Mesele sadece İsrail ile sınırlı değil ve 'başkalarına yaslanarak güvenliğini sağlamak'tan Türkiye’nin de kast edildiği biliniyor.

İran’ı Azerbaycan sınırındaki tatbikata ne sürükledi?

Emperyalizme bağlı iktisadi kuruluşlar pandemi sonrası bir iyimserlik yayıyorlardı. Dünya pandemiye bağlı ne kadar küçüldüyse, 2021-22 dönemecinde o kadar büyüyecekti. Kapitalizm yara almadan ayağa kalkacaktı.

Ama işlerin böyle gitmeyebileceğini, hesaba katılması gereken birçok unsur olduğunu söylemiştik zamanında.

Şimdi 2021’in sonuna yaklaşırken hâlâ pandeminin önünün alınamadığı görülüyor. Emekçi halkları büyük bir gıda güvensizliği, barınma sorunu ve yoksulluk tehdit ediyor. Emperyalist dünya genel olarak bir iktisadi krize yaklaşıyor gözüküyor.

Bu gelişmelerle ilişkili olarak, dünyanın birçok yerinde toplumsal patlamalara tanıklık ediliyor: Lübnan, Tunus, Cezayir, Güney Afrika, Hindistan, Kolombiya…

Öte yandan dünya sadece iktisadi olarak değerlendirilemez, siyasi olaylar emekçi halkları köşeye sıkıştırıyor.

Dünyanın birçok yerinde örtülü bir yeniden paylaşım savaşı yaşanıyor, hırslı ulusal burjuvazilerin pay alma telaşı savaşlara yol açabilecek derin fay hatlarının oluşumuna neden oluyor.

Bu fay hatlarından biri çok uzun süredir hiçbir askeri olayın gerçeklemediği İran-Azerbaycan sınırında görüldü. Ekim başında İran hatırı sayılır bir askeri yığınak yaparak 700 km civarındaki Azerbaycan ile olan sınırında tatbikat gerçekleştirdi.

Bu esnada İran tarafından sarf edilen sözler İran egemen sınıfının ve siyasilerinin nasıl düşündüklerini yansıtıyordu.

Örneğin, İran Lideri Hamaney şöyle bir mesaj yayınladı: “Başkalarına güvenerek güvenliklerini sağlayabileceğini düşünenler, güvenliklerini yabancılara emanet ettikleri için yakında darbe alacaklarını bilmelidirler.”

Bu arada İranlı bir askeri gazetede Azerbaycan’ın işini 1000 füzenin bir günde bitireceği bile yazıldı.

Bu kısa sürede yükselen gerilimin olası nedenlerine göz atabiliriz.

Daha önce bu köşede Azerbaycan ile İsrail arasındaki yakın ilişkiye değinmiştik. Azerbaycan Yahudilerinin bu ilişkiye katkısı olduğu söylense de İsrail’in Kafkasya’daki jeopolitik ayağı Azerbaycan’da bulunuyor.

Sovyetler Birliği ve Azerbaycan’daki karşı-devrim sonrası Aliyev hanedanının başa geçmesi ile birlikte İsrail Azerbaycan’ı tanıyan üçüncü ülke oluyor. Bugün İsrail petrol ihtiyacının %40 kadarını Azerbaycan’dan sağlıyor. Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’ndan bu ikmalin yapıldığı düşünülürse Türkiye’nin de bir rızası olduğu anlaşılıyor.

İsrail Azerbaycan’ın önemli bir silah tedarikçisi durumunda, Azerbaycan’a verilen SİHA’ların ortak üretiminin planlandığından bahsediliyor. Ayrıca İsrail’in istihbarat desteği verdiği ve bu arada Azerbaycan’ı İran’ı dinleyen bir gözlem istasyonuna çevirdiği söyleniyor. İranlı nükleer bilimcilere karşı işlenen cinayetlerde bu istihbaratın avantaj sağladığı ayrıca bildiriliyor.

İlham Aliyev’in sızdırılan bir mesajında İsrail ile Azerbaycan arasındaki ilişkinin bir buzdağı gibi sadece %10’unun gözükür olduğunu yazmış olması ve bu mesajın yalanlanmaması şüpheleri doğruluyor. Ayrıca Aliyev ailesinin İsrail’de milyonlarca dolarlık kişisel yatırımı olduğunu ve muhtemelen söz konusu gizli %90 ile bu yatırımları kast etmediğini akılda tutmak gerekiyor.

Ancak mesele sadece İsrail ile sınırlı değil ve “başkalarına yaslanarak güvenliğini sağlamak”tan Türkiye’nin de kast edildiği biliniyor. Türkiye sermayesinin Kafkasya ve Orta Asya’da bir nüfuz bölgesi yaratma girişimi Dağlık Karabağ savaşından sonra hızlanmış gözüküyor. Üstelik Türkiye sermaye sınıfı bir yandan kalıcı kazançlar elde etmeye çalışırken diğer yandan elde ettiği mevzileri NATO’ya pazarlama konusunda oldukça istekli bir görüntü çiziyor.

Türkiye’nin Azerbaycan’a sağladığı askeri destek biliniyor ama daha az bilinen son zamanlarda giderek sıklığı artan ortak askeri tatbikatlar. Azerbaycan ve Türkiye Nahçıvan’da “Sarsılmaz Kardeşlik” adı altında önemli bir askeri tatbikat gerçekleştirdi. Yine Azerbaycan-Türkiye ve Pakistan Hazar Denizinde Eylül ayında askeri bir tatbikat düzenledi.

Hazar’da kıyısı olan ülkeler (Rusya, İran, Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan) 2000’den bu yana bir platformda bir araya geldiler. Hazar Denisinde kıyısı olamayan Türkiye ve Pakistan ile yapılan askeri tatbikat İran ve Rusya tarafında önemli bir rahatsızlık yaratmış gözüküyor.

Dün itibariyle ise Gürcistan-Azerbaycan ve Türkiye Tiflis’te “Sonsuzluk-2021” tatbikatını tamamladı. Bütün bu gelişmelerin NATO’nun parmak izini taşıyabileceği tahmin edilebilir. Kafkaslarda yeni bir hegemonya projesi kuruluyor sanki ve Ermenistan ile son günlerde başlayan normalleşme mesajları bu bağlamda değerlendirilebilir.

Ama bir meseleye daha bakmalıyız.

Bölgedeki hegemonya mücadelesi Dağlık Karabağ Savaşından sonra mümkün hale gelen ve Ermenistan üzerinden Azerbaycan-Nahçıvan ve Türkiye’yi birbirine bağlayan Zengezur Koridoru etrafında da gerçekleşiyor.

Haritada Ermenistan üzerinden Azerbaycan ve Nahçıvan’ı birbirine bağlayacak Zengezur Koridorunun muhtemel çizimi görülüyor.

Öncesinde Azerbaycan ve Nahçıvan arasında ticaret İran üzerinden yapılırken şimdi doğrudan yapılacak. Azerbaycan’ın daha koridor açılmadan İranlı TIR şoförlerini vergilendirdiği ve engel olduğu bildiriliyor. 

Eylül ayı içinde İran’ın Şangay İşbirliği Örgütü’ne üye olarak kabul edilmesi çok önemli bir gelişme oldu. Bilmiyoruz İran’ın çekinmesine gerek var mı, ama Zengezur koridorunun Yeni İpek Yolunun başlıca güzergâhlarından birisi olması olasılığı da bu yeni paylaşım savaşının bir yönünü oluşturuyor.

Son olarak bölgede halen Rusya nüfuzunun ağırlıklı olduğunu ve İran’ın yanı sıra Orta Asya’ya uzanan bu gelişmelerden Rusya’nın çok tedirgin olduğunu ilave edelim.

Kafkasya’da ülkelerin kirli sermaye sınıfları arasında oynanan bu oyunun akıl dışılığı tarihsel olarak yüz kusur yıl sonra bir Ekim’i çağırıyor.