"Şimdi baş yüce gıdacılara savaş açtı ya… Bunların ayetle, hadisle ıslah olmayacaklarını en yakınındakilerden bilmesi gerekir. Bunlar serbest piyasanın çocuklarıdır."

İhtikâr

Tedavülden çekmek, kıtlaştırmak, istiflemek, stoklamak anlamında “hakr” kökünden geldiğini öğreniyoruz İslam Ansiklopedisi’nden. İhtikâr yapana da “muhtekir” deniliyor. Bütün dinlerde şiddeti az ya da çok ayıplanıyor ihtikârcılık. Ancak birincil kaynak olarak kabul edilen Kuran’da bu ifadeye rastlanmıyor.

Oh ne güzel, madem Kuran’da yasaklandığına dair bir delil yok istiflemeye devam diyenlerin ağzının tadını kaçırmak zorundayım. Zira haksız kazanç sağlamayı yasaklayan ayetlerin ihtikârı da kapsadığını ileri süren çok sayıda İslam âlimi olduğu gibi ihtikârı kınayan hadislerin de olduğunu dar zamanlarımızda imdada yetişen İslam Ansiklopedisi’nden öğreniyoruz. Bunlardan biri şu:

“Bir kimse Müslümanların yiyeceğini depolar ve onları piyasaya sürmezse, Allah Teala onu cüzam hastalığı ve iflasla karşı karşıya getirir.” Bu İbn Mace’nin aktarmış olduğu bir hadistir.

Hadis bildiğiniz gibi bir nevi “tüzük”tür. Peygamberin sunduğu neyin nasıl yapılacağına dair hayat rehberi diyebiliriz. Biliniyor, Müslümanların Peygamberi Hz. Muhammet rızkın onda dokuzunun ticarette olduğunu savunan, serbest piyasacı bir bezirgan idi ama aynı zamanda ümmetini de kollar ve gözetirdi. Ticarete dair çok sayıdaki hadislerinden biri de İbni Mace’nin aktardığıdır. Dikkate alınması gerekir.

Evet, tamam, günümüzde istifçilik nedeniyle cüzama ya da muadili olan başka illete yakalanmış, eli ayağı cont olmuş birinden söz edildiğini bir yerlerde okumuş ya da duymamış olabilirsiniz. Bunu delil göstererek aktardığım bu hadisin “sahih”liğinden kuşku da duyabilirsiniz ama işin içinde cüzam illeti olduğuna göre büsbütün ret yoluna gitmenin riskleri de olduğunu not edin. Sonuçta hadi cüzamı geçtik cort olmak var!

Yapmayın!

Ya da her ihtimale karşı mezhep değiştirin. Hanefi’yseniz temsil, Şafi olun! Zira Hanefilerde haramlar listesinde yer alan ihtikâr, Şafilerde mekruh listesine kaydırılmıştır. Mekruh,“tamam yasak değil ama tiksindirici bir şey yapmasan daha iyi olur” anlamına gelmektedir. Keşke yüce yaratıcı bu denli önemli bir meseleyi, ihtikâr diyorum, dolambaçlı yollara başvurmadan, başka ayetlere atıfta bulunarak değil de özel bir ayetle yasaklasaydı, kim bilir belki de daha caydırıcı olurdu.

İşte tam bu sırada baş yüce Tayyip Bey’in sözleri önümüze düşüyor. Elbette “nas” değil ama sanki “nas” gibi:

“… Yeni ekonomik düzenin en önemli adımlarından bir tanesi de bu olacak. Çalışsın kazansın. Şu anda Türkiye imkanlarıyla buna çok büyük fırsatlar veren bir ülke. Niye helalinden çalışmıyorsun arkadaş. Niye haram yollara başvuruyorsun, stokçuluğu bırakacaksın bir defa. Kim olursa olsun, her alanda stokçuluk yapanın tepesindeyiz!

“Tepesindeyiz” dedi ya, aklıma Muratların üçüncüsü olan geldi. Bu günlerde Osmanlıyı Hammer Tarihi’nden okuyorum. Anladığım kadarıyla halim selim biriymiş Üçüncü Murat. Beş kardeşini boğdurtarak tahta oturmuş. Kanunlara uygundur. Beşle yetinmesi sadece beş kardeşi olduğundandır. Önceleri bolca içtiği esrarı bırakıp şaraba düşünce biraz asabileşmiş olmalı ki tebdil edip çarşı-Pazar dolaştığında yakaladığı stokçuları kadıya havale etmektense bizzat cezalandırmayı huy edinmiş. Okuyorum da fena bir usul değilmiş gibi geldi bana. Suçlu önce kızılcık sopasıyla dövülüyor, sonra burası çok fena, bir insan kafasının geçebileceği büyüklükte ortasından delinmiş uzunca bir tahta suçlunun boynuna geçiriliyor. Tahtanın muhtelif yerlerine çakılmış kancalara satmış olduğu hileli mallar asılıyor, eşeğe ters bindirildikten sonra kuyruğu eline veriliyor bu arada arsız yeni yetmeler orasını burasını çimdikleyerek ve de arkasından teneke çalarak dolaştırılıyor.

Şimdi baş yüce gıdacılara savaş açtı ya… Bunların ayetle, hadisle ıslah olmayacaklarını en yakınındakilerden bilmesi gerekir. Bunlar serbest piyasanın çocuklarıdır. Bu türden olanları ; Önerimdir… Hani Murat usulü yapsak diyorum!

Şimdi ihtikâr diye başladık ya, bir de “kenz” var.

Kenz değerli eşya, para veya kıymetli madenlerin dolap, kasa, mahzen, banka, yastık altı gibi yerlerde istiflenmesi anlamına geliyor.

Çok ayıplanan bir davranıştır. Sadece ayıplansa hadi neyse“aman sende” deyip geçersin ama kenz yapmanın öbür tarafta ağır cezası vardır:

“Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda sarf etmeyenler var ya ; işte onlara acılı bir azabı müjdele! O gün cehennem ateşinde bunların üzeri ısıtılıp bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanır: işte kendiniz için yığdıklarınız, yığdıklarınızı tadın.”

Bu iyi… Her türden istifçinin öbür tarafta hesaba çekileceği ve cezalandırılacağı bilgisine sahip olmak insanı rahatlatıyor. Peki bu dünyada da bir şeyler yapılamaz mı? Atalarımızın izini sürersek vaktiyle yapılmış olduğunu görüyoruz. “Müsadere” diyorum…

Mülk sahiplerini mülksüzleştirerek onları öbür dünyada çekecekleri ağır cezalardan kurtaran ilk Osmanlı atamız Fatih Mehmet’tir. Temsil Halil… Çandarlı Halil… Sadrazam idi. Fatih Mehmet tarafından boğdurulup malına mülküne el konulmasaydı öbür tarafta çekeceği vardı Halil’in! Alnı, sırtı, böğrünün iki yanı cehennem ateşinde dağlanıp gidecekti! Osmanlı, Fatih Mehmet sonrasında da sürdürdüğü bu usul sayesinde hem hazinesini doldurmuş hem de öbür tarafa gönderdiği istifçileri cehennem ateşinden kurtararak sevap kazanmıştır! Sizi bilemem am ben Osmanlı usulü müsadereyi böyle okuyorum.

Gördüğüm kadarıyla, baş yüce Tayyip Bey, elbet şahsi hazinesini bilemeyiz ama devlet hazinesini boşaltmış gibi görülüyor. Artık olan olmuş. Cebinden çıkarıp hazineyi beslemeyeceğine göre Osmanlı usulüne başvurmasını önerebilirim.

Şöyle:

“Çetenin” eleman sayısına bakarak “Beş’li” adı takılmış. Düzeltilmesi gerekiyor. Yalçın Küçükten öğrendik, “çete” Kuvayı yi Milliye’dir. Saygı duyulmalıdır.”Şebeke” ise suç örgütü olup üye sayısı beş’in çok üzerindedir ama sembolleştiği için sayıya itirazım yok, “beşli şebeke” diyebiliriz. Çok istiflediler. mallarını mülklerini müsadere edin. Yani şimdi Osmanlı usulü dedik diye boğdurtmak elbette kabul edilemez. Ama olur a bunca zaman şebekenin yapıp ettiklerine hırslananların da gönlünü almak gerekir derseniz, Osmanlı usulüdür, eşeğe ters bindirip oralarını buralarını çimdikletin. İyi gelecektir. Hem siz de sevap kazanırsınız.