Bir facianın kadere bağlanması, kocası, babası, ağabeyi, kardeşi ya da komşusu ölmüş/yaralanmış kişiyi bile edilgen hale getirebiliyor.

Kader!

AKP iktidarında, facia niteliğinde 20’den fazla maden kazası olmuş. AKP, muhalif belediyelerde gerçekleşen sel baskını gibi olaylarda, belediye yönetimini en azından ‘basiretsizlikle’ suçluyor; ancak kendi yetersizliklerinden ya da yanlış tutumlarından kaynaklanan maden kazası gibi olaylarda ise, kadere ya da Allah’a sığınıyor.

Örneğin 17 Mayıs 2010’da Zonguldak’ta meydana gelen maden faciasında 30 işçi yaşamını yitirmişti. Bu olay üzerine AKP Genel Başkanı, “Bu mesleğin kaderinde var" demişti. O günlerin çalışma bakanı Ömer Dinçer de, “Güzel öldüler. O konuda ben acı çekmediklerini ve fizik olarak da güzel öldüklerini buradan rahatlıkla söyleyebilirim” diyebilmişti.

Dolar, 5,5 lirayı aştığında AKP Genel Başkanı, “Onların dolarları varsa bizim de halkımız, hakkımız, Allah’ımız var” söylemiyle olay geçiştirilmişti (odatv, 10 Ağustos 2018).

31 Mayıs 2014 günü Soma’da yaşanan maden faciasında 301 kişi hayatını kaybetmişti. Bu olayda da AKP Genel Başkanı, “Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey yok” demişti.

Geçen hafta (14 Ekim 2022 günü) Amasra’da, yetkililerin üç hafta önce ‘güvenli’ dedikleri madende yaşanan faciada da, 41 madenci rahmetli olmuştur. AKP Genel Başkanı Amasra’da da, “Birileri bununla dalgasını geçebilir ama önemli değil, biz kader planına inanmış insanlarız. Kader planına inandığımız için bunun ne dünü bugünü ne de yarını olmayacaktır bunlar her zaman olacaktır bunu da bilmemiz lazım” demiştir. 

Türk Dil Kurumu’na göre ‘kader’, ‘yazgı, genellikle kaçınılmaz kötü talih’ anlamına geliyor. Felsefi ya da dini açıdan ‘kader’ nedir tartışmasına girmeden yetkililerin kadere sığınmasının işlevselliğine bakalım. Allah’a ya da kadere sığınmak, iktidar açısından birkaç açıdan işlevsel oluyor. Örneğin 

  • “Yaşanan felaket bizim suçumuz değil; ne oluyorsa Allah’ın takdiri nedeniyle oluyor” denmiş oluyor. 
  • Kadere sığınmak, büyük ölçüde gerçeklerin ortaya çıkmasını engelleyip eleştirilerin azaltılmasına yarıyor. 
  • “Allah’ın takdiri olduğundan bizim yapabileceğimiz bir şey olmuyor; biz ne yapsak boşuna” anlamına geliyor.
  • Yaşanan olayda ihmali ya da yanlışları olanlar korunmuş oluyor.
  • Kadere inanma söylemi yaygınlaştıkça, özgürleşememiş bireylerin yaşadıkları olumsuzlukları irdelemeden kadere bağlaması kolaylaşıp yaygınlaşıyor. 
  • Başa gelen olumsuzluklar kadere bağlandığında, yaşanan olayların nedenini irdeleme olasılığı azalırken, yaşanan olumsuzluklar yinelenip artıyor. 
  • Yaşanan faciaları kadere bağlayan iktidarların, kadere inananların emeklerini, akıllarını ve duygularını sömürmesi kolaylaşıyor. 

Bir facianın kadere bağlanması, kocası, babası, ağabeyi, kardeşi ya da komşusu ölmüş/yaralanmış kişiyi bile edilgen hale getirebiliyor. Facianın kadere bağlanması konusunda, mağdur olan, örneğin “Neden kader hep bizde maden kazası yaratıyor da İngiltere’de, Almanya’da yaratmıyor” diye sormuyor; “Allah sizi başımızdan eksik etmesin” demeyi yeğliyor!

Kader sözcüğünün bu tür işlevleri nedeniyle, AKP’li eğitim bakanı Hüseyin Çelik 2005’te, sonradan çocuk istismarıyla gündeme gelen Ensar ile ‘Değerler Eğitimi Projesi’ başlatmıştı. Bu projede yıllardır laiklik, demokratiklik ve insan hakları gibi değerlere değil de kader ve sabır gibi sözcüklerin dini anlamları öne çıkarılmaktadır. Değerler eğitimi yetmemiş, AKP 4+4+4 yasasının ardından ortaöğretim yönetmeliğini değiştirip ‘soran, eleştiren ve araştıran öğrenci yetiştirmekten de vazgeçmişti.

Bu arada Amasra faciasından sonra, kimi AKP’lilerden kader konusunda beklenmedik yorumlar gelmesi dikkat çekiyor. Örneğin düne kadar iktidarın tüm sorumluluklarını paylaşan ve geçmiş facialarda kullanılan kader açıklamasına ses çıkarmayan Hüseyin Çelik, şimdi farklı konuşuyor: “Önce, en ince detayına kadar tedbir, sonra tevekkül ve takdire teslimiyet… Bizim kader anlayışımız ne yazık ki, daha çok Emeviler’in ‘Cebriyeci’ kader anlayışını andırıyor" diyor.

AKP’de milletvekilli ve danışmanlık yapan ve 2016 yılında “Biz Tayyip Erdoğan dediğimiz zaman bu memleketin başına gelmiş en güzel olaylardan, şahıslardan, bir lider olarak onu gördüğümüz zaman ‘Salli Alâ Muhammed’ deriz” diyen Prof. Dr. Yasin Aktay, şimdi farklı konuşuyor: Amasra maden faciasına ilişkin ‘kader planı’ açıklaması için, “Kader inancı elbette ki böyle bir şey değildir. Böyle olsaydı hiçbir olaydan hiç kimseyi sorumlu tutmak mümkün olmaz, böylece suç ve ceza da olmazdı” diyor. 

Çelik ve Aktay dışında AKP yandaşı olarak bilinenler arasında da, Amasra faciasının ‘kader planını’ söylemine karşı çıkanlar artıyor. 

Kader konusunda AKP’liler arasında ortaya çıkan bu değişim ister istemez ilahiyatçı Yaşar Nuri Öztürk'ün ölmeden önce kader konusunda söylediğini anımsatıyor. "Bu kader kelimesini ne kadar duyarsanız, dine ve Allah'a ihanetin o kadar yapıldığına hükmedeceksiniz. Çünkü bugünkü manasıyla kullanılan kader Kur'an'ın kabul etmediği bir kader anlayışıdır."  

Kader konusunda kimi AKP’lilerde görülen değişim, bu söylemin bıkkınlık yarattığından mı,  Y. N. Öztürk’ün açıklamasını kabullenmelerinden mi kaynaklanıyor? Bilinmiyor!

[email protected]