Spector, plak yapımcısı imajını, sanatçıya eş hatta ondan daha büyük bir yaratıcı güç olan auteur tahtına taşımış, prodüktörlüğün marka değerini o güne değin ulaşmadığı bir seviyeye yükseltmişti.

Jaguar şoförü

Siyah son model Jaguar, iki katlı küçük bahçeli orta sınıf ailelerin oturduğu müstakil bir evin kapısından birkaç metre uzağa park etmişti. Gün ağarmak üzereydi. İki saate yakın bir süredir patronunu beklemekten ağaç olmuş şoför sigaranın birini söndürmeden diğerini yakıyordu. Hava, gündüz kendini şöyle bir gösteren güneşe rağmen henüz Şubat’ın başında oldukları için gece dondurucu bir soğuğa çevirmişti. Arada bir patronunun girdiği evin üst katındaki ışıkları yanan perdeleri sıkı sıkıya çekilmiş pencereye gözlerini çeviriyor, bir an evvel eve dönebilmek için yalvaran gözlerle süzüyordu. Bilmem kaçıncı sigarasını arabanın aralık camından fiskeleyerek fırlattığı esnada alacakaranlığı yaran bir silah sesiyle irkildi. İlk aklından geçenlere ihtimal vermek istemiyordu. Yoksa! Zira patronunun ne çatlak bir herif olduğunu iyi biliyordu. Nicedir bir uğursuzluğun üzerlerine çökeceğine adı gibi emindi. 

Bir dakika sonra Tim Burton filmlerindekine rahmet okutan berbat bir saç kesimi, parlak takım elbise ile elf görünüşüne sahip, minicik, tuhaf mı tuhaf adam verandada göründü. Yalpalayarak kendisine doğru geliyordu, paniklediği her halinden belliydi. Üzerinden pişmanlık akan bir ses tonuyla:  

-“Sanırım birini öldürdüm” dedi.

***

Takvimler 3 Şubat 2003 yaprağına gelmişken, sabahın erken saatlerinde, Amerikalı meşhur plak yapımcısı Phil Spector, bölgenin en havalı kulüplerinden biri olan House of Blues’da her zaman olduğu üzere yakayı paçayı dağıtacak miktarda içtikten sonra, birkaç saat önce tanıştığı B-Movie’lerde görünen, ikinci rollere çıkan bir aktris Lana Clarkson ile birlikte, kadının Kaliforniya Alhambra’daki evine gitmişti. 

Ne olduysa şoförünün kendisini beklediği o zaman dilimi içinde olmuştu. Şoförün telefonu üzerine birkaç dakika sonra olay mahalline gelen polisler kadın oyuncuyu kafası parçalanmış halde ölü bulmuşlardı. Kadın ağzından vurulmuştu. Spector, “kazayla oldu” demiş, olayın Clarkson’ın silahı öptüğü sırada istem dışı gerçekleştiğini iddia etmişti.

Dava, Spector’ün geniş çevresinin baskısı yüzünden üç yıl sürmüş, sonucunda ikinci dereceden suçlu bulunarak 19 yıla mahkûm olmuştu. Savunmasını O.J. Simpson’ı darağacından kurtaran avukat yapmıştı. Parlak kariyerine karşın hayatı uyuşturucu ve alkol bağımlılığından dolayı mahvolmuştu. Sex & Drugs & Rock’n Roll aleminde, şaşaalı bir yaşam tarzını demir parmaklıklarla sonlandıran ne ilk ne de son insandı Spector. 17 Ocak 2021 günü 81 yaşındayken hapis cezasını çekerken öldü. 

***

Üst üste kayıtların henüz yayılmadığı zamanlarda onlarca müzisyeni aynı odada çaldırıp kaydederek Wall of Sound (ses duvarı) denen bir kayıt yöntemi icat etmişti Spector. Ses Duvarı masif bir orkestra soundu oluşturmak amacıyla yaylılar, nefesliler dahil çeşitli çalgıları katmanlandırmayı içeriyordu. Bu anlayışla popu dönüştüren Spector, The Beatles, The Righteous Brothers, Ike & Tina Turner ile çalışmış, yapım yöntemleriyle The Beach Boys, Bruce Springsteen gibi büyük sanatçıları etkilemişti.

John Lennon “Let it Be” kayıtları bittiğinde “elindeki çöple yapabileceğinin en iyisini yaptı” demişti. Lennon’a göre o gelmiş geçmiş en büyük plak yapımcısıydı. Spector daha sonra da Lennon’ın solo albümü “Imagine”in prodüktörlüğünü yapmıştı.

The Beach Boys’tan Brian Wilson, bir belgeselde Spector için “hayatımdaki en büyük ilham kaynağı”, bir başka ünlü yapımcı Jimmy Iovine ise “Müziğe kendisinden önce var olmadığını düşündüğüm bir drama ekledi” diyordu. 

Spector, plak yapımcısı imajını, sanatçıya eş hatta ondan daha büyük bir yaratıcı güç olan auteur tahtına taşımış, prodüktörlüğün marka değerini o güne değin ulaşmadığı bir seviyeye yükseltmişti.

***

Harvey Phillip Spector, 1939’da New York’ta Rus-Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, çocukken babası intihar ettiği için annesiyle Los Angeles’a göçmüştü. Lise yıllarında üç arkadaşıyla Teddy Bears topluluğunu, 1961 yılında da kendi plak şirketi Philles’i kurmuştu. Bu döneminde çok popüler olan yüksek profilli kız topluluklarını ünlü etmişti. Büyük sanatçılar çıkardıkça kendi de ünleniyordu, ancak Spector bir konuda daha ün yapmaya başlamıştı; tekinsiz davranışlarıyla giderek etrafını rahatsız eden bir tip haline gelmişti. Örneğin “Death of a Ladies Man” albümünün kayıtları esnasında Leonard Cohen’in kafasına silah dayadığı anlatılıp duruyordu etrafta.

Kendisinin yarattığı Ronettes topluluğunun şarkıcısı Veronica Bennett, Spector’ın ikinci eşi olmuş ve 1974 yılında da boşanmışlardı. Bennett 1990 yılında yayınladığı otobiyografisinde onu yıllarca korkunç bir tacize maruz bıraktığını, onu öldürmekle ve cesedini bodrumunda sakladığı cam kaplı bir tabutta sergilemekle tehdit ettiğini yazmıştı. 

Bennet ayrıca eski kocasının ölümünden sonra ise instagram’da “parlak bir yapımcı ama berbat bir koca” olduğunu belirtmişti. Keza Blondie’nin gitarcısı Chris Stein de bir anısında “70’lerde Phil’in evine gittiğimizde, bir elinde bir şişe şarap, diğerinde muhtemelen yüklü bir otomatik silah ile kapıyı açmıştı. Deli olduğunu o zaman anladım” diye tarif etmişti Spector’ı.

***

2013 yılında Spector’ın dramı yönetmen David Mamet tarafından filme alınmış, Spector’ı Al Pacino canlandırmıştı. Kaderin cilvesine bakın ki maktul Lana da yıllar önce Scarface filminde figüran olarak yer almıştı. Cinayetten haftalar önce Spector, The Telegraph’a bir röportaj vermişti. Demeçte “bir dereceye kadar görece deli olduğumu söyleyebilirim” demiş, içinde şeytanların dolaştığını eklemişti. Son yıllarında basına yansıyan fotoğraflarında insanı ürküten tipi de hakkında söylenen her şeyi destekler nitelikteydi. 

O gece Spector’ı kapıda bekleyen Jaguar şoförü mü? O bu vefat hakkında hiçbir şey yazmadı, kimselere bir şey söylemedi. Sadece peş peşe sigara içmekle yetindi. 

Murat Beşer ([email protected])