üzerinden tartışmaya çalışması tesadüf olmasa gerek. Gündem saptırmak değil, gündemi belirlemek ihtiyacından diyebiliriz. “Alkol yasak cami serbest” tartışmasının tozu dumanı arasında dükkanını tek kuruş destek almadan günlerce kapatmak zorunda kalacak olan mahallemizdeki büfe sahibi dostumuzun derdi ise içeceği biranın derdine düşenden daha büyük.

Bu arada, tam kapatılıp yüz üstü bırakılanların yanında, kapatılmayıp patronların insafına bırakılan emekçiler de var. Yine DİSK-AR hesaplamış, mevcut istihdamın yüzde 61’i bu kapsamda.

Son güne kadar pek çok fabrikada salgın kontrolden çıkmış, kim temaslı, kim hasta belli değildi. Devam edeceği anlaşılıyor. Patronun aldığı kadar tedbirle çalışmaya mahkûm işçiler, virüs riski altında işlerine gidip gelecekler.

Salı gününün Boyun Eğme gazetesi manşeti tam kapanmaya dair durumu şöyle özetliyor: “İşsizlere açlık, patronlara tatil, işçilere korona…”

Vaziyet bu.

Milyonlarca emekçi kaderine, bir o kadarı da patronların insafına terk edilmişse, oturup seyredecek değiliz.

Kapanma var, devlet yoksa şimdi dayanışma zamanıdır.

Türkiye Komünist Partisi’nin dün yaptığı duyurudan bir bölümü izninizle paylaşmak istiyorum. İnsana düşman bu düzende tek bir emekçi yalnız kalmasın, kendisini çaresiz hissetmesin diye:

“…Birbirimizi koruyacağız, dayanışma kültürünü yaygınlaştıracağız. Partinin dost elini yanı başımızdakilerden başlayarak ulaşabildiğimiz, bize ulaşan tüm emekçilere hissettireceğiz.

Semt evlerimiz, mahalle örgütlerimiz herkesin birbirinden haberdar olmasını sağlayacak. İhtiyaçlarımızı paylaşacağız, karşılamak için el birliğiyle çaba göstereceğiz.

Kadın Dayanışma Komitelerimiz, kapanmada kadın emekçilerin bir kat daha artacak olan yüklerine, baskıya, şiddete karşı dayanışma ve direnmenin adresi olacak.

Patronların Ensesinde olacağız.

Çalışmayı sürdürecek olan işletmelerde emekçilerin sağlığını tehdit eden uygulamalar hakkında bilgi toplayacak, işçileri virüs tehdidi altında çalışmaya zorlayan patron ve yöneticileri teşhir edeceğiz.

Kısıtlama ya da salgın bahanesiyle işçilere dönük her tür adaletsizliğe karşı örgütlenecek ve mücadele edeceğiz.

Yayınlarımız görmezden gelinen gerçekleri görünür kılacak. Hak gasplarını, yasak istismarlarını, fırsatçılıkları, milyonlarca insan üç kuruşa muhtaç hale gelirken zenginleşenleri tek tek teşhir edeceğiz.

Kolları sıvayalım…”