Toplumcu Anayasada yazıldığı gibi: “Çalışabilir durum ve yaştaki her yurttaşa çalışma olanağı ve iş güvencesi sağlanmasının devletin temel görevleri arasında” olduğu bir düzen istiyoruz.

İstediğimiz gibi işlere doğru yeni bir zafer

30 Ağustos Zafer Bayramının 100. yıl etkinliklerinde, AKP’li Cumhurbaşkanı işsizlik ve istihdam konularında konuşmuş. “... burada, Kütahya’da, Allahın izniyle istihdam sorunu yok. Bir de utanmadan sıkılmadan diyorlar ki işsizlik var, ne işsizliği ya? Yeter ki iş istesin vatandaş. İş çok. Ama ne diyor, benim istediğim gibi iş yok!" demiş.

Şimdi bunların bundan yüz yıl önce emperyalist işgale karşı Anadolu halkının kazandığı zaferle ne ilgisi var diyeceksiniz. İlk bakışta hakikaten alakasız görünüyor, ama aslında tam da bu zafer ile kuruluşuna giden yol açılmış olan Cumhuriyetin 100. yılının arifesinde içinde bulunduğumuz gerçekliği ortaya döken bir konuşma.

Gelin cümle cümle deşifre etmeye çalışalım: “... burada, Kütahya’da, Allahın izniyle istihdam sorunu yok…” Doğru.

İstihdama sermaye düzeni açısından baktığımızda doğru. Kimin izniyle olduğu kısmı tartışılır ama sonuçta bu şu demek: 

Sadece Kütahya’da falan da değil, bu ülkede, patronların emek gücünü, yani, değeri üreten, kendi maliyetinin kat kat üzerinde birikim, sömürü ve kâr oranı sağlayan sermaye biçimi olarak emek gücünü nicel ve niteliksel anlamda mutlak serbestlik ve esneklikle kullanabilmelerine olanak sağlayacak bir istihdam rejiminin siyasal, ideolojik ve yasal olarak güvencesi sağlanmış durumdadır. 

Bu istihdam, yani, çalıştırma rejimi, son yirmi yılda giderek derinleşip yerleşmiş ve nihayet neredeyse kapitalizmin ilk dönem “vahşi sömürü” ilişkileri düzeyine geri dönmüştür. Daha bir iki gün önce TUİK verilerinden derlenerek oluşturulmuş sermaye ve işgücünün gelirden aldığı pay grafiği dolaşıyordu medyada1. Son birkaç yılda aradaki fark hızla açılmış ve 2022 yılının şu günlerinde, sermayenin payı emeğin aldığının iki katını geçmiş. TUİK diyor ki, 2022 ikinci çeyreğinde emek gelirleri yüzde 66,4, sermaye gelirleri ise yüzde 134,7 artmış.

Öte yandan, açıkça ortada olan bu eşitsizliğin yanısıra, emekgücünün sermaye tarafından esnek ve serbestçe değerlendirilebildiğinin bir göstergesi de, tam zamanlı ve kayıtlı istihdam oranlarıdır (kısaltması KATİ, siz “katı” da okuyabilirsiniz). DİSK-AR’ın 16 Ağustos tarihli 2022 ikinci çeyrek için İşsizlik ve İstihdam Raporuna göre KATİ oranı, yüzde 33 civarındadır. Yani ülkede çalışabilir 64,5 milyon kişinin sadece 21,4 milyonu kayıtlı ve tam zamanlı istihdamda bulunmaktadır.2 Gerisi? Kayıtsız, esnek, kuralsız, güvencesiz, örgütsüz ve geleceksiz on milyonlarca çalışan.

Bundan âlâ kapitalist istihdam rejimi mi olur? Kısacası elbette sermaye düzeni açısından bu ülkede istihdam sorunu yoktur.

Devam edelim: “...Bir de utanmadan sıkılmadan diyorlar ki işsizlik var, ne işsizliği ya?..” Yanlış. 

Hangi veriyi ele alsanız, nereden baksanız, nereden tutsanız yanlış. Resmi ve dar tanımlı işsizlik rakamları bile yüzde 10’u geçmiş durumda. Geniş tanımlı rakamlar ise, bu oranın iki katını aşan veriler sağlıyor. İşsizlik oranı, yüzde 21,3. 2022 yılı ikinci çeyreğinde geniş tanımlı işsiz sayısı 8 milyona yaklaşmış durumda. Gerçek genç işsizliği yüzde 32,5, genç kadın işsizliği ise yüzde 42,4. 

Bunlar işsizlik sorununun rakamsal karşılığı. Bir de işsizliğin nasıl uzun dönemli, kalıcı ve yapısal bir sorun olduğunu gösteren veriler var. TÜİK resmi verilerine göre3, işsizlerin yüzde 24.5’lik kısmı, bir yıldan fazla süredir iş aramaktalar. Bunu biraz daha genişletim 6 aydan fazla süredir iş arayanlar olarak bakarsak yüzde 40’lara yaklaşıyoruz. Üstelik işsizlerin sadece yüzde 7’lik bir kısmı ilk kez iş arayanlardan oluşuyor, gerisi işten atılanlar ya da ayrılanlar. İşsiz nüfus açısından hizmetler sektörü, güvencesizliğin en yaygın olduğu sektör olmaktan kaynaklı, yüzde 54,5’luk bir oranla işsizlik yaratan olarak ilk sırada görülüyor.

Özetle, utanmadan sıkılmadan diyebiliriz ki: Türkiye’de işsizlik, kalıcı, uzun dönemli ve yapısal bir sorun olarak VAR.

Gelelim son kısma: “...Yeter ki iş istesin vatandaş. İş çok. Ama ne diyor, benim istediğim gibi iş yok!..” Doğru.

Hem de pek doğru. Bu ülkenin hem doğal, hem altyapısal, hem idari, hem teknik ve teknolojik kaynak ve olanakları tüm yurttaşlarına çalışma ortam ve koşulları yaratmaya yeter. Ancak, devamı da doğru, bu haliyle bizim istediğimiz gibi iş ve çalışma olanakları yok.

Ne istiyoruz peki? Emperyalist odakların ve yerli yabancı her türden sermayedarın işgalinin son bulduğu; ülke kaynaklarının ve zenginliğinin yurttaşlara ait olduğu; iktisadi gelişme ve etkinliklerin toplumun gereksinimlerine göre merkezi planlandığı; üretim araçlarının özel mülkiyetinin ve sömürünün yasaklandığı bir ülke istiyoruz.

Toplumcu Anayasada yazıldığı gibi: “Çalışabilir durum ve yaştaki her yurttaşa çalışma olanağı ve iş güvencesi sağlanmasının devletin temel görevleri arasında” olduğu bir düzen istiyoruz.4

Bilgi birikim ve emeğin karşılığının sağlandığı eşit ve adil bir ücret sistemine; çalışma ve tatil hakkı güvencesine; sağlıklı, hijyenik ve güvenli çalışma ortamlarına; işin ve mesleğin gereklerine uygun teknik ve teknolojik altyapıya; her meslekten ve iş grubundan çalışanın eşit şekilde yararlanacağı bir statü sistemine ve daha ötesine sahip olmak istiyoruz.

Çok mu zor? Hiç de değil. 

Eksiğimiz yok. Fazladan, biriktirdiğimiz yıllarımız, tarihimiz, var. 

Sadece, bu yüz yıllık tarihin sonrasında, bize yeni bir zafer gerek, yeniden…