Kimse gençliğini yeni baştan yaşayamaz ama dostlar arasında tarihi geriye sardırmak her zaman olası tabi ki dizelerin yardımıyla.

İnadına hayat ve şiirle dolan sofralar…

Bu yazının SoL Haber’de yayınlandığı tarih 6 Ağustos 2024 yani yılın 218’inci günü.  6 Ağustosu düşününce iki tarihsel durum aklıma geldi. Bunlara değindikten sonra yazının esasına gelmek istiyorum. 

Birinci durum; 6 Ağustos 1922. Gazi Mustafa Kemal Paşa Nutuk’ta diyor ki; “Ordunun hazırlıklarının tamamlanması ve taarruzun bir an önce yapılmasını emrettikten sonra tekrar Ankara’ya döndüm. Batı Cephesi Komutan (İsmet Paşa) 6 Ağustos 1922’de ordularına gizli olarak taarruz hazırlıkları emrini verdi”.

Bu 6 Ağustos emri, Nâzım Hikmet’in Kuvâyı Milliye şiirinin yedinci babının başlığını da oluşturmuştur: 

'922 Ağustos Ayı / ve Kadınlarımız / ve 6 Ağustos Emri / ve Bir Âletle Bir İnsanın Hikâyesi'

İkinci durum: bundan tam 100 yıl önce 1924’ün 6 Ağustosunda, tüm tarafların onay belgeleri Paris’e ulaşmış ve Lozan Barış Antlaşması yürürlüğe girmiştir.

***

Köşemin eski okurları hatırlayacaktır. 5 Mayıs 2014’te “Nâzım Hikmet ve Sofra” başlıklı oldukça ilgi gören bir yazı kaleme almıştım. Yani şiir ve sofra ile ilgim yeni değildir.

Yeme – içme ağırlıklı ruh hallerinin şiirlerinden oluşmuş pek kıymetli bir seçki / kitaptan bahsetmek ve meraklı dostların ilgisine takdim etmek istiyorum.

Tevfik Fikret’ten Nazım Hikmet’e; Can Yücel’den Edip Cansever’e; Cahit Sıtkı’dan Orhan Veli’ye; Enver Gökçe’den Hasan Hüseyin’e; Gülten Akın’dan Süreyya Berfe’ye;  Çiğdem Sezer’den Küçük İskender’e; Yeşim Ağaoğlu’ndan Eren Aysan’a… Tam 78 şairden 192 şiir ile tematik bir şiir seçkisi; “Yiyin Efendiler Yiyin”: Şiirli Sofralar Antolojisi ve alanında bir ilk yapıt. Doğal olarak kimi şairler ve şiirler yok. Antolojiyi hazırlayan Gültekin Emre’nin ifadesiyle “Eksiklik bizden değil, dışımızdaki nedenlerden”.

Siz de farkındasınızdır,  günümüzde yeme - içme kültürüyle ilgili, değişik ülkelerin mutfağını, geleneksel yemek kültürünü tanıtmaya çalışan ne çok kitap var okuru ile buluşan. Yemek tariflerinden sağlıklı beslenmeye uzanan geniş bir yelpazede konuyla ilgili dergiler, şeflerin, aşçıların,  gurmelerin önerileri birbirini izlemekte. İçinden geçmekte olduğumuz konjonktürde ilk olarak 2011, sonra 2018’den bu yana tam altı yıldır ilgi ile izlenen MasterChef Programı konu ile ilgililer için bana göre yemek konusunda ciddi bir bilgi deposu. Her ne kadar yıkıcı rekabet programda hâkim olsa da.

Kimi zaman, pazar – manav – marketle başlayan sebze, meyve alışverişi bu seçkideki şiirlerin kapısını açıyor ve mutfağa dalıveriyoruz. Mutfak, bana göre evin en mühim yeri. Çalışma odasından bile. Zira eğer, mutfak lezzetsiz ve keyifsizse çalışma zamanının üretkenliği azalacaktır. 

Tencereler, tavalar, çaydanlıklar, kavanozlar, sürahiler, tabaklar, çatallar, bıçaklar.  Ekmek, tuz, şeker, su, yumurta, tereyağı, börek ve zeytin – peynirin barınağı mutfak. Kitap da mutfak, şiirlere göz kırpıp cilve yapıyor adeta.

Elma, tarihinde  Aquina’li St Thomas’dan bu yana ne çok metafora, imgeye, göndermeye ev sahipliği yapmış kutsanmış. Bu kutsamada zaman zaman vişne, kiraz, kızılcık, portakal, şeftali, erik, üzüm, incir, nar da rol almış.

Günlük yaşamın başlangıcı sabah, kahvaltı ve kahvaltılıklar; yumurta, peynirler, reçeller, bal,  kızartmalar, ekmekler, pideler, çörekler, simitler ve çay. Sonra da Türk kahvesi.

Ya yemekler… Öğlen ayrı akşam başka bir lezizlikte. Başta tarhana olmak üzere çorbalar, piyazlar, salatalar, turşular, oturtmalar, kapamalar, beğendiler, perdelisi - perdesizi – safranlısı- nohutlusu- şehriyelisiyle pilavlar. 

Enginar, kereviz, pırasa, fasulye, ıspanak ile pazı, lahana ve yaprak sarmaları, biber – patlıcan – domates dolmaları. Bin bir çeşit ile sofralar şenlenir, mideler bayram eder ve sonra tatlılar; dilberin dudağı, hanımın göbeği… 

Gültekin Emre, antolojiyi hazırlarken çilingir sofralarını ve müskirat çeşitlerini iyi ki ihmal etmemiş. Bu şiirler,  meyhanelere de gidiyor, rakı, şarap içip sarhoş da oluyorlar. Akşamcılar da var. Kirazlı votka, turunç likörü, beyaz kiraz likörü de deneniyor. Sofraların şahı rakı ise, kraliçesi de şaraptır ibaresi şiirlerin satırlarında yer alıyor.  Votkaya, biraya, viskiye, konyağa, cine hayır denmiyor yeri geldiğinde.

Cahit Sıtkı Tarancı'nın “Haydi Abbas, vakit tamam; / Akşam diyordun işte oldu akşam. / Kur bakalım çilingir soframızı; / Dinsin artık bu kalp ağrısı” dizelerini ezbere bilmeyen akşamcı yok gibidir. Şiirin son iki dizesindeki duygu masadakileri bir yerlere alıp götürür hep: “Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan; / yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.” 

Kimse gençliğini yeni baştan yaşayamaz ama dostlar arasında tarihi geriye sardırmak her zaman olası tabi ki dizelerin yardımıyla.

Ağzımızın tadı bozulmasın efendim. 

Sofralarımız, şiirle dolsun.

“Yiyin Efendiler Yiyin”: Şiirli Sofralar Antolojisi
Gültekin Emre (Hazırlayan)
Oğlak Yayıncılık: Edebiyat / Antoloji
Birinci Baskı 2016, İstanbul
280 Sayfa. 18 x 11 cm.