'Mösyö, 2 Haziran akşamı şarkının altını kalın bir füzenle çizdi, geçirdiği kalp krizi sonucu hayata veda etti.'

Haziranda Ölmek Zor

Kapanmayan kapısının önünde asla bir sekreteri ya da içeri girmek için izin alınan birisi olmamıştı. Oysa o odaya giren çıkan ehemmiyet sahibinin, kalburüstü insanın, ünlünün haddi hesabı yoktu. İçeride kim olursa olsun, kapının ağzındakini görür görmez buyur ederdi:

- “Gel Morukcum!!!”

Parasına puluna, şanına şöhretini, sıfatına rütbesine bakmadan insanları masasının önündeki koltuklarda tanıştırır, koltukların ortasındaki sehpanın üzerinde çayını içirirdi. Birden fazla lakabı olmasına karşın, en yakınındakiler ona hep “Mösyö” diye hitap ederler, o da Morukcum diye karşılık verirdi. Sohbete giriş standartları vardı:

- “Mösyö Nasılsın?”

- “Ne olsun Morukcum!!! Zirvede yalnızlık işte...” der, cümlesini bitirmeden başlayan kendine özgü kahkahası ile karşıdakini sıcacık sarmalardı.

Mösyö’nün gülerek bakan aydınlık çehresi, güldükçe kızaran elma yanakları içinde yanan ışığı tüm feriyle dışarı veriyordu. Senli benli konuşmalarında, hep umut aşılıyordu ihtiyaç sahibine. Tutkuyla kuşatılmış bir iştah açık açık okunuyordu o derin bakan gözlerinde. Erken dökülmüş saçları, ak düşmüş sakalı, sararmış dişleri çektiği acıları temsil ediyordu; ikna kabiliyet yüksek telaşlı konuşması ile taşıdığı şeytan tüyünün buluşması ise bu acıları asla unutmadığını...

***

1964 Tunceli-Hozat doğumlu bir dedeydi, 30 yıllık dostumdu Mösyö. Tanıştığımız günlerde emekleme dönemindeki Kalan Müzik’i ayakta tutmaya çalışıyordu. Kalan Müzik yapımcılık yarışına çok sonra girmiş ama bir müddet sonra İMÇ’nin amiral gemisi olmuştu. Mösyö herkesten daha iri adımlar atmış, o vakte kadar kimsenin ulaşamadığı maddi-manevi mertebeleri görmüş, ama parasız pulsuz dönemlerindeki sevecen karakteri ve eski dostlarıyla ahbap-çavuş ilişkilerini milim değiştirmemişti.   

Tezat şeyler olsa da, alçak gönüllüğünün arasına masumane bir şekilde sıkıştırılmış bir megalomanisi vardı Mösyö’nün; bunu sempati içinde servis eden, huyunun iyi-kötü taraflarıyla bu kadar barışık olan, hatta herkeste antipatik duran bu özelliği bu kadar faydalı hale getirmiş başka birisini tanımış olmanız mümkün değildi. Oysa yaptığı işlerin yüzde birini yapmış herhangi birinin yanına bile yaklaşamazken, aritmetik toplamda burnu büyüklükle uzaktan yakından alakası yoktu. Salgında müzisyenlerini tek tek arayıp, ihtiyaç sahiplerine para göndermesi ise plakçılık tarihimizde örneğine pek rastlanmayacak kadar zarif bir hareketti.

Mösyö’nün müzik tarihimiz açısından ehemmiyetini hakkıyla anlatabilmek, öyle birkaç paragrafa sığdırılacak iş değil. Varlığının anlamının sınırlarını aldığı ödüllerle, kendisine verilen nişanlarla, omzundaki apoletlerle, medyada atılan başlıklarla, hatta çıkardığı albümlerle izah etmek onu akademik gözlüklere hapsetmekten öte geçmiyor; neticesinde etiyle kemiğiyle, huyuyla suyuyla, bir insan olarak zaafları ve meziyetleriyle anlamamıza gölge düşürür. Mösyö’nün dışarıdan görünen kısmı, (çevresinde dolanan yıldızlar dahil) içindeki koca evreni keşfetmeye engel olur. İyi anlamak için Mösyö’yü çocuksu dünyası, afacan ruhu, muzip karakteri ve cömert kalbi ile tanımak icap eder.

***

Yapımları o kadar alışılmış Unkapanı şablonlarının dışındaydı ki, müzik mağazalarının satış reyonlarında (pop-caz-klasik gibi) “Kalan” başlığı altında raflar açılmıştı. Ne ki Mösyö’nün faaliyetleri kültüre hizmetten öteye taşınmıştı; zira o kültürlerin birlikte yaşamalarının, birbirlerini sevmeleri ve anlamalarının önündeki gericilikle örülmüş duvarları kaldırmaya başlamıştı. Kanlı bıçaklı da olsalar onun odasında her görüşten, kesimden insan buluşur, birbirleriyle medeniyet tahtında konuşurlardı.

Çevresi kalabalık olsa da nihayetinde bir manada tek kişilik orduydu Mösyö; koca kurumların başına kurulmuş, menfaat peşinde koşturan mevki makam sahiplerinin yapamadığı işleri tek başına bitiren adamdı. Anadolu kültürü konusunda mektepsiz bir antropolog, yapımcılık konusunda diplomasız bir müzikologdu. Boşlukları cesaretiyle dolduran nadir kahramanlardandı. Can Yücel’in şiir yazmayanı, Muzaffer İlhan Erdost’un kitap basmayanı, politikada ise hiç olmamış bir kültür bakanı idi. Kısacası etrafında toplananlar için Hasan Saltık Kalan Müzik, Kalan Müzik de Hasan Saltık idi.

Grup Yorum, Haziran’da ölmenin zor olduğunu bize yıllardır söylüyordu, vefatından bir yıl önce kalbine takılan stendi üzmemek için kimselere söylemeyen Mösyö, 2 Haziran akşamı şarkının altını kalın bir füzenle çizdi, geçirdiği kalp krizi sonucu hayata veda etti. Biz Mösyö Hasan 57 yaşında öldü demeyelim, 57 yıl dolu dolu yaşadı; bu zaman zarfına sığmayacak büyüklükte güzel işler yaptı diyelim.

Murat Beşer ([email protected])