Hayalet kadınlar. Artık ayağa kalkıp, zincirlerini kırıyorlar. Şimdilik belki sadece gölgeleri var ama sonra gövdeleri ile bu düzene karşı sınıf kardeşlerinin yanında ön saflarda yerlerini alacaklar.

Hayalet Kadınlar

Malumunuz 8 Mart haftasındayız, haberlerde, yazılarda, kamuoyu gündeminde, sanatta sporda kadınların görünürlüğü arttı. Kadın işçiler ve emekçi kadınların durumları ve gündemleri, direnişlerde kadınların varlığı ve öncülüğü ile ilgili yazılar da okuyoruz, haberleri izliyoruz.

Bir de tabii bari bu hafta gözlerimiz görmeseydi, kulaklarımız işitmeseydi diye hayıflandığımız şeyler yaşandı. Bir tanesi Bakan Nebati’nin 8 Mart vesilesiyle yaptığı açıklamalardı.

Ne dedi Bakan: “... Açıkça söyleyeyim; Allah bizi erkek, sizi kadın olarak yarattı. Kadına ağır iş, kadının eline kazma kürek, iş makinesi yakışmıyor. Kadın narindir, merhametlidir, incedir, ince ruhludur. Ona sizin gibi değerli yönetici vasıfları içeren görevler daha yakışır…”

Off ki ne off!

Bakan Nebati’nin açıklamasında bir de şu var: “...bir toplumu toplum yapan taşıyıcı ana nesne kadındır. Bizim nesillerimizi koruyacak, gelecek 100 yılın yöneticilerini oluşturacak kadınlardır…”

Açıklamanın ilk kısmını, yani, kadının kırılganlığına, “ağır iş” yapamayacağına, makina kullanmaya yakışmadığına ilişkin safsatayı bir yana koyalım. Bunlara yanıt vermeye bile değmez kanımca.

Ben devamındaki imaya değinmek niyetindeyim. Nedir burada söylenen biliyor musunuz? Kadının yeri de, görevi de, sorumluluğu da bu düzenin oluşturulmasına ve sürekli kılınmasına doğrudan toplumun çekirdeğinden hizmet etmektir deniyor.

Yani, özel mülkiyete dayalı bu düzen içerisinde, aile düzeyinde, doğurmak, bakım sağlamak, bir de bunları yeniden ve yeniden tekrarlanır kılmak için var olanlardır kadınlar diye bir kabul var.

Oysa elbetteki yok böyle birşey. Yani kapitalist üretim ilişkileri içerisinde bu tür bir erkek egemen gerici ideoloji bulaşıklığı var tabii de, bunun öyle kolay kolay yutulabilecek bir kabul olması diye birşey yok.

Mülkiyet ilişkilerinin, miras hukukunun ve tek eşli baba-soylu ailenin kadınlara nasıl bir rol biçtiğini neredeyse yüz seksen yıldır biliyoruz. Öğrenmek ya da hatırlamak isteyen varsa tavsiyem Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni'ne1 geri dönsün, iyi bir okusun.

Biz, şu kadınların aile tabanlı ev içi sözde “görev ve sorumluluklarına” detaylı bakalım.

Kadın emeği, ücretli çalışma ilişkileri içerisinde olduğundan kat be kat daha fazla ve yoğun olarak, ev içinde, ev işlerinde sömürülür. Üstelik bu sömürü, bizim dönemsel olarak daha yakından tanıdığımız, ücretli emek sömürüsünden de derin ve ağır bir sömürüdür. Ev işlerinde çalışan kadınlar ve kız çocukları ücret almazlar, zor, baskı ve tehdit altındadırlar ve yaygın olarak şiddet ve taciz mağdurudurlar.

Adıyla sanıyla kölelik. Köleliğin, güncel hali.

Güvenmiyoruz, analizlerimizde ciddiye almıyoruz ama, gelin resmi istatistiklere bakıp bu kadınların niceliği konusunda bir fikir edinelim.

İşgücü istatistikleri terminolojisinde, işgücü dışında olma diye bir kategori bulunur. Bu kategori, ekonomik gelir getiren herhangi bir faaliyet içerisinde olmayanları ve “işsiz” olmayanları tanımlar. İşgücü dışında olanlar, ne ücretli, yevmiyeli, maaşlı işçidirler, ne patrondurlar, ne de kendi hesabına çalışandırlar, ne de ücretsiz de olsa aile işçisi kapsamındadırlar.

Üstelik bu kesim geniş tanımlı işsizlere de girmez. Ne potansiyel işgücündedirler, ne de atıl işgücü olarak kabul edilirler.

İşgücü dışında olmayanlar kategorisinde eğitimine devam edenler, emekliler, fiziksel ya da zihinsel engelli ya da hastalığı olanların yanısıra “evi işleri ile meşgul olma” diye bir de kategori var. Türkçesi bu, İngilizcesi ise “housewifes” yani ev hanımları.

15 Şubat 2022’de TUİK’in yayınladığı rakamlara göre, 2021 yılının son çeyreğinde bu “ev işleri ile meşgul “olma kategorisinde 9 milyon 770 bin kişi bulunuyor. Tümü kadın.

İstatistikler aynı dönemde 1 milyon 390 bin işveren bildiriyor, hadi bu patronların eşlerini ve içlerinde az sayıda da olsa bulunan kadın patronları bizim hesaptan düşelim.

Sonuçta bu ülkede sekiz milyonu aşkın, çalışma çağında, eğitim dışında,emekçi kadın ev içi işlerinde çalışıyor. Ücretsiz, güvencesiz, geleceksiz.

Milyonlarca kadın, bu düzenin köleliğinde, emekleri ve daha önemlisi sömürüleri görünmeden varlar. Ve işte yine bugün, yoksulluğun, yoksunluğun, gericiliğin en ağır darbesini üstlenenler de onlar.

Hayalet kadınlar.

Ama biliyorum ki artık ayağa kalkıyorlar, dayanışma içerisindeler, zincirlerini kırıyorlar. Şimdilik belki sadece gölgeleri var ama sonra gövdeleri ile bu düzene karşı sınıf kardeşlerinin yanında ön saflarda yerlerini alacaklar.

  • 1. Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni (Der Ursprung der Familie, des Privateigentums und des Staats) Friedrich Engels, 1884.